Ekonomi savaşları ve Trump
Şimdi Trump’ı eleştirmeli miyiz, anlayışla mı karşılamalıyız; gelin de çıkın işin içinden. Çarşamba günü Bloomberg HT’deki yayın esnasında da söyledim, önceki hafta Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Ulubaş ile birlikte olduğumuz program esnasında da birlikte değindik; Trump korumacılığı kafasına taktı. Anlamak lazım, dinlemek lazım. Korumacılık olarak başlayan bu mücadeleciliğin aslında ülkeler arası bir ekonomik savaş olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Çin’in de bu savaşa dahil olması ile birlikte savaş daha da büyüyeceğe benziyor.
ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta istifa eden Baş Ekonomi Danışmanı Gary Cohn'un yerine iki gün önce ekonomist ve aynı zamanda eski bir televizyon sunucusu olan Larry Kudlow'u getirdi. Kudlow, artık Trump’ın Baş Ekonomi Danışmanı ve Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü. Hatırlayacağınız üzere hafta başı Baş Ekonomi Danışmanı Gary Cohn, ithal çelik ve alüminyuma getirilmesi planlanan gümrük tarifeleri nedeniyle istifa etmişti. Salı günü gelen istifanın peşinden perşembe günü, ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 oranlarında gümrük vergisi uygulama kararı alınmıştı.
Göreve yeni gelen Kudlow, gümrük vergilerindeki artışı "Gümrük vergilerindeki artış, aslında vergi oranlarında artıştır" demiş ve ABD'de çelik ve alüminyum kullanan şirketlerin ve tüketicilerin zarar göreceğini savunmuştu. Çelik ve alüminyuma gümrük vergisi getirilmesi durumunda ABD'de 5 milyon kişinin risk altına gireceğini belirtmiş ve bu değişimin ticaret açığının da artacağını dile getirmişti. Kudlow, Trump’ın aksine, gümrük vergisi artışına karşı olan ve korumacı politikalar yerine serbest ticareti savunan bir teknokrat. Peki o halde Trump nasıl kendisini tercih etti; anlamak zor. Denize düşerken yılana sarılan Trump’mı haklı yoksa onun gibi düşünmeyenler mi, herhalde bunu zaman gösterecek. Akla gelen soru şu, ne oldu da, yıllardır küresel ticaretin gelişimine önderlik eden ABD, günümüzde korumacı politikalara yöneldi. Aslında bu durumun sadece ABD için geçerli bir hadise olmadığını ve dünyada bu tür korumacılıkların ve ekonomi savaşlarının artacağını ben de uzun zamandır dile getiriyor idim. Endüstri 4.0’ın dahi gerçekte sadece dijitalleşmeden ibaret olmadığını ve ekonomik endişelerin de önemli bir rolü olduğunu da bir kez daha yinelemekte de yarar olsa gerek.
Özellikle 2001 sonrası Çin’in agresif büyümesi ve dünya ticaretindeki ağırlığını artırması, ABD’deki korumacı önlemler için gerekçeler olarak sıralanabilir. Ancak mesele elbette bu denli basit değil. Çin’de yatırım yapmış pek çok ABD kökenli çok uluslu firma, ABD aleyhine gelişen ticaret dengesinin bileşenlerini oluşturuyor aslında. Yaklaşık 1 yıl önce Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ortak olarak “Ticareti Herkes İçin Büyümenin Motoru Yapmak” başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda dış ticaretin ABD ve Avrupa’daki işçileri olumsuz etkilediğine dikkat çekiliyor. Özellikle imalat sanayinde çalışanlar için ithalat baskısının ne kadar etkili olduğu vurgulanıyor. Her ne kadar raporda serbest ticaretin faydaları sıralansa da, somut olarak görünen şu ki, serbest ticaret politikalarında ısrarın siyasi olarak sürdürülebilir olmadığı.
Bu bağlamda günümüzde ABD’de yükselen korumacı eğilimler, sermayenin ABD dışına çıkmamasını ve yerli üreticilerin rekabet koşulları altında ezilmemesini öngörüyor olsa gerek. Ancak şu bir gerçek, bir taraftan serbest ticaret politikalarını savunurken, korumacılığın sınırlarını iyi ayarlayamadığınızda ortaya karışık bir manzara ve siyasiler arasında görüş ayrılıkları çıkmakta.
ABD’nin bu tutumunun nereye kadar süreceğini, nerede sonlanacağını ve Türkiye’yi ne oranda etkileyeceğini hepimiz merak ediyoruz. Sonuçta başkanın çıkış teması korumacılık olunca, eleştiriye de sınır koymak gerekiyor. Bir de ülkemizdeki dövize ilişkin yansımalarını, düşmesi beklenen doların niye arttığını bir anlayabilsek… ABD’de işlerin iyi gittiği zaman da doların yükseldiğini hatırladığımızda, bizde her türlü döviz artışı sonucuna ulaşıldığını gösteriyor. Hal böyle olunca anlamak ve yorumlamakta hayli zor oluyor.