Ekonomi politikasındaki belirsizlik
Ekonomi politikasındaki önceliğimizin ne olacağına karar vermek gerekiyor. Büyümeyi mi destekleyeceğiz? Enflasyonu mu kontrol altına alacağız? Cari açığı mı düşüreceğiz? TCMB Başkanı Çetinkaya’nın dünkü enflasyon raporundaki ifadeleri de bu konudaki soru işaretlerini dağıtmadı. Merkez Bankası geçen hafta piyasa beklentisine rağmen faiz artırımı yapmayınca, ‘‘Ekonomi yönetiminin politika önceliği büyümedir. Merkez de bunu destekliyor’’ algısı oluştu. TCMB’nin asli görevinin fiyat istikrarını sağlamak olduğunu belirteyim.
Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, yeni orta vadeli programın eylülde açıklanacağını geçen hafta söyledi. Geç kalıyoruz. Yerli ve yabancı yatırımcılar, iş dünyası tam anlamıyla bir kafa karışıklığı yaşıyor. Kimse önünü göremiyor. Albayrak, önümüzdeki dönemde mali disiplinin sağlanacağını vurguluyor. Bu, önceki dönemlere göre kemerlerin sıkılacağı anlamına gelir. Diğer yandan Mart 2019’da yapılacak yerel seçimler öncesinde devlet harcamalarının nasıl kısılacağı soru işaretidir. Türkiye ekonomisi ve piyasalarında flu bir görüntü var. Politika hamleleri elzemdir. Politika yapıcıların Türkiye ekonomisiyle ilgili verdikleri olumlu mesajlar yerine ulaşmıyor. Şöyle iyiyiz, böyle güçlüyüz demekle olmuyor. Herkes icraat ve reform niyetimizi görmek istiyor. USD/TL için absürt seviyeler, borç yapılandırması ve konkordato isteyecek büyük firmalar, maalesef ana gündem maddelerini oluşturuyor. Borsada işlem gören onlarca şirketin çok zor durumda olduğu dillendiriliyor. Yapılacakları hızla anlatmak lazım. Cazip Türk Lirası (TL) faizlerine ve hisse senedi fiyatlama modellerine göre ucuz sayılabilecek hisse fiyatlarına rağmen, yabancı yatırımcılarının bakışının karamsar olduğu gözleniyor.
Dünya piyasalarındaki hava kötü değil. Risk alma iştahı fena gözükmüyor. Gelişen ülkelerde hala fırsatlar var. Bize özgü sorunlar canımızı sıkabilir. ABD’nin olası yaptırımları konuşuluyor. Uluslararası ilişkilerde her şey göründüğü gibi değildir. Hava bir anda değişebilir. Bizi tedirgin edecek konunun özel sektörün borçları olacağını düşünüyorum. Piyasada genelde kur riskini yönetemeyen büyük şirketlerin durumu konuşuluyor. Buz dağının görünmeyen kısmı küçük ve orta boy işletmeler olabilir. Büyük-küçük firma fark etmez. Bu konuda devletin bir aksiyon planı muhakkak olmalıdır.