Ekonomide dönüşüm programları üzerine…

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA [email protected]

Geçtiğimiz hafta başında, Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) Öncelikli Dönüşüm Programları'nın 2. Paketi Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklandı.

Aslında bu paketlerin sayısı 3 tane. Söz konusu 3 pakette toplam 25 program ve bu programların tümü için de 1200 civarında eylem planı veya tedbir öngörülmüş durumda. 

Paketlerin ilki, geçtiğimiz kasım ayı içerisinde yine Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kamuoyuna duyurulmuştu. Hafta başında açıklanan İkinci paket, 8 başlıktan oluşuyor.

Bu durumda geriye 8 program kalmış oluyor. Onların da 2015 yılına girerken ocak ayı içerisinde açıklanması bekleniyor. 

İkinci pakette açıklanan programın başlıkları;
• Üretimde verimliliğin artırılması, 
• Yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi, 
• İstanbul finans merkezi, 
• Kamu harcamalarının rasyonel hale getirilmesi, 
• Kamu gelirlerinin kalitesinin artırılması, 
• İş ve yatırım ortamının geliştirme, 
• İstatistiki bilgi altyapısının geliştirilmesi,
• Kayıt dışı ekonominin azaltılması.

Bunlardan ilk 7 programla ilgili ayrıntılı bilgi veren Davutoğlu, "kayıt dışı ekonominin azaltılması programı"nın ayrıntılarını ayrıca paylaşacaklarını söyledi.

Daha önce 9 tanesi ve geçen hafta da (şimdilik) 7 tanesi açıklanan “ekonomide değişim ve dönüşüm programları”nın hem içeriği ve hem de sunumu ile ilgili akıllara takılan sorular var. Açıkçası, programın usulü ve esasları tartışmaya değer. 

Aslında genel olarak ve tek tek bakıldığında, başka bir ifadeyle işin içine girmeden üstten ve genel olarak bakılmak istendiğinde, bu politikaların hepsi herkes tarafından kabul edilebilen söylemler. Yani; özellikle program başlıklarının her birisi kendi başına bir bütün ve ayrı bir öneme sahip. 

Belki de bu açıklamalar için söylenebilecek en önemli şey, hükümetin veya henüz Başbakanlığı atanan Ahmet Davutoğlu’nun böyle bir ihtiyacın farkında olması. Gerçekten de Türkiye’nin ekonomik değişim programlarına çok ihtiyacı var. Ekonomimizde yapısal düzenlemeler uzun yıllardan beri ıskalanıyor, yapılmıyor. Sadece konjonktürel ve makyaj tedbirlerle yol alınıyor. 

Artık denizin bittiği anlaşılıyor. Onun için; kamu gelirlerinde kalite sorununa dolaylı bir şekilde parmak basılıyor, iktisat ilminin temel mantığı olarak kabul edilen büyümenin lokomotifi niteliğindeki tasarrufların artırılması konusu ele alınıyor, ülkenin iş ve yatırım ortamının mayınlı olduğu kabul edilerek iyileştirilmesi konusuna vurgu yapılıyor, yine iktisat ilminin gerçeği olan verimlilik konusu üzerinde duruluyor.

Açıkçası, bu gerçeğin fark edilmesi ve dolayısıyla en üst siyasi irade tarafından benimsenmesi çok önemli. Yani bugüne kadar açıklanan ve bundan sonra da açıklanması beklenen 25 politikanın hepsi doğru. Bunların her birisi soyutlandığında, tek tek karşı çıkılacak bir şey yok. Sadece politika tedbirleri üzerinde zamanlama ve içerik anlamında bazı eleştiriler yapılabilir. 

Ancak; üslubu veya sunum biçimi itibariyle şu soruları da sormadan geçemiyoruz…
• Bu politika önerilerinin veya tedbirlerinin açıklama zamanı doğru mu? “Zamanlama” açısından bir yanlışlık yok mu? Ülkenin iç siyasetinde açılım, paralel yapılanmalar, yakın bir gelecekte genel seçimler; dış siyasetinde de yangın çemberi içinde kalmış bir Türkiye’nin böyle bir açıklamaya gitmesi doğru bir zamanlama mı? Artık moda tabiriyle bu politika tedbirleri piyasalar tarafından satın alındı mı?

•Söz konusu politika paketi 2014-2018 dönemini kavrayan Onuncu Kalkınma Planı içerisinde yok mu? Üstelik anılan planın devreye girmesi üzerinden daha vakit geçmeden bu politika değişikliklerine veya sunumlarına niçin ihtiyaç duyuldu?

• Bu kadar önemli ve ayrıntılı olup ülkenin ekonomisinde dönüşümü hedefleyen düzenlemeler de işin tüm taraflarıyla görüş alış verişi yapıldı mı? Yani konunun paydaşlarının görüşleri alındı mı? Şöyle ki; iş dünyasının, meslek örgütlerinin, sendikaların, üniversitelerin ve hatta ilgili bürokrasi çevrelerinin görüşlerine başvuruldu mu?

• Siyasetin dili çok daha yalın ve anlaşılır olduğu halde ve özellikle de AKP Hükümeti'nin bu konularda olağanüstü bir iletişim dili bulunduğu halde, bu programın dili fazla teknik değil mi? Konunun özüne sahip olanların çok iyi bildiği gibi bu dil planlama dilini andırmıyor mu?

• Siyasi görev süresini doldurmuş ve ayrıca da yorulmuş siyasi ve bürokratik kadroların kaleme aldığı bir metin görüntüsü yok mu?
• Hükümetteki nöbet değişimi ve kan tazeleme doğrultusunda bu yapılanların siyasi hamle tarafı yok mu?

Bu aşamada galiba en iyisi gelecek mart ayındaki ilk sonuçları beklemek…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar