Ekonomide kriz var!...
Ekonomimizdeki 10 yıllık periyodlar…
Türk ekonomisindeki son 50-60 yıla onar yıllık periyodlar halinde baktığımızda;
- 60’lı yıllar ihtilal sonrasının Adalet Partisi ve Süleyman Demirel coşkusu,
- 70’li yıllar koalisyonların ve siyasi tıkanıklıkların ekonomiye yansıması,
- 80’li yıllar ile Turgut Özal liderliğinde Türkiye’nin dünyaya açılması,
- 90’lı yıllar devletin krize girmesi ve 5 Nisan 1994 kararlarının alınması,
- 2000’li yıllar kronik bankacılık krizinin Kemal Derviş önderliğinde aşılması,
- 2010’lu yıllar reel sektörün dış borçlanma ile krize adım adım yaklaşması
dikkat çeker. Yani zaman zaman coşku, zaman zaman sıkıntı dönemleri. Şimdi de sıkıntı dönemi.
Her kriz veya sıkıntı döneminde izlenen istikrar programları…
Örneğin 1990’lara girildiğinde yaşanan devlet krizi, 2000’li yıllara girerken bunu zedeleyen bankacılık krizi istikrar programlarıyla bir şekilde atlatıldı. IMF destekli çok ciddi ve acı reçeteler uygulandı. Yeni milenyuma girerken dünyada yaşanan likidite bolluğu ve dış ticaretteki liberal politikaların da etkisiyle Türkiye ekonomisi yelkenlerini doldurdu ve yol aldı. Ciddi ve güzel gelişmeler sağlandı.
Bütün bu gelişmelerde ne yazık ki konjonktür öne çıktı. Türkiye’nin temel yapısal sorunları görülmedi veya görülmek istenmedi. Adeta masanın üstündeki kiri altına alarak gizleme yolu benimsendi.
Örneğin; sosyal güvenlik, tarım, vergi, yerel yönetim, yerinden yönetim, kayıt dışılık gibi konular veya sorunlar görmezlikten gelindi. Dünyadaki iyi ülke örnekleri alınmadı.
Sağlam olmayan temeller üzerine sürekli ilaveler yapıldı. Devleşen metropoller, yükselen binalar, yeni model araçlar gelişmişlik zannedildi.
Daha da önemlisi eğitim yazboz tahtasına çevrildi, ihmal edildi. Ülkenin bütünsel bir eğitim planlaması oluşturulamadı ve dolayısıyla yaşama geçirilemedi.
Reel sektör krizinin adımları oluşturulmaya başlandı…
Yukarıdaki çarpık gelişmeler yaşanırken, bu arada özellikle 2010’larla birlikte reel sektörün yaşayacağı krizlerin temelleri atılmaya başladı. Şöyle ki reel sektör;
- Çok büyük tutarda dış borçlanma yaptı,
- Borçlanma yetmiyormuş gibi dövize güvenerek açık pozisyona girdi,
- Artık dışarıya sermaye ihracına ve Türkiye’den kaynak çıkışına başladı,
- Mikro düzeyde sağlam adımlar atmak yerine, hormon alarak büyüdü,
- Çarpık ve sağlıksız mali tablolara sahip olmaya başladı.
Kim ne derse desin, artık Türk reel sektörü ciddi bir krizin içerisindedir.
Reel kesim sektörüne göre veya büyüklüğüne göre farklı tonlarda bu krizi yaşıyor.
Ne yazık ki bazıları hala bu gelişmelerin farkında değil.
Reel sektörün temsilcisi konumundaki meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının yönetimleri gelişmelere karşı gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamış durumdadır.
Şu anda piyasalar ciddi nakit sıkıntısı içindedir. Alışveriş olmuyor, alacaklar alınmıyor ve borçlar ödenmiyor ve dolayısıyla para dönmüyor.
Reel sektör; vergi affı veya yapılanması, sosyal güvenlik kolaylıkları, istihdam destekleri, diğer kredi imkanları ile yıllardır kamu destekli olarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor.
Reel sektör artık çok ciddi faiz yükü ve kur riski ile karşı karşıya gelmiş durumdadır.
Doksanlı yıllarda olduğu gibi mali tablolar bozulmuş ve faaliyet dışı ciddi zararlar oluşmaya başlamıştır.
Teknik iflas içerisinde olmayan sektör veya firma sayısı artık çok azdır.
Ne yapılmalı?...
Var olan sıkıntıları giderek daha da kronik hale getiren döviz kurlarına serbest piyasa kuralları dahilinde hakim olunmadan kısa vadede sonuç alınacağı beklenmemelidir. İş dünyasının ve kamuoyunun desteği alınarak derhal para ve maliye politikaları devreye sokulmalıdır.
- Adı konulmuş istikrar programları ve mutlaka çıpalar oluşturulmalı.
- Kamu kesimi çok ciddi kemer sıkma yoluna gitmeli, gereksiz ve aşırı lüks harcamalardan kaçınmalı.
- Kamu kesimi vergiler dahil yeni ve sağlıklı sürdürülebilir kaynaklar yaratmalı.
- Kamu ürünlerinin fiyatları ayarlanmalı ve yük olmaktan kurtarılmalı.
- Her türlü görev zararlarının önüne geçilmeli ve etkin olmayan teşvikler kaldırılmalı.
- Bir süreliğine de olsa büyüme hayallerine son verilmeli ve öncelikle yangın söndürülmeli.
Yeni politika setinin oluşturulmasında;
- İçinde bulunduğumuz uluslararası koşullar,
- Önümüzdeki yerel seçimler,
- Hala tam olarak oluşturulmamış ve yetersiz kadrolar,
- Konulara bakış ve algılamalar
- …
engel olmaya devam edecek gibi görünüyor.