Ekonomide yapısal sorunlar, plansız politikalarla kalıcı çözümler

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Bugün sizlerle 2022 yılının genel görüntüsünü ortaya çıkaran önemli veriler hakkında bilgi paylaşmak istiyorum. Öncelikle 2023 yılının ilk ayını bitirirken ekonomide beklentiler ve bunun davranışlara yansıması yönüyle oluşan stabilitenin kalıcılığı konusu en büyük belirsizlik olarak karşımızda durmaktadır.

Burada döviz kurları üzerinden oluşan görece sabitliğin etkisini, fiyat geçişkenliği yönüyle 3 Şubat’ta açıklanacak enflasyon rakamlarına yansıyacağı beklenmektedir. Burada önemli bir olasılık Ocak 2023 aylık enflasyonunun (-) değerde çıkmasıdır.

Tabidir ki bu seviyede bir enflasyonun oluşmasında özellikle perakende fiyatlarında yapılan fiyat sabitlemelerinin bir etkisi olduğudur. Enflasyonla ilgili baz etkisi ve fiyat sabitlemeleri yönüyle oluşan etkinin bir yönüyle bankacılık sektöründe yarattığı sonuçlar ve dış ticaret rakamlarındaki seviye ayrıca incelenmelidir.

 Ekonominin nabzı bankacılık sektöründe atar…

“Yeni Ekonomi Programı” çerçevesinde uygulamaya sokulan politikaların özellikle “Makro ihtiyati tedbirler” çerçevesinde bankacılık sektörü üzerinde sonuçları olmuştur. Aşağıda Tablo 1 de bu etkileri görmekteyiz. BDDK’nin açıklamış olduğu 2022 Aralık sonu verilerini, 2022 Ocak verileri ile oluşan değişim yönüyle incelediğimizde uygulanan politikaların izleri görülmektedir.

Buna göre; Yılık (31.12.2021 /31.12.2022) %40 $ kur artışı dikkate alındığında, Kredilerin %55 ile reel olarak arttığını görmekteyiz. Mevduat artışı ise %67 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranlar dikkate alındığında mevduatın krediye dönüşüm oranının azaldığı, bankacılık sisteminin kredilendirmede çok istekli olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu konuda uygulanan faiz politikasının etkisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yaşanılan yüksek enflasyon ve özellikle yılın ilk yarısındaki kur hareketliliği dikkate alındığında takipteki alacaklardaki %2 gibi çok düşük seviyedeki oran dikkat çekicidir.

Bunun yanında karşılıklar kalemindeki %353 oranı ise ticari hayattaki yaşanılan işletme sermayesi yetersizliği, yerine koyma maliyetindeki artış vb etkilerin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Kârlılık artışı ise temel enstrümanı faiz olan bir sektörün faizin bu kadar sistem dışına itilmeye çalışıldığı bir dönemde %466 oranı ile düşündürücüdür.

Dış ticaret dengesinde 2022’deki başarısızlığını 2023’e taşımamalıdır Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı, zayıf halkası dış ticaret yapısıdır. Özellikle ithal girdi bağımlılığının yüksek olması uygulanacak politikaların başarı ve başarısızlığını belirler. Bu konuda özellikle dış ticaret fazlası verme konusu yapısal bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle Türkiye’nin büyüme dönemlerinde oluşan dış ticaret açığı sürdürülebilirliğin önündeki en önemli engeldir.

“Yeni ekonomi politikası” başlarken özellikle dış ticaret fazlası verme hedefi ile başlamıştır. Ancak 2022 yıl sonu itibarıyla baktığımızda son 10 yılın en büyük açığı ile kapattığımız görülmektedir TABLO 2. Bu konu yukarıda da belirttiğim gibi yapısal bir sorun ve sadece kur politikası ile çözümlenecek bir içerik taşımamaktadır. Ülkemiz için makro bir plan çerçevesinde hangi sektörler ile büyüyeceğimiz, hangi enerji kaynaklarına ihtiyaç duyacağımız, hangi lojistik şartlarına gereksinim duyulacağı, hangi insan kaynakları gerekeceği vb. süreçler yönetilmeden artacak ihracat ithal bağımlığından kurtulamayacaktır. SON SÖZ: Günlük ekonomik çözümler yapısal sorunları ortadan kaldırmaz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomide senaryolar 02 Ekim 2024