Ekonomide "dengelenme, disiplin, değişim" nasıl?...
Toplumumuzun “balık hafızalı” olduğu söyleniyor. Çok hızlı gelişen iç ve dış gündemler ve özellikle de uygulanan stratejiler nedeniyle bazı önemli gündem konuları ıskalanıyor ya da unutuluyor.
Dolayısıyla pedagojideki “tekrar, öğrenmeyi artırır” gerçeğini unutmamak ve bir takım şeyleri tekrar etmek gerekiyor. Ki buna göre bazı analizler daha sağlıklı yapılabilsin.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, galiba 21 Eylül 2018 günü İstanbul’da bir sarayda 2019-2021 dönemine ait “Yeni Ekonomik Programı (YEP)” açıkladı. Nedense Maliye veya Hazine binalarını ve bürokratlarını tercih etmedi. Onun yerine belli ve sınırlı sayıda iş adamı ile bir takım gazetecileri tercih etti.
Aslında görüntü verme, takım oluşturma ve algı yaratma adına olması gereken buydu. Üstelik Akparti’nin kamuoyu ile ilişkiler ve iletişim konusundaki duyarlılığı ve becerisi bilindiği halde bu yol tercih edilmişti. Her neyse…
Şimdi gelin Hazine ve Maliye Bakanının sunduğu YEP’deki rakamları hatırlayalım.
Konular % 2018 2019 2020 2021
Büyüme 3.8 2.3 3.5 5.0
Enflasyon 20.8 15.9 9.8 6.0
İşsizlik 11.31 12.1 11.9 10.8
Bütçe Açığı/GSYİH 1.9 1.8 1.9 1.7
Bu hedeflerin hem uyumlu olması ve hem de tutturulması gerekiyor.
Ancak; aradan daha 2 ay geçtiği halde başta enflasyon ve büyüme olmak üzere hedeflerin tutması mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Bu rakamlar ortaya konulurken bir yandan da programın amacı;
1. Kısa vadede;
- Fiyat istikrarının ve finansal istikrarın yeniden tesis edilmesi,
- Ekonomide dengelenmenin ve bütçe disiplininin sağlanması,
2. Orta vadede ise;
- Sürdürülebilir büyüme,
- Adaletli paylaşıma yönelik ekonomik değişim olarak belirlendi.
Bu politika amaçlarına uygun olarak da temel politika hedefleri ortaya konuldu.
Program algısı için de slogan olarak “dengelenme, disiplin, değişim” adı konuldu.
Peki neden hedeflerin tutturulmasının zor olduğunu söylüyoruz? Acaba rakamlar ve hedefler arasında uyumsuzluk mu var, yoksa başka nedenler de mi söz konusu?...
Rakamlar arasındaki uyumsuzluktan daha çok söylem ile eylemler arasındaki uyumsuzluk ve özellikle dış konjonktürel koşullar söz konusu.
Birkaç başlıkla bu söylediğimizi açmaya çalışalım.
- Hazine ve Maliye Bakanı YEP’i açıkladığında vergi istisna, muafiyet, indirim ve oranlarda indirim olmayacağını söylediği halde; aradan geçen 2 ayda 2 önemli vergi indirimi paketi açıkladı.
- İstikrar Programlarının amacı ve çerçevesi daha az borçlanıp daha çok borç ödeme olduğu halde borç servis oranının aksi yönde geliştiğini görüyoruz. Yani daha çok borçlanıyoruz ve daha az borç ödüyoruz.
- Bu sonuç normal, çünkü Programın gelir veya vergi ayağı yok gibi. Özelleştirmeden ve vergiden gelir olmayınca borçlanma zorunda kalıyoruz.
- Dolayısıyla bütçe disiplininin sağlanamadığını anlıyoruz.
- Özellikle yerel seçimlere daha 4-5 varken şimdiden seçimin narkoz etkisi görülüyor. Dolayısıyla 2019 yılına çok ciddi kamusal harcama ile girileceği anlaşılıyor.
- Başta Suriye belası olmak üzere ABD, AB ve diğer ülkelerle yaşanan gerilimler de Programın önemini çok etkiliyor.
- …
Böyle bir tablo varken YEP’in “dengeleme” ayağının oluştuğunu söyleyebilir miyiz? Aynı şekilde gereksiz inat ve dış dünya kaynaklı ataklara bağlı olarak fırlayan dövizin şimdi düşmesini “artık sorun kalmadı” şeklinde görebilir miyiz? Öte yandan bu haliyle program “disiplin” unsurunu içeriyor diyebilir miyiz? Ve artık “değişim” sağlandı iddiasını ortaya koyabilir miyiz?
Oysa gerçek istikrar programlarının adı, tadı, dozu daha farklıdır.