Ekonomi ve tarımsal ürün fiyatları...
Hafta başında açıklanan nisan ayı enflasyon rakamları ciddi sayılabilecek bir sürpriz vermiyor, ancak belirsizliğin azaldığı anlamına da gelmiyor. Tüketici fiyatları yüzde 0.6 oranında yükselir iken üretici fiyatlarındaki artış nerede ise diğerinin dört katına ulaşarak yüzde 2.35 düzeyinde gerçekleşmiş; yıllık rakamlar ise sırası ile yüzde 10.19 ve yüzde 10.42 olmuş, üretici fiyatlarındaki artış geriden gelerek tüketiciyi sollamış. Ayrıca çekirdek enflasyon rakamlarındaki eğilimde yükseliş yönünde olmaya devam etmiş. Bu tablo maliyet kökenli bir enflasyon baskısının harekete geçmiş olduğuna işaret ediyor ve üretici fiyatlarındaki artışın mercek altına alınmasını gerektiriyor.
Küresel krizin zirveye ulaştığı dönemlerde yıllık bazda sıfır düzeye inen üretici fiyatlarında son bir yılda yaşanan yükselişi tek bir sebebe bağlamak pek anlamlı görünmüyor. Deflasyonist karakterli kriz nedeniyle küresel düzeyde tüm ürün fiyatları gerilemiş, maliyet fiyat ilişkisi kopmuş. Fakat devreye giren kurtarma paketleri hem temel mal ve ara girdi fiyatlarını yükseltmeye başlamış, hem de malieyt artışları yavaş da olsa fiyatlara yansır hale gelmiş. Bu koşullarda yeni bir deflasyonist dalga yaşanmadığı ve para politikalarındaki gevşeklik devam ettiği sürece üretici fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi, tüketici fiyatlarını da aynı yönde etkilemesi olasılığı artıyor.
Üretici fiyatlarının yüksek oranlı artışında tarımsal ürünlerde yaşanan artış etkili olmuş. Tarım ürün fiyatları nisan ayında yüzde 9.31 ve son 12 ayda yüzde 29.9 oranında yükselmiş. Bu olumsuzluğu spekülatif olduğu iddia edilen et ve birkaç ürüne bağlayıp bu durumun geçici olduğunu söylemek beklentileri yönlendirmek adına gerekli olabilir, ancak gerçekçi olamaz. Zira küresel düzeyde yükselen enerji fiyatlarının artık gerilemeyeceği kabul ediliyor ve eski stratejiler yeni duruma göre ayarlanıyor, daha önce gündemde olmayan tercihler devreye giriyor. Bu tablo başta tarım sektörü olmak üzere her şeyin değişeceği, arzların ve buna bağlı olarak fiyatların farklılaşacağı anlamına geliyor. 2004 yılı sonrasında ortaya çıkmayan başlayan bu tehlike giderek ciddileşiyor. Toprak tahsisi alkol ve bio-dizel üretimi amaçlı ürünler lehine genişler iken diğerleri aleyhine gelişiyor; ayrıca üretim maliyetleri artışa ek olarak arzın daralması yeni denge fiyatı arayışını zorluyor. Örneğin et fiyatlarındaki artış son altı ayda ortaya çıkmış olabilir, ancak besicilik maliyetindeki artış yeni bir durum değil; et fiyatındaki yükselişi spekülatif olarak değerlendirenler, besicilik maliyetlerine karşı bir şey yapamıyorlar ise hesap hatası yapmaya devam edecekler.
Zorunlu ihtiyaç maddeleri ve diğer hammadde fiyatlarındaki artış eğilimi yeni bir deflasyonist baskı olmadığı sürece devam edecek gibi görünüyor. Bu durum bir yandan sanayi ve hizmet sektörüne yönelik talebi daraltması ve işsizlik tehdidini artırması, diğer yandan mali sektör ve kamu dengelerini olumsuz etkileyecek potansiyeli bünyesinde taşıması nedeniyle birincil tehlike olmaay devam ediyor. Bu yılın son çeyreğinde veya 2011 yılının ilk çeyreğinde enflasyonun düşmeye başlayacağını iddia edenler bu riski pek dikkate almamakla ısrarlı gibi görünüyorlar. Zira içine düştükleri açmazdan nasıl çıkılacağını bilemiyorlar.
Para ve kredi politikaları biraz sıkılsa deflasyonist kredi krizi bütün yıkıcılığı ile geri dönecek, aşırı gevşek tutmaya devam ederlerse de maliyet kökenli enflasyon baskısı yükselmeye devam edecek. Gelir dağılımı ve rekabet koşullarındaki olumsuzluk giderilmediği, uzlaşıya dayalı yeni bir düzen kurulamadığı sürece sorunlar ağırlaşacak, hareket yeteneği daralacak. Mevcut enflasyonist baskı para ve kredi politikalarındaki gevşekliğin ürünüdür, sebep ortadan kalkmadan sorunun farklılaşması beklenemez. Enerji fiyatlarının eski düzeylerine geri dönmeyeceğinin kabulü ve her şeyin değişmeye başlaması desteğini bu açmazdan alıyor ve bu olumsuzluk kendi kendini besleyerek sorunları ağırlaştırıyor. Zorunlu ihtiyaç maddesi ve temel mal fiyatları yükseldikçe diğer ürünlere talep daralacak, gelir dağılımı ve rekabet sorunlar ağırlaşacak; para ve kredi bollaştıkça gün kurtarılacak, fakat hem enflasyon baskısı artacak, hem de korkularla yüzleşmek zorunda kalınacak...