Ekonomide hedef insan, başarı ise tam istihdamı yakalamak
Ekonomiler büyümek gibi bir öncelik içinde faaliyette bulunurken arka planda bu büyümenin başarısı istihdam yaratıcı olmasıdır. İstihdam bakıldığında büyümenin toplum neznindeki pastası veya hediyesidir. İstihdam yaratmayan büyüme olur mu? Evet olur, özellikle yaşanılan teknolojik gelişmeler sanayi ve özellikle imalat sanayi faaliyetlerinde bilinen ezberleri bozuyor. Bu konuda artık hedef konan “karanlık fabrikalar” anlayışı emek payının düşürülerek sanayi faaliyetlerinin yapılabilirliğini sağlıyor.
Tabiidir ki bu tarz büyümeler istihdam yaratıcı korelasyonları zayıflattıkça toplumsal sorunlarında ortaya çıkmasına neden olacak. Burada özellikle belirtilmesi gereken sanayi sektöründe azalan emek talebinin nerede ve nasıl istihdam edileceğinin cevabı olacak. Bu konu gelişmiş ekonomiler içinde yaşanmış ve yaşanmakta olan bir ekonomik semptom olarak karşımızda duruyor. Örnekler bu konuda hizmetler sektörünü adres gösteriyor ve sanayideki bu değişimin hizmetler sektörü tarafından karşılandığı anlaşılıyor. Örneğin ABD emek piyasasında istihdamın yaklaşık yüzde 50’si hizmetler sektöründe gerçekleşiyor.
Türkiye de yaşanılan süreci değerlendirecek olursak emek piyasasında hala klasik sorunların devam ettiğini görüyoruz. İstihdam piyasasını en canlı işsizlik oranlarının açıklaması sırasındaki verilerden takip ediyoruz.
İşsizlik yüzde 10,2
En son 2022 Ekim verilerine göre ülkemizde işsizlik yüzde 10,2 olarak gerçekleşti. Bu oranı sayısal olarak değerlendirdiğimizde aşağıdaki tablo ortaya çıkıyor. Ekim 2022’de geçen aya göre kısmi bir artış, geçen yılın aynı ayına göre de azalış olduğu görülüyor. Kısaca işsiz sayımız son bir yılda yaşanılan tüm ekonomik olumsuz gelişmelere rağmen iyimser bakabileceğimiz bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Genel ekonomi medyası da istihdam piyasası ile ilgili gelişmeleri genel olarak işsizlik oranı ve değerleri üzerinden okuyor. Ancak burada öne çıkarılması gereken önemli bir değer bulunuyor. Bu değer iş gücüne katılma oranıdır. Bu oran Ekim 2022 de yüzde 53,5 olarak gerçekleşti. Peki bu oran nedir?
İş gücüne katılma oranı; toplam 15 yaş üstü çalışabilir nüfusun (64.947), çalışma arzu ve isteğinde olup, ayrıca bu nitelikleri taşıyan nüfusu oluşturan kesime (34.734 ki bu kesime işgücü diyoruz) oranıdır. Bu nüfus Ekim 2022 de 34.734 kişi olarak gerçekleşirken ve oran olarak da yüzde 53,5 oldu. Türkiye’nin özellikle bu oranı yüzde 70 çıkarabildiği taktirde hem genç nüfusun etkinliğinden faydalanmış hem de kapasitelerin etkin kullanılmasında ihtiyaç duyulacak çalışan nüfus karşılanmış olacak.
İş gücünde cinsiyet ayrımı izleniyor
Ancak rakamların arka tarafı değerlendirildiğinde karşımıza iş gücüne katılım oranında cinsiyet ayrımı çıkıyor. Özellikle bu oran kadınlarda yüzde 35,5 düşerken erkeklerde yüzde 71,8 olarak gerçekleşti. Kısaca ülkemizde istihdam piyasasında kadının oranını artırmadan ülkemizde büyüme, kalkınma ve gelir dağılımı adaletinin sağlanması yönüyle bir bacak hep eksik kalacak.
Peki yüzde 10,2 işsizlik oranı yüksek bir oran mı? Bu oranı AB (%7,2) veya OECD (%5) ortalamalarına göre değerlendirirsek yüksek olduğunu görebiliyoruz. Ülkemiz demografik yapısı itibariyle çok hassas bir dönemden geçiyor. Buradaki hassaslığı oluşturan nüfusumuzun ortalama yaşının 35 olması ancak bu yaşın da yıllar itibariyle artıyor olmasıdır. Kısaca görece genç bir nüfusa sahip olmanın yanında yaşlanmaya başlayan bir nüfus yapısına sahip olduğumuz da unutulmamalı.
Bu değerlendirmeyi istihdam rakamlarından referans vererek ifade etmek gerekirse 15-24 yaş genç nüfus işsizlik oranı yüzde 21,9’dur. Özellikle genç nüfusta hem çalışmayan hem de eğitim sürecinde olmayan nüfus yaklaşık yüzde 25’dir. Bu oran hem çok yüksek hem de toplumsal ve sosyal anlamda geleceğe yönelik büyük bir riskinde ortaya çıkmasına neden oluyor.
İstihdam piyasası açısından belki de en çarpıcı konulardan biri uluslararası ölçekte yüksek bir işsizlik oranımız varken, birçok organize sanayideki firmalarda olduğu gibi işverenlerinde işçi bulmakta yaşadıkları sorunun ironik etkisidir. Burada yukarıda belirtmeye çalıştığım gibi genç bir nüfusa sahip olmamıza rağmen mobilitesinin tam oluşturulmadığıdır. Ülkemizin büyüme stratejileri ile eşgüdüm içerisinde coğrafi ve niteliksel özellikler kazandırılmadığı sürece (kısaca planlama yapmak) elimizdeki stratejik güç ne yazık ki etkili olamayacak. Bir bölge veya sektör personel ihtiyacını karşılayamazken bir başka bölgede işsizliğin getirdiği olumsuz etkiler ekonomiye yansıyacak.
Çözüm var mı? Elbette var, planlanan eğitim sürecimizin, büyüme hedeflerimiz doğrultusunda coğrafi ve niteliksel olarak yönetilmesi, bizi üst gelir grubu ülkeler arasına taşıyacak en önemli entelektüel sermayemiz olacak. Ancak unutulmamalıdır ki çok zamanımız kalmadı…