Ekonomideki durumumuz, “kanserde geç kalmaktan kork” uyarısını hatırlatıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Çağımızın en ölümcül hastalıklarından olan kanserle ilgili hemen hepimizin duyduğu çok önemli bir uyarı var:

“Kanserden korkma, geç kalmaktan kork!”

O kadar çarpıcı, iş işten geçmeden adım atmak, önlem almak gerektiğini o kadar yalın ortaya koyan bir slogan ki, kim bulmuşsa saygı duymak gerekir.

Geç kalmak konusundaki bu uyarıyı ekonomimize uyarlamaya çalışıyoruz da, biraz umutsuzluğa düşmüyor değiliz doğrusu. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, artık klasik hale gelmiş sayılır ama, yarın gerçekten kritik bir toplantı yapacak.

Enflasyonun aralık ayındaki hızlı artışla yıllık bazda birden tırmanışa geçtiği, Türk parasının devalüasyon kararlarının alındığı günleri hatırlatacak şekilde hızla değer yitirdiği bir dönemde yapılıyor bu toplantı.

Merkez Bankası yarınki toplantıda ne karar alabilir... Hani her maçın üç ihtimalli olduğu gerçeğinden yola çıkarsak Para Politikası Kurulu da faizi ya indirir ya sabit tutar ya da artırır.
İçinde bulunduğumuz koşullarda bir faiz indirimi söz konusu olabilir mi, hayır...

Geriye kalıyor iki olasılık; faiz ya sabit tutulacak ya da artırılacak. Peki bu olasılıklardan hangisi tercih edilecek?

Merkez Bankası bir süredir klasik anlamda faiz artırımına gitmeden faizin artması sonucunu doğuracak adımlar atıyor zaten. Ama bu adımların ancak bir ölçüde işe yaradığı da ortada.
Yoksa biz hastaya kanser olduğundan şüphelenmekle birlikte serum bağlamakla yetiniyor ve adam akıllı bir tedaviye girişmiyor muyuz ki...

Enflasyona bağlı ise...

Para Politikası Kurulu kararlarının hemen hemen tümünde hiç değişmeden yer verilen bir ifade var. Hatırlayalım:

“Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek para politikasındaki temkinli duruş sürdürülecektir.”

Tüm diğer gelişmeler bir yana; yani dünyada olan bitenler, FED’in faiz artıracak olması, Türk parasının değer kaybı... Eğer para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaksa son dönemde değişen çok şey var.

20 Aralık’ta yapılan Kurul toplantısı sırasında bilinen son yıllık TÜFE kasım sonundaki durumu gösteriyordu ve yüzde 7 idi.

Geldik bu toplantıya. Bilinen son yıllık TÜFE aralık sonundaki durumu gösteriyor ve yüzde 8.53. Kasım sonundaki düzeye göre tam 1.53 puanlık bir artış var.

Yıllık TÜFE, geçen yılın ocak ayındaki artış da yüksek olduğu için ocak sonu itibariyle aralık sonundaki düzeye göre pek değişmeyecek gibi görünüyor ama şubattan itibaren bir zıplama göreceğimiz kesin.

Çünkü kur artışının fiyatlara tam olarak yansımadığını biliyoruz. Bu yansıma gerçekleştiğinde yıllık TÜFE fırlayıp gidecek gibi.

İki olasılıktan hangisi?

İçinde bulunduğumuz koşullarda bir faiz indiriminin söz konusu olamayacağını, geriye iki olasılık kaldığını belirttik. Eğer enflasyon söylenildiği gibi bir ölçü olacaksa, eğer kur artışının önüne geçmek gerçekten isteniliyorsa faizi sabit de tutamayız.

Geriye kala kala faizi artırma kararı kalıyor. Bu kez de şu önemli soru gündeme geliyor:

“Faizi artıralım artırmasına da, ne oranda bir artırım dertlere çare olur?”

Ya da soruyu biraz değiştirelim:

“Faiz artışı dertlere çare olabilir mi, yoksa iş işten geçti mi?”

Elbette iş işten tümüyle geçmiş değildir. Ama geç kalındıkça tedavi zorlaşacaktır, bu kesin. Galiba biz de bu duruma geldik, ekonomiyi bu duruma getirdik. Dolayısıyla faiz artışının öyle işlerin bir çırpıda düzelmesini sağlayacağını düşünmek fazla iyimserlik olur.

Faizi çok artırırsak, bu sefer de bir dizi olumsuzluk bizi bekliyor olacaktır. Bu olumsuzlukların başında da zaten büyük sıkıntı yaratmakta olan piyasadaki durgunluk gelmektedir.

Artırılırsa kaç puan artırılır?

Merkez Bankası yarınki toplantısında faizde bir artışa gidebilir. Bunun işaretleri de zaten Cumhurbaşkanlığı kaynakları tarafından dile getirildi.

Merkez faizi artırabilir de, ne kadar? Yine 0.25 ya da 0.50 puan mı, yoksa çok daha mı fazla?
0.25 ya da 0.50 puanlık artışlar işe yarar mı, çok tartışılır. Zaten faiz fiilen bu kadar, hatta daha fazla artırılmış durumda.

Öyleyse faiz artışının işe yaraması için oran çok daha yüksek mi tutulur ki? Bilemeyiz. Ya da daha yüksek bir faiz artışı gündeme gelirse kaç puanlık bir artış görürüz; 1 puan, yoksa 3 mü, 4 mü, daha mı fazla?

Hayıflanacağız, keşke serum bağlarken daha ciddi bir tedaviye girişseydik diye...

Ön açıklamalar olmasa keşke...

Merkez Bankası kararları, ne yazık ki henüz alınmadan, dolayısıyla açıklanmadan diğer yetkililer tarafından ima edilir, dile getirilir oldu. Son olarak yarınki toplantıda masada Merkez Bankası’nın faizi artırma olasılığının bulunduğu da söylendi. Bunun ifade edilmesi, Merkez Bankası’ndan faiz artırma yönünde bir karar çıkacağı beklentisini artırdı.

Merkez Bankası henüz karar almadan, toplantı dahi yapmadan böyle açıklamalar duymasak çok iyi olacak ama!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar