Ekonomi yönetimi temkinli
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı sayın Ali Babacan ve ekibi ile hafta sonunda bir araya geldik. Bu yeni bir durum değil. Neredeyse aynı kişilerden oluşan 10-15 kişilik bir grup Sayın Babacan’ın ilk kez bakan oluşunu takip eden aylarda bu tür, kendi deyimi ile “istişare” toplantılarına başlamıştık. Sayın bakanın davetiyle yapılan toplantılar belli aralıklarla devam etti. Toplantılara Hazine ve Merkez Bankası’nın üst düzey yöneticilerinin katılması da adeta usul haline geldi.
Toplantılarda yapılan sunum ve değerlendirmeler, arkasından gelen serbest tartışma süreci yönetimin ekonominin içinde bulunduğu konjonktüre ilişkin algısı ve politika duruşu hakkında birinci elden bilgi edinme imkanı verir. Kendi adıma bu toplantıları hep verimli ve yararlı buldum. Bu defa uzunca bir süre ara vermiştik. Yeniden başlamış olmaktan da memnun olduğumu söylemeliyim.
Toplantıda ayrıntılı sunumlar yapıldı. Bunlar Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı sitelerine kondu. Ayrıntıyı isteyen bunlardan yararlanabilir. Ben daha genel birkaç nokta üzerinde duracağım.
Sayın Babacan’ın toplantının açılışında yaptığın kısa konuşma ekonomi yönetiminin genel konjonktür algılamasını ortaya koydu. Ekonomi yönetimi dünya ekonomisinde belirsizliğin yoğunlaştığı, oynaklığın arttığı ve risklerin yükseldiği bir döneme girildiğini düşünüyor. Bu konjonktür algısı yönetimin önümüzdeki döneme dönük olarak benimsediği politika duruşunu da belirliyor. Temkinli olmak bu duruşun ana eksenini oluşturuyor.
Sayın Babacan’ın kamu maliyesinde temkinli duruşun yılmaz bir savunucusu olduğu bilinir. Geçtiğimiz dönemde kamu maliyesinde ve borçlanmada yapılan ciddi düzeltmelerin küresel krizi önemli bir kırılma yaşamadan geçmemizin ana nedeni olduğuna bir kez daha vurgu yapması bu politika tercihinin önümüzdeki döneme de damga vuracağını gösteriyor.
Merkez Bankası Başkanı sayın Erdem Başcı’nın para politikasına ilişkin açıklamaları bu konjonktür algılamasının ve temkinli duruşun para alanına yansımalarını gösteriyor. Bunun en önemli işareti de son PPK toplantısında alınan kararlar. Hatırlarsanız Merkez Bankası faiz koridorunun alt ve üst sınırını sabit tutarken, aylık repo fonlaması uygulamasını durdurarak örtük bir sıkılaştırma yaptı. Bunun sonucunda piyasa faiz oranı koridorun üst sınırına yaklaşacak şekilde yükseldi. Başkan bunun yaklaşan fırtınaya karşı bir önlem olarak gerçekleştirildiğinin altını çiziyor.
Merkez Bankası ayrıca enflasyon orta vadeli hedeflerle uyumlu hale gelene kadar temkinli (sıkı ?) duruşunu sürdüreceğini söyleyerek önümüzdeki döneme egemen olacak “temkinli olma” temasına katkı yapıyor.
Ekonomi politikasına ana rengini veren temkinli duruşun daha çok “iyimser temkinlilik” olarak tanımlandığını düşündüren değerlendirmeler de var. Örneğin, altın ve enerji ithalatı hariç cari açığın azalma eğiliminde olduğuna ve bunun devam ettiğine özel vurgu yapılması bu iyimserliği yansıtıyor.
Hazine Müsteşarı sayın İbrahim Çanakçı’nın “Orta Vadeli Programı”ı eksen alan sunumunun genel karakteri orta vadeye bakışta da temkinli duruşun hakim olduğunu gösteriyor. Sayın Çanakçı önce temkinli olunmasını gerektiren küresel nedenleri sıralıyor. Dünya ekonomisinde büyüme zayıflıyor, sermaye hareketleri yavaşlıyor, emtia fiyatları düşüyor. Bunlar önümüzdeki dönemde küresel koşulların destekleyici nitelikte olmayacağını gösteriyor.
Buna ek olarak cari açık, yüksek işsizlik ve enflasyon gibi kırılganlıkların ve düşük tasarruf gibi yapısal zafiyetin önümüzdeki dönemde de etkisini sürdüreceği anlaşılıyor. Bu koşullarda orta vadede hırslı hedeflerle ekonomiyi zorlamanın doğru bir politika seçimi olmayacağı düşünülüyor. Bu algının yansımalarını Orta Vadeli Program’da görmek mümkün. Orta Vadeli Programda büyüme, işsizlik, enflasyon, cari açık gibi makro ekonomik büyüklüklere ilişkin önümüzdeki üç yıl için yapılan tahminlerin oldukça düşük tutulduğu biliniyor. Bu hedeflemenin ekonomi yönetiminin temkinli duruşunun sonucu olduğu söylenebilir.
Ekonomi yönetiminin duruşu ve politika tasarımı eleştiriye açık kuşkusuz. Nitekim Gezi olaylarının olumsuz etkileri de dahil genel siyaseti de ilgilendiren bir çok nokta sorgulandı, tartışıldı, eleştirildi. “Hepsi dahil” verimli bir toplantı daha yaptığımızı düşünüyorum.