Ekonomi politikasının önündeki engel: İnat!

Ufuk KORCAN
Ufuk KORCAN PARANIN ROTASI [email protected]

Günlük hayatta sıkça rastlanan fiyatlama davranışlarındaki bozulma, hane halkının hedeflerden çok daha yüksek enflasyon beklentisine sahip olma­sı uygulanan politikaların ‘hissedilebilir’ başarısını öteliyor. Enflasyonun altın­da artan kur ve TL enstrü­manlardaki yüksek faiz do­lar yatırımcısını hala ikna edebilmiş değil. Yaşanılan yüksek enflasyonist ortam toplumun tüm kesimlerini derinden etkiliyor.

Ekono­mik birimlerin aylık tüke­tim sepetindeki ürünlerin fiyatlarındaki artışın gelir artışının çok üzerinde ol­ması hissedilen enflasyonu çok daha yukarıları taşıyor. Yaşanılan en büyük sorun­lardan biri de fiyatlama dav­ranışlarının bir türlü rayı­na oturmaması. Geçtiğimiz günlerde yıllardır müdavi­mi olduğumuz bir restorana gittik. Hesabı isterken gar­son arkadaşımıza espriy­le karşılık ‘insaflı ol’ dedik. Sonra hesap geldi.

Arkadaş­larla birbirimize baktık ve hesabı ödemek için cüzdan­larımıza uzandık. O sırada garson arkadaş güldü ve he­sabın bize gösterdiği raka­mın yarısı olduğunu söyledi. Bir an herkes birbirine gü­len güzlerle baktı ama her­kes ilk gelen rakamı ödeme­ye razıydı.

Buna benzer örnekleri günlük yaşamımızda çok sık rastlıyoruz. Bir başka örnek; aynı marka aynı gramaj aynı son tüketim tarihine sahip bir ürünün fiyatı iki market arasında 3-4 kat farklı ola­biliyor. Evet, lokasyon far­kı nedeniyle kira gideri vs farklı olabilir ama bu gibi nedenler 3-4 kat farkı açık­lamaya yetmiyor.

Rasyonel politikalara ge­çiş yapan yeni ekonomi yö­netimi yaklaşık 1.5 yıldır gö­revde. Uygulanan enflasyon­la mücadele programında sokağın hissettiği bir başarı henüz maalesef yakalanabil­miş değil. Ekonomik aktör­lerle yapılan ileriye dönük anketler, ekonomi yöneti­minin hedeflediği enflasyon rakamlarına hane halkının hala inanmadığını ortaya koyuyor. Satıcıların fiyatla­ma davranışları da bir türlü resmi hedeflerle uyumlu ha­le gelmiş değil. Beklentilerde aşağı yönlü bir kırılma olma­dan enflasyonda önümüzde­ki aylarda belli seviyelerde oluşabilecek katılıklara ha­zırlıklı olmak gerekiyor.

Enflasyonda olduğu gibi döviz talebinde de yıllardır süren bir katılık var. Uzun yıllar yaşanan ekonomik krizler ve yapılan devalüas­yonlar tasarruf sahiplerinin dövize olan tutkusunu artır­dı ve bu alışkanlık bir türlü terse döndürülemiyor.

Çok uzağa gitmeye gerek yok, pandemi ve hemen son­rasındaki dönemde enflas­yonist ortamda uygulanan düşük faiz politikası dövize talebi tam anlamıyla patlat­mış ve Kur Korumalı Mev­duat (KKM) gibi bir ürün hayatımıza girmişti. İşte bu yaşananlar tasarruf sahip­lerinin dövizi her zaman en çok tercih edilen yatırım araçlarından biri yaptı.

Şu an uygulanan ekonomi politikasıyla Merkez Banka­sı’nın döviz rezervinin güç­lenmesi, Türk Lirası mev­duatlarda faizlerin yüzde 50 civarında olması, kurların yılbaşından bu yana enflas­yon oranlarının çok altında bir performans göstermesi dolarizasyonu bir türlü ter­sine çevirmeyi başaramadı.

Bireysel döviz hesapları yükseldi

Merkez Bankası verileri­ne göre, 25 Ekim tarihi itiba­rıyla tasarruf sahipleri ban­kalardaki Döviz Tevdiat He­sapları’nda (DTH) toplam 148.5 milyar dolarlık dövize sahip. Bu rakamın 94.4 mil­yar doları bireysel yatırım­cıların, 54.1 milyar doları ise tüzellerin hesaplarında tu­tuluyor. Son 1 yıllık döneme bakıldığında onca ‘pozitif’ sayılabilecek gelişmeye rağ­men toplam DTH hacminde sadece 9.7 milyar dolarlık bir erime yaşandı.

DTH hacmindeki söz ko­nusu düşüşün tamamı tüzel kişilerin hesaplardaki çö­zülmeden kaynaklandı. Öy­le ki bireysellerin bankalar­da tuttukları döviz tutarı 1 yılda bırakın azalmayı 2.9 milyar dolar artmış durum­da. Tüzel kişilerin hesapla­rındaki 12.6 milyar dolarlık gerileme toplam DTH hac­mini de aşağıya çekti. Enf­lasyonla mücadele kapsa­mında kur riskini arka plana iten politikalar, TL enstrü­manlardaki cazip getiriler dolarizasyondaki katılığı kırma noktasında rakamla­ra yansıyan bir başarı henüz görülmüyor. Geçmişte yaşa­nan kötü tecrübeleri tasar­ruf sahiplerinin kafasından kısa vadede silmek o kadar kolay olmadığı veriler göz­ler önüne seriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar