Ekonomide başarı siyasette yapılan tercihlerdir
Artık seçim “sathı mahalline” girdiğimiz bu günlerde özellikle merak edilen hatta en büyük belirsizliği oluşturan konu, seçim sonrası uygulanacak ekonomi politikaların ne yönde oluşturulacağıdır.
Burada karşımıza bir çok senaryo çıkmaktadır. Bu senaryoları değerlendirmeden önce literatürdeki ekonomi politikalarının ne anlama geldiği ve hangi yöntemlerin uygulandığını vurgulamak isterim.
Ekonomi politikaları, devletin ekonomi üzerindeki etkisini ve müdahalelerini yöneten politikalardır. Ekonomi politikaları, ekonomik büyümeyi artırmak veya enflasyonu kontrol altında tutmak gibi belirli hedeflere ulaşmak için uygulanır.
Ülkelerin ekonomi politikaları, siyasi ve sosyal faktörler tarafından etkilenir. Bu faktörler, ülkenin ekonomik durumunu ve hedeflerini belirlemeye yardımcı olur. Ekonomi politikaları genellikle para politikası ve maliye politikası olarak iki ana kategoriye ayrılır.
Para politikası, ülkelerin para birimi ve para arzı üzerinde kontrol sağlayan politikaları ifade eder. Merkez bankaları tarafından uygulanan para politikaları, faiz oranlarının belirlenmesi, para arzının düzenlenmesi ve para birimi değerinin belirlenmesi gibi konuları kapsar.
Maliye politikası ise, devletin kamu harcamaları ve gelirleri üzerinde etkili olan politikalardır. Bu politikalar arasında, vergi oranları, bütçe yönetimi, kamu harcamaları ve kamu borçları gibi konular yer alır. Ekonomi politikalarının amaçları, ülkeden ülkeye değişebilir.
Bazı ülkeler ekonomik büyümeyi artırmaya yönelik politikalar izlerken, diğerleri fiyat istikrarını sağlamaya veya işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik politikaları tercih ederler.
Ekonomi politikalarının başarı ölçütleri değişkendir ve politikaların etkileri uzun vadede görülebilir. Ekonomi politikaları, ülkelerin ekonomik büyümelerinde, işsizlik oranlarında ve fiyat istikrarında büyük etkilere sahip olabilir.
Ortodoks politika– Heteredoks politika
Tüm bu temel politikaların uygulanması sürecinde yol, yöntem ve araç seçimlerinde de ekonomi politikaları Ortodoks ve Heteredoks olmak üzerde ikiye ayrılmaktadır.
Burada temel ayrım Ortodoks politikaların denenmiş sonuçları görülmüş olması ve piyasa mekanizmasının daha belirgin olmasıdır. Heteredoks politikalar ise yaşanılan süreç ve dönemin özeline göre politika araçlarının ne kadar, nasıl, ne zamana kadar gibi sorulara o döneme özel olarak belirlenmesidir.
Ayrıca Heteredoks politikalarda piyasa mekanizmasından çok yönlendirilen ve müdahale edilen fiyatlama süreçleri ile politikaların oluşturulmasıdır.
Öneririm
Tüm bu tespitlerden sonra Türkiye’nin özellikle 2021 Eylül ayı ile birlikte başlayan “Yeni Ekonomi Politikası” sürecinin seçim sonrası devam edip etmeyeceğidir. Çünkü politika uygulaması yukarıdaki literatür bilgisi ışığında heterodoks para politikası ağırlıklıdır (Bugün makro ihtiyati politika olarak ifade edilmektedir).
Halbuki Türkiye, dış konjonktürdeki gelişmeleri dikkate alarak kısa dönemde “Ortodoks para politika” uygulamalarına (Merkez Bankası önderliğinde sıkı para politikasına geçiş ifade edilmektedir), orta ve uzun vadede ise “Ortodoks Maliye Politika” (Vergi adeleti, vergi disiplini, vergi oranlarının düşürülmesi ve vergi tabanının genişletilmesi) ağırlıklı bir ekonomi politikasına geçişine ihtiyaç duymaktadır.
-Şimdi tüm bu ilişkiler çerçevesinde senaryoları şöyle oluşturmak mümkündür
- Cumhur ittifakının hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığını kazandığı durum
-Mevcut politikalara (Heterodoks) devam etmesi
- Mevcut politikalardan vaz geçerek Ortodoks politikalara dönmesi (Mehmet Şimşek’le görüşülmesi ve seçim sonrası ekonomi politikalarının başına geleceği yönündeki ifadeler)
-Millet ittifakının hem Meclis ve hem de Cumhurbaşkanlığını kazandığı durum (Ortodoks politikalar dönüş)
- Cumhurbaşkanlığı ile Meclisin farklı ittifakların kazandığı durum (En kötü senaryo ve politika uygulaması konusunda karşılıklı engelleyici uygulamaların yapılması) Bu senaryolar konusunda ağırlığın ne yönde olduğunu değerlendirmeyeceğim.
Ancak şunu vurgulamak isterim; geldiğimiz noktada döviz kuru, faiz, enflasyon, dış ticaret, cari açık, büyüme, istihdam, bankacılık sistemi gibi temel makro konularda gidilecek fazla bir mesafenin kalmadığı yönündedir.
Dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası sermaye ile tekrar güven çerçevesinde uzlaşmasının sağlanması ile yurt içinde de yatırımcıların öngörülebilir şeffaf politikalara ihtiyaç olduğudur. Görüldüğü gibi politika alternatifleri çeşitli ve siyasetinde karar verici olarak bugünden netleşmemiş olması firmalarımızı ve birey kararlarını etkileyecektir. SON SÖZ Vatandaş olarak farkındalığımız arttıkça, doğru siyaset ve ekonomi politikaları da oluşacaktır.