Ekonomide senaryolar

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisi­nin son çeyreğe girdiği Ekim 2024 ile birlikte olası durum de­ğerlendirmesi ve senaryoları siz­lerle paylaşmak istiyorum.

Türkiye ekonomisi: Mevcut durum ve olası senaryolar

Türkiye ekonomisi, özellik­le 2021 Eylül ayı ile birlikte uy­guladığı heterodoks politikala­rın sonuçları itibarıyla Haziran 2023’te rasyonel politikalara ge­çiş yaptı. Enflasyonda yaşanan güçlü yükseliş 2024 yaz ayları ile birlikte düşüş trendine dönüştü. Ancak Türkiye’nin kronik soru­nu olan (1973-2024 Ekim kesin­tisiz enflasyon) enflasyonun ya­pısal kalıcı seviyelerde oluşması için yapılması gereken birçok re­form halen uygulamaya sokula­madı.

Önümüzdeki aylar ve özel­likle 2025 yılı bu konuda yüzde 30’lar seviyesinde patinaj yapan bir ekonomik düzende olup ol­mayacağımızı gösterecektir. Enf­lasyon, kur para birimleri, dış ti­caret dengesi ve borçlanma gibi temel ekonomik göstergeler, eko­nominin durağan ve yavaşlayan bir süreç içinde olduğunu teyit etmektedir. Bu süreçte dış kon­jonktürde performansı belirleme konusunda öncelikli yerini koru­maktadır.

Mevcut ekonomik durum

1-Enflasyon ve para politikası

Türkiye’de enflasyon, son yıl­larda önemli bir sorun haline gel­di. 2021’den itibaren yüksek enf­lasyon oranları, 2023 yılında da uzun süre devam etmiş ve bu du­rum, güçlü bir yükseliş gücünde ciddi bir düşüşe neden olmuştur. Merkez Bankası’nın uyguladı­ğı para politikaları, faiz oranları ve döviz kurlarının kontrol altın­da tutulmasına yönelik hamleler, mali politikalar ve yapısal reform paketlerinin uygulamaya sokula­maması nedeniyle enflasyonun düşüşünde belirleyici majör fak­tör olamamıştır.

Düşük faiz politikası, ekono­mik büyümeyi teşvik etme ara­yışının bir sonucu olarak görül­mekte olup, bu politikanın döviz kuru üzerindeki baskı ve ithalat maliyetlerindeki artış, enflasyo­nu besleyen faktörlerden biri ol­muştur. Bu durum, yerel paranın değer kaybını hızlandırmış ve it­hal malların fiyatlarını yükselt­miştir. Beraberinde enflasyonda katılaşma ve halen hane halkı­nın enflasyon beklentisini yüz­de 70’ler seviyesinde tutmaya de­vam etmektedir.

2-Döviz kuru ve dış ticaret dengesi

Türk Lirası’nın de­ğeri, özellikle son beş yıl içerisin­de ciddi bir gerileme yaşamıştır. Bu durum, döviz cinsinden borç­lanan masraflar artarken, ithala­ta bağımlı sektörlerde fiyatların artmasına neden olmuştur. Dö­vizdeki yükseliş, aynı zamanda dış ticaret açığının büyümesinin de azalmasına neden oluyor.

Ancak Türk Lirası’nın değer kaybı, ihracatçı sektörler için ka­zanç bir durum yaratmıştır. Da­ha ucuz hale gelen Türk malla­rı, özellikle Avrupa ve Orta Doğu pazarlarında hale gelmiştir. Yi­ne de ihracatın bu olumlu etkisi, ithalat maliyetlerindeki artışla dengelenmiş ve dış ticaret den­gesinde kalıcı bir iyileşme sağla­namamıştır. Ancak 2024 yılıyla birlikte TL değerliliğinde artış, kur seviyesindeki örtülü kontrol ve iç enflasyonun etkisi ihracat fiyatlamasında olumsuz etkisi oluşmuş ve halen devam etmek­tedir.

3-Büyüme ve işsizlik oranı

Türkiye ekonomisi son yıl­larda dalgalı bir büyüme perfor­mansı sergiledi. 2023’te bazı to­parlanma işaretlerine rastlan­masına rağmen, büyüme oranları tahminlerinde kullanılmış ve iş­sizlik oranı yüksek büyüme sey­retmiştir. Özellikle genç işsiz­lik, Türkiye’nin en önemli yapı­sal sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Yetersiz istihdam artış­ları, yüksek enflasyon ve ekono­mik getiriler, iş gücünün olumsuz etkileri.

Olası senaryolar

1-Olası senaryo: Eko­nomik iyileşme

Türkiye ekonomisi, ya­pısal reformlar ve küre­sel piyasalardaki olum­lu gelişmeler sayesinde toparlanabilir. Bu se­naryo, Merkez Banka­sı’nın daha bağımsız ve etkin bir para politikası uygulaması, mali disiplinin saklanması ve yabancı bilgilerin Türkiye’ye izlenmesi­nin artmasıyla mümkün olabilir.

İhracatın devam etmesi artışı ve turizm gelirlerinin toparlanma­sı, döviz rezervlerini güçlendire­bilir. Ayrıca enflasyonun kontrol panelinin hazırlanması ve kur is­tikrarının sürdürülmesi, ekono­mik büyüme ve oran oranların­daki iyileşmenin bozulmasıdır. Ayrıca global faiz düşüş süreci­nin etkisiyle yurt dışı sermaye girişi artacaktır. Yapısal reform eşliğinde Türkiye düşük enflas­yon, sürdürülebilir büyüme po­zitif dengesine dahil olur. (Yapı­sal reform, yabancı sermaye giri­şi, ihracat artışı, dengeli büyüme, istihdam artışı ve düşük enflas­yonda kalıcılık.)

2-Nötr senaryo: Yavaş ve dal­galı toparlanma Türkiye ekonomisi, sadece faiz politika­sına bağlı bir programla süreci yürütmeye devam etmesi duru­munda kısmi bir toparlanma ya­şayabilir. Ancak bu toparlanma, sürdürülebilir ve kalıcı bir enf­lasyon düşüşü ve sürdürülebilir bir büyüme modeli olmayacaktır. Dış koşullara bağlı dalgalanacak­tır. Özellikle ABD seçim sonuçla­rı ve global ticarette yaşanılacak değişim iyileşme yerine ekonomi de dalgalı ve yavaş bir süreç ola­rak gelişebilir.

Bu senaryoda enf­lasyonun kontrol temelinde top­lanması ve büyümenin yeniden başlaması mümkün olabilir, an­cak döviz kuru ve dış ticaret den­gesi gibi kronik sorunlar devam edecek. Türkiye’nin küresel eko­nomideki konumu, dış ticaret or­taklarıyla ilişkilerin gidişatına ve enerji maliyetlerine bağlı olarak şekillendirilebilir.(Büyüme de is­tikrarsızlık, enflasyonda katılık , spekülatif sermaye ye bağımlılık, konjonktürel olumsuzluklardan etkilenme oranının azalmaması , orta gelir tuzağı)

3-Olumsuz senaryo: Ekono­mik kriz Olumsuz senaryoda ise Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon ve döviz kuru dövizle­ri nedeniyle daha derin krizlere maruz kalabilir. Bu senaryoda, Türk Lirası’nın değer kaybı çö­zülebilir, ithalat maliyetleri da­ha da artabilir ve iç talepte sert bir şekilde yaşanabilir. Ayrıca yapısal reformların gecikme­si veya gündem de olup uygu­lama da karşılığının olmaması, Yüksek faiz oranlarına rağmen enflasyonun düşürülememe­si, ekonomik durgunluk ve oran oranlarında ciddi bir artışa yol açabilir. Bu durumda, dış borç­ların ödenebilirliği sorgulanabi­lir hale gelirken, ekonomik ka­zançlar yatırımcıları uzaklaştı­rılabilir ve uzun vadeli değişken sorunlar daha da derinleşebilir. (Yapısal reformların yapılma­dığı, kur ataklarının oluştuğu, siyasi istikrarsızlık sürecinin hissedilir hale gelmesi, yabancı sermayenin uzaklaştığı, büyü­menin düştüğü, işsizliğin arttı­ğı, ödemeler dengesinde kontrol kaybı)

Sonuç

Türkiye ekonomisi, kısa vade­li ciddi zorluklarla karşı karşıya olsa da uzun vadeli değişkenlik­teki reformlar ve küresel piya­salardaki gelişmeler, ekonomi­nin gidişatını olumlu yönde et­kileyebilir. Enflasyonun kontrol birlikteliği, para politikasında şeffaflık ve aralık, dış ticaret ara­lığının ayrı ve üretim kapasitesi­nin ilerlemesi gibi adımlar, Tür­kiye’nin ekonomik istikrarını güçlendirebilir. Ancak bu adım­lar atılmazsa, Türkiye’nin mev­cut kırılgan ekonomik yapısı, da­ha geniş kapsamlı yol açılabilir ve bir ekonomik kriz senaryosu­nu tetikleyebilir.

Son söz: Çok şeye sahip ol­mak değil az şeye ihtiyaç duymak önemlidir. Eyleme geçmeyen farkındalık pişmanlıktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar