Ekonomide ‘sürünme durumu’ ve seçim
Seçimlerden sonra Türkiye ekonomisinin güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme performansı göstermesi mümkün mü? Bir süredir yaşadıklarımız çerçevesinde, bana pek mümkün görünmüyor. Neden görünmüyor?
Birinci nedenim şu: Diyelim ki AKP tek başına iktidara geldi. Çoğu yorumcunun “artık yönetimde olmayacaklar” diye yakındığı bakanlar 2012-Haziran 2015 döneminde kabinedeydiler. Resmi istatistiklerimize göre o dönemde büyüme hızımızın ortalaması son 50 yıllık ortalama büyüme hızımızın 1.5 puan altında kaldı. Dönemin her yılında özel yatırım harcamaları 2011’e kıyasla daha düşük bir düzeyde gerçekleşti. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları azaldı. Üstelik aynı dönemde yüklü miktarda borçlanmamıza rağmen yaşandı bunlar. Dişe dokunur bir yapısal reform yapılmadı, sadece niyet açıklandı. Öte yandan yeni dönemde ekonomi yönetimi için adı geçenlerin ise bu tür reformlar yapma olasılığını çoğu yorumcu çok düşük görüyor. Kişiler bir tarafa, son yıllarda hukuk sistemimiz ve demokrasimiz büyük bir yara almadı mı? Hukuk sistemine güvenin çok azaldığı, demokrasinin işleyemediği bir ülkede büyüme hızı sürdürülebilir bir şekilde yükseltilebilir mi?
İkinci nedenim de şöyle: Varsayalım ki seçim sonrası AKP-CHP koalisyonu kuruldu. Belki hatırlarsanız; Haziran seçiminden sonra bu tür bir koalisyonun önemli reformlara imza atabileceğini ve dolayısıyla ekonomimiz açısından çok yararlı olacağını ileri süren bir yazı yazmıştım. Ama koalisyon görüşmeleri sırasında hepimizin gözü önünde yaşananlar sonucunda böyle bir koalisyonun düzgün işleyebileceği (işlemesine izin verileceği) konusunda ciddi şüpheler oluştu zihnimde. Bu şüpheler gerçekçi ise, bu tür bir koalisyon nasıl reform yapar? Bu söylediklerim diğer koalisyonlar için, özellikle de AKP-MHP koalisyonu için geçerli. Bu koalisyon, toplumdaki kutuplaşmayı nasıl azaltacak?
Üçüncü nedenim şu: Ortalık çok karışık. Türkiye’nin içinde yaşananlar son derece hassas bir ortam yaratıyor. Elbette Suriye de resimde. Çin ekonomisi uzun bir süredir kötü sinyaller veriyor. ABD’de faizler artmaya başlayacak. Bu koşullar altındaki bir ekonominin uğrayabileceği hasarı en aza indirmesi ve sonra da hamle yapması için, ekonomide ne yapacağını ve ne yaptığını iyi bilen (dolayısıyla planlama ufkunu genişleten), toplumdaki kutuplaşmayı azaltan, özgürlükleri artırarak yaygınlaştıran, hukukun üstünlüğünü sağlayan ve koruyan bir yapıda olması gerekiyor. İlk iki maddede saydıklarım nedeniyle bunların gerçekleşmesi, hadi mümkün değil demeyeyim ama çok zayıf bir ihtimal.
Büyük ihtimalle önümüzdeki birkaç yıl Türkiye ekonomisi için iyi geçmeyecek. ‘Kriz olacak’ demiyorum; sadece bayağı bir sürünmekten söz ediyorum. Mesela yüzde 3 gibi düşük bir büyüme oranını, bugünkü yüksek enflasyonu, yüksek faizi ve yüksek işsizliği bile mumla aramayı kastediyorum. Yangına körükle gidecek bir ekonomi yönetimi olursa da, tanımladığım ‘sürünme durumu’nu kriz durumuna çevirme becerisi göstereceğinden zerre kadar şüphe etmiyorum.