Ekonomi yavaşlarken enflasyon nereden çıktı?
Yılın ikinci yarısına girerken Türkiye ekonomisi küresel ekonominin genel eğiliminden kopuyor. Dünya da büyüme oranında genel bir yavaşlama eğilimi gözlemlenmesine rağmen, enflasyon sorun olarak gündem dışıdır. Sadece birkaç ülkede enflasyon önemli sorun. Bu ülkelerden Venezuela da ekonomik krize siyasi kriz de eşlik etmekte. Enflasyon tuzağındaki ikinci ülke olan Arjantin ise, ekonomi de istikrarı sağlamak için klasik yolu tutturdu, IMF ile anlaştı. İktisat politikasında artık çıpa, IMF istikrar programı oldu.
Vermiş olduğum tabloyu düzenlerken enflasyon oranı göreli olarak yüksek ülkeleri aldım. Aslında Arjantin dışında bu ülkelerin hiç birinde enflasyon sorun değil, oran %5’in altında. Üstelik bu orana rağmen ekonomileri büyüyor, işsizlik oranı azalıyor. Tek istisna ülke Türkiye. Hukukçuların deyimi ile “Sui generis” ülke konumunda.
Kaynak: http://www.oecd.org/sdd/prices-ppp/consumer-prices-oecd-02-2019.pdf. Erişim Tarihi 7 Şubat 2019. The Ekonomist, Ocak 19-25, 2019
Türkiye ekonomisi bu görünümü ile küresel ekonominin raydan çıkmış ülkesi konumunda. Neden böyle oldu sorusuna yanıt vermek yerine, Türkiye ray üstünde mi idi ki, diyerek bir başka soru soralım. Yanıtımız hayır. Türkiye ekonomisi raydan aslında TUİK hesaplamalarına göre %11 büyüme oranını gördüğü 2011’den bu yana çıkmıştı. Hatırlayınız en son 2010 yılında Türkiye’de enflasyon oranı TCMB’nin hedef enflasyon oranının altından kalmıştı. Bu eğilim 2014 yılında sonra daha da hızlanmış ve hedef enflasyon oranı ile gerçekleşen enflasyon arasındaki sapma 15.3 puan olmuştur.
Ekonomi yavaşlarken eğer bir ülke gerçekten enflasyon hedeflemesi uyguluyor ise, enflasyon oranının da azalması gerekir. Kural (Taylor) bunu gerektiriyor. Ancak gerçekleşme bu yönde olmadı ve Türkiye yüksek ve çift haneli enflasyon oranına geri döndü. Yani ülke durgunluk içinde enflasyona, iktisatçıların kavramsallaştırması ile stagflasyona geri döndü. (Bu köşenin yazarı Dünya Gazetesinde Kasım 2014’de bu tehlikenin gelmekte olduğu uyarısını yapmıştı).
Kaynak: TCMB veri tabanı kullanılarak çizilmiştir.
Böyle bir yüksek sapmanın nedeni nedir? Önce kısa yanıtı verelim. Ekonomi kuralsız ve kurumsuz yönetilmeye başlandı. Var gibi gözüken enflasyon hedeflemesi çıpasından vazgeçildi, bunun üstüne bir de dünyada uluslararası likidite bolluğunun zayıflamaya başlaması, ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankasının parasal genişlemeye son vermesine tepkisiz kalınıp, buna karşı bir para politikası üretilmemesi, tam aksine enflasyon hedeflemesinin olmazsa olmazı TCMB bağımsızlığına son verilmesi sorunu daha da büyüttü. Para politikası uygulamasındaki bu rahatlık kurları yukarı çekerken, maliye politikasındaki gevşeme de enflasyonu adeta başıboş koşan bir ata çevirdi.
Bu başı boşluk halen devam etmekte. Piyasaya yönelik zabıta önlemleri sorunu çözmeyen, kuralsız ve kurumsal temeli olmayan uygulamalar olduğu için sonuçsuz kalmaya mahkumdu, öyle de oldu. Şimdiler de söz edilen tanzim satış mağazaları 1970’ler de sosyal demokrat belediyelilerin uygulamasına gittikleri, piyasaya müdahaledir, ancak yine de bir çözüm olabilir. Ancak bugün yapılan da tepki uygulamasıdır. Bu uygulamaya girişirken, uygulamanın sosyal demokrat partilerce idare edilen ülkelerdeki sosyal devlet modelinin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. (Bu arada akılsız küreselleşmecilerin ekonomi ve politika üzerine 19770’li yıllar için yaptıkları eleştirileri yutmaları gerekecek, fakat kentlerde artık sokak çeşmeleri de kalmadı, yani bedava su yok).
Bu kısa erimli politikalardan kalıcı çözümler beklemek akılcı değildir. Çözüm, Türkiye’nin hızla bir çıpaya yapışmasıdır. Bu çıpa AB üyeliği olabilir. Bunun için doğal olarak Türkiye’nin yeniden hukukun üstünlüğüne dayanan çoğulcu (çoğunlukçu değil) parlamenter sisteme geri dönmesi gerekmekte. Olur mu, parlamentonun bu yapısı ile mümkün gözükmüyor. Elbette sonuçta bir yol, çıpa tutturulacak, ancak maliyetli olacak.