Ekonomideki büyüme geçici, sorunlardaki ağırlaşma kalıcı olabilir!
Türkiye İstatistik Kurumu bu yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme rakamını açıkladı. Bir yıl öncesinin aynı dönemine göre Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız, zincirlenmiş miktar endeksine göre yüzde 5 oranında artmış; gerçekleşme, piyasa beklentilerini hatırı sayılır oranda aşmış. Söz konusu bu büyüklüğün, hormonlu olduğu ve sürdürülebilir olmadığı konusu genel kabul görüyor; bu yılın geri kalanına ilişkin beklentiler ise oldukça geniş bir aralığa yayılıyor ve çok tartışmalı bir görünüm sergiliyor.
Açıklanan veriye ilişkin detaylar, ekonomi politikası konusundaki istisnai ve sürdürülebilir olmayan uygulamaların sonuç üzerinde belirleyici olduğunu düşündürüyor. Geride bıraktığımız yılın ortasında devreye sokulan yeni hesaplama metodolojisinin de görünümü olabildiğince iyimserleştirdiği dikkat çekiyor. Bu yılın ilk çeyrek dönemine ilişkin dış ticaret ve cari denge rakamları, ortaya çıkan büyüme rakamını teyit etmiyor. Hormonlu canlanmanın yan tesiri olarak ortaya çıkan ve giderek ciddileşen kaynak sıkıntısı ise gelecek açısından iyimser olunmasını zorlaştırıyor.
Anılan dönemde ve bir yıl öncesine göre Hane Halklarının Nihai Tüketim Harcamaları, yüzde 5,1 oranında artmış. Devletin Nihai Tüketim Harcamalarındaki yükseliş ise yüzde 9,4 olmuş. Mal ve hizmet ihracatındaki yükseliş yüzde 10,6 olurken, ithalattaki artış yüzde 0,8 ile sınırlı kalmış. Gayri Safi Sabit Sermaye Oluşumundaki yukarı hareket ise, yüzde 2,2 olarak gerçekleşmiş. Ekonomi politikası uygulamaları geleceğin talebini öne çekerek tüketim harcamalarını artırmış; iş stoklarının erimesine ve paranın devir hızının artmasına katkı yapmış. Yatırımlar konusunda umulan sonuçlar alınamamış, yan tesir olarak faizler seri bir şekilde yükselmiş ve tasarruf açığı büyümeye devam etmiş!
Nisan ayına ilişkin veriler ise, ilk çeyrekteki eğilimlerin kısmen yumuşayarak etkili olduğunu düşündürüyor. Dış ticaret hacmi ve cari denge konusunda dramatik bir farklılaşma gözlenmiyor; fakat sistem dışına çıkan kaynak miktarının endişe yaratıyor. Motorlu taşıt satışlarındaki gerileme hızlanıyor ve inşaat sektörü talep yetersizliği nedeniyle mevcut aktivitesini koruyamıyor. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere göre, Sınai Üretim bir ay öncesine göre yüzde 2,3 artmış; Sanayi Ciro endeksindeki yükseliş ise yüzde 2,2 olmuş. Perakende Satış Hacmi ise bel vermeye başlamış ve bir ay öncesine göre ancak yüzde 0,1 oranında artabilmiş. Paranın devir hızı düşmeye ve Maliye Politikası yorgunluk belirtileri sergiler olmuş, yeni ekonomi politikalarının etkinliği seri bir şekilde gerilemeye başlamış!
Bu ayın başında açıklanan mayıs ayı dış ticaret verileri ise alarm vermeye başlamış! Bu yılın ilk üç ayında 8,4 milyar dolar olan dış ticaret açığı, mayıs ayında 7,65 milyar dolar seviyesine sıçramış! Bu ani sıçrama, hem ekonomi ve hem de finansal piyasalar açısından iyi şeyler söylemiyor. Maliyet artışlarının fiyatlara yansıma oranı hızlanabilir ve kaynak sıkıntısı daha da ciddileşerek nakit akışlarda kırılmalara sebep olabilir; başka bir deyişle ikinci yarıyıla ilişkin makroekonomik beklentiler seri bir şekilde olumsuzlaşabilir.
İç talep ve kredi hacminde, ilk çeyrek dönemde gözlenen artış ivmesi korunamıyor; büyüyen tasarruf açığı nedeniyle artan kırılganlık endişeleri, bu sonuçta belirleyici oluyor ve umulan yatırım artışının gerçekleşmesini engelliyor. Sıcak para ve finansal piyasalardaki geçici iyimserlik, ekonomi cephesinde etkili olamıyor; küresel koşullara ilişkin belirsizlik artışı tam aksi olasılığı güçlendiriyor.
Kredi Garanti Fonu, KOSGEB kredileri, vergi teşvikleri ve Kamu harcamalarındaki artış görünümü farklılaştırmış olabilir! Para politikasındaki zorunlu sıkılaşmaya rağmen kredi ve maliye politikalarındaki hesapsız gevşeme sorunları ağırlaştırdı. Benzer önlemleri tekrarlayarak veya normalleşmeyi umarak, günü ve görünümü kurtarma olasılığı pek kalmamış gibi görünüyor. Eğilimler sürdürülebilir olmayınca, geçmiş geleceğin aynası olamıyor; aksini umanların hayal kırıklığı çok büyük olabilir!