Ekonomide rüzgar

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Haftanın ilk günü gazetelere bir göz attım. İçimde güller açtı. İkinci gün güller daha da serpildi, açıldı. Hemen herkes, ekonomide bahar rüzgarları estiğini yazıyor, söylüyor. Bir coşkudur gidiyor. 

Aslında coşanlar pek de haksız sayılmaz. Son haftalarda hem bizde hem de dışarıda. haberler iyi. Son haftanın veri akışı gerçekten iyimserliğe tepe yaptıracak nitelikte. Örneğin geçen hafta ortasında gelen büyüme verileri böyle. Hem geçen yılın son çeyreğinin hem de, son üç ayın da katkısıyla, yıllık büyüme hızları beklentilerin üstünde. Biraz şaşkınlıkla karışık bir iyimserlik yarattı bu bulgular.

Büyümeyi coşkuyla karşıladık. Olayın arka planında saklı olan eğilimlere pek kulak asan olmadı. Örneğin, yıllık bazda yüzde 4 olan büyüme hızının hala Türkiye ekonomisinin potansiyel büyümesinin altında kaldığına dikkat eden çıkmadı. Büyümenin ivmesini ölçen çeyrek dönemler arasındaki büyüme hızında yılın en düşük seviyesine inmiş olduğumuzu da ıska geçtik. Büyüme hızındaki yükselmenin bütünüyle tüketim harcamalarından kaynaklandığını, özellikle özel yatırım harcamalarındaki zafiyetin hala devam ettiğini görmezden geldik. Dolarla ifade edilen kişi başına gelirdeki alarm verici gerilemeyi de sanırım pek ciddiye almadık. Büyüme hızı yükselmişti, bu iyi bir şeydi, biz de aynen böyle algıladık ve coştuk. 

Büyümenin peşinden dış ticaret sayıları açıklandı. Buradaki haberler de oldukça iç açıcıydı. Malum ekonominin yavaşlamış olması bir yandan petrol fiyatlarındaki gerileme bir yandan ithalatımızda gerilemeye neden oluyor. İhracattaki gerileme de buna katılınca cari denge açığımızdaki gerileme tatmin edici olmaktan uzaklaşıyor.

Sanki petrol fiyatlarındaki düşüşten yeterince yararlanamayan bir duruma düşüyoruz. Geçen hafta açıklanan Şubat ayı dış ticaret verileri ithalattaki eğilim devam ederken ihracattaki gerilemenin tersine döndüğünü gösterdi. Şubat ayında ithalatın bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 8 gerilediği, ihracatın ise yüzde 1 arttığı anlaşıldı.

TİM’in verilerine göre Mart ayı da böyle. Böylece son aylarda dış ticarete egem olan eğilimi gündemden çıkartmış olduk. Hemen coştuk ve tabii yine kimse ithalattaki gerilemenin petrol fiyatı ya da büyüme zafiyeti gibi geçici nitelikte etkenlerden etkilendiğini, ekonomi normal temposuna dönünce bu şenliğin de sona ereceğini düşünmeye talip olmadı. Aynı şekilde, ihracattaki performansın büyük ölçüde Türk Lirasında son aylarda ortaya çıkan değer kaybından etkilendiğini, son haftalarda bu eğilimin tersine döndüğünü, sermaye girişi sürdüğü müddetçe Türk Lirasının değerlenme eğiliminin de süreceğini, bunun da ihracatı frenleyeceğini aklına getiren pek olmadı. Haber güzeldi, iyimserlik aşılıyordu, biz de coştuk işte. 

Ekonomide coşku veren rüzgara son olarak Mart ayı enflasyon verileri katıldı. Mart ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0.04 düştüğü açıklandı. Fiyat artışlarındaki Mart ayı gerilemesi yıllık bazda da enflasyonu geriletti. Enflasyon hızı Mart ayında yüzde 7.4 düzeyine indi. Enflasyonu hız kesmesi gayet tabii coşku verecek bir gelişme. Bunun gerisinde olduğu gözlenen ana etken de böyle. Son dönemde enflasyonun temelde gıda fiyatlarındaki durdurulamaz artışlardan kaynakladığı görülüyordu. Dünyada gıda fiyatları gerilerken bizde hızla yükselmesinin bize has bir anomali olduğu noktasında bir fikir birliği bile oluşmuştu.

Şubat ayında baş gösteren gıda fiyatlarındaki yavaşlamanın Mart ayında hızlanarak devam ettiği ve böylece Ocak ayında yüzde 11.7 olarak ölçülen yıllık enflasyon hızının Mart ayında yüzde 4.5 düzeyine indiği anlaşıldı. Bu çok iyi bir haberdi. Bizde zaten çok iyi coştuk. Coşku bize bu hızın dahi günümüz dünyasında geçerli olan seviyelerin epey üstünde olduğunu, esas enflasyon ivmesini oluşturan çekirdek enflasyonda hala çok önemli bir gerilemenin görülmediğini, bu durumda enflasyondaki gerilemenin tarım ürünlerinde her yıl ortaya çıkan mevsimlik fiyat düşüşünün erkene kaymış bir versiyonu olabileceğini unutturdu. 

Tabii, bu arada, Türkiye ekonomisine sermaye girişinin yeniden başlamış ve Mart ayında hızlanmış olmasının ekonomide iyimserlik rüzgarı estiren temel etken olduğunu da gözden uzak tutmamakta yarar var. Sermaye girişi iyi bir şey. Ama, malum, ben sermaye girişinin adeta madde bağımlılığı gibi sonuçlar ürettiğini savunuyorum.

Üstelik, bu ölçüde yabancı kaynak bağımlılığının hiç de hayırlı sonuçlar üretmediğini yaşayarak öğrendik. Bu defa da böyle olacağından kuşku duymamak gerekiyor. Münafıklık yapma, biz şimdilik coşkuluyuz, ötesini gündeme getirip pişmiş aşa su katma diyebilirsiniz. O zaman açın bağrınızı rüzgara, biraz nefeslenin. Yakında bu nefese ihtiyacınız olabilir.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018