Ekonomideki eğilimler ile siyasi hesaplar arasındaki uyumsuzluklar!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geride bıraktığımız haftanın son işgününde açıklanan ve beklenenden oldukça kötü çıkan ocak ayı enflasyon rakamları ile birlikte, ekonomi yönetiminin bir ölçüde farklılaşarak hareketlendiği ve gündemin kısmen değişmeye başladığı dikkat çekiyor. Üç aylık bir süre için bazı ürünlerdeki özel tüketim vergisi sıfırlanıyor, uygun fiyatlı konutlar için katma değer vergisi indirimleri devreye sokuluyor, bir Kamu Bankası yeni ve daha seri bir kredi garanti mekanizması için görevlendiriliyor ve özellikle gençler için iş bulma umutları arttırılıyor. Türkiye Varlık Fonu’nun portföyü genişletiliyor ve acilen işlevsel hale getirilmeye çalışılıyor. Referandum öncesindeki tepkisel görünümlü bu hareketlilik, ciddi bir panik havasının devrede olduğunu düşündürüyor.

Dolaylı vergi indirimleri, Hazine ve Özelleştirme İdaresi’nden Fona transfer edilen varlıklar, Savunma Fonu’ndan aktarılan nakit kullanım olanağı ve beklenenden olumsuz çıkan enflasyon rakamları ilk bakışta birbirinden bağımsız konular imiş gibi görünüyor. Fakat detaylar, durumun böyle olmadığı ve siyasi amaçların daha belirleyici olduğu endişesini güçlendiriyor. Olağanüstü Hal uygulamasının, ekonomik konular ve olumsuzlaşan beklentileri de kapsama alanına aldığı gözleniyor; küresel koşulların referandum öncesinde düzelmeyebileceği ve buna bağlı olarak beklentilerdeki olumsuzlaşmanın referanduma ilişkin hesapları bozabileceği endişesinin dikkate alınmaya başladığı hissediliyor.

Referandum sonucunu ve beklentileri etkileme, piyasalara yapılacak doğrudan ve dolaylı müdahalelerin etkisini arttırma amacı ile çeşitlendirme, bazı sektörlere yönelik vergi uygulamaları ile iş dünyasını sakinleştirme, tüm bunlarda başarılı olabilmek adına faizleri daha fazla yükseltmeden Türk Lirasını kısmen de olsa değerlenmesini sağlama çabaları ön plana çıkıyor. Bu hedefl er açısından Şubat ve Mayıs arasındaki üç aylık döneme odaklanıldığı ve sonrasının pek düşünülmediği gözleniyor!

Dolaylı vergi indirimleri ile konut ve beyaz eşyaya yönelik talebin öne çekilerek artırılması hedefl eniyor; bu davete katılacak olanların kısmen de olsa yastık altı birikimlerini devreye sokarak, geçici de olsa döviz kurlarının gerilemesine ve makroekonomik beklentilerdeki olumsuzluğun düzelmesine katkı yapacağı umuluyor. Bunun yeterli olmaması durumunda Türkiye Varlık Fonu, Savunma Fonundan üç aylığına aktarılan üç milyarlık nakit aktarımla finansal piyasalara müdahil olabilir! Kaldıraçlı veya başka bir deyişle kredili işlemler yolu ile hem sermaye ve hem de döviz piyasalarına 15- 20 milyar dolar hacmini bulan müdahalelerde bulunabilir!

Hemen yukarıda kısmen özetlemeye çalıştığımız yola girmenin, özellikle küresel koşulların düzelmemesi durumunda ciddi sayılabilecek yan tesirleri de olabilir! Cari açık daha da büyüyebilir, kullanılabilir döviz rezervleri kritik seviyelerin altına inebilir ve dış finansman olanakları iyice daralabilir; bu olasılıkları dikkate alan sıcak para ve tedirginliği artan yabancı sermaye bu fırsatı değerlendirerek Türkiye risklerini seri bir şekilde azaltmaya çalışarak yan tesir maliyetlerinin ağırlaşmasına sebep olabilir. Üç ayın sonunda çok daha edilgen ve kırılgan bir duruma düşebilir, beklentilerin bugüne oranla hızla olumsuzlaşmasına seyirci kalmak zorunda kalabiliriz.

Artan korumacılık endişeleri nedeniyle küresel bakış açısı orta vadeye kayarken kısa vadeli bakış açısı ile bir kaç ayı kurtarmaya çalışmanın ek maliyetleri, olumsuzluklar bardağının taşmasına ve gelişmelerim tümü ile kontrolden çıkmasına sebep olabilir!

Zor bir dönemden geçiyoruz ve geçmişin hesapsızlıklarının sebep olduğu ağırlaşmış sorunlar yakamızı bırakmıyor. Kaynak sıkıntısına bağlı döviz kuru ve faiz eğilimlerinin hareket yeteneğimizi azaltan etkisini gideremiyoruz. Muhtemelen nisan ayında yapılacak referandumdan çıkan sonuç ne olur ise olsun, böyle devam edilemeyeceğini görmemiz, tercih ve önceliklerimizi buna göre şekillendirmemiz gerekiyor!

Hem ciddi bir sıkıntı yokmuş gibi çalışmaya devam etmemiz ve hem de üç ay sonrasına ilişkin olumsuz durumlara kaşı tedbirli olmayı becerebilmemiz lazım; eğer ikisi birlikte olmuyor ise birini seçmek ve sonuçlarına katlanmak dışında bir seçeneğimiz olmayabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar