Ekonomi politikalarının 5 kırılgan ekseni
Küresel ekonomiler, sadece krizlerin nedenleri bağlamında değil; uygulanan politikaları anlamında farklılaştılar. 1929 krizi, 2008 çöküşü ve bu ikisi arasına düşen her kriz, öncekilerle 5 farklı başlık altında ayrıştılar.
I) Doğru bildiğimiz yanlışlar, maliye ve para politikalarına hakim oldukça; hızla ekonomik çıkmazları yaşayan ülkeler ortaya çıktılar. Monetarist politiğin enflasyonist etkilerinden duyulan endişe, güvenli liman arayışlarını altına kaydırdı. Bu artış, diğer metalllere de yaradı. Fiyat istikrarı, kriz koşullarında anlamsız endişeler sınıfında yer aldığını ortaya koysa da; dünya enflasyonu önleyici politikaları uygulayan ya da durgunluğu önleyen iki farklı para politikası tercihiyle karşı karşıya kaldı. ECB 2011'de 1.25% ve ardından 1.5% yaptığı politika faizinin tam tersini yapan, faiz indiren TCMB; kirli dalgalı kur tercihiyle, enflasyonun kontrollü artışını ve büyümesinin sürdürülebilirliğini güvence altına almayı tercih etti. Daha stabil bir kur ortamının yer aldığının sinyalini verdikçe de; sıcak paraya davetiye çıkartılıp, üreticilerine, istihdama engel olmayı sürdürdü.
II) Finansal sistem oyuncuları, eskiden ekonomik sistemin fonksiyonel hizmet kanalıydı. Gelişen zaman içinde, küresel ekonomideki etkinlikleri yeniden tanımlandı. Bilançoların dışına taşan türev uygulamalarıyla, reel ekonominin on katını aşan kaldıraçlarıyla etkinliklerini sürdürdüler. Karmaşık niteliklerini öne çıkaran piyasalar, ülke ekonomilerinde etkisiz sektör misyonlarından öte, ekonomi politikalarını yönlendiren güçler konumuna dönüştüler.
III) Deflasyonun yıkıcı etkisinin uzun süreli bir durgunluk olduğu dikkate alındığında, krizin ilk başladığı günlerden itibaren, enflasyonun önünde koşan bir endişe kaynağı oldu. Parasallaşma iki kanaldan piyasanın likidite çarkını besleyen yağı akıttı: İlki, hükümetlerin sorunlu kredilerini alarak; ikincisi, sermaye enjeksiyonu kanalıyla batamayacak kadar büyük kurumların ayakta kalmasını sağlayarak.
IV) Gelişen ülkelerin bazıları faiz artırırken; bazıları, tıpkı gelişmiş ülkeler gibi düşük faizde kalmayı uygun gördüler. Dünya ekonomisinde para politikaları, faiz artıranlar ve faiz indirenler şeklinde iki farklı grupta toplanır oldu. 2012 öngörüleri özelinde konuştuğumuzda şirketlerin kar projeksiyonlarında keskin bir aşağı yönlü revizyon öne çıkarken; politika faiz değişikliklerinde, yukarı seyrin hakimiyeti ağırlık kazanmayı sürdürdü.
V) Bulaşmak sistemik etkileşimin kaçınılmaz sonucu oldu. Her ekonomi, kendi gerçeğinde krizi yaşadı. Piyasaların birbirleriyle olan etkileşimleri, bulaşmaları artırıcı yönde çalıştı. Alfa ve beta şeklinde ikiye ayırdığımız karşılıklı etkileşimler; beta için eş uyumlu ve alfa için karşıt olabildiler. Gelişmekte olan ülkeler betalarında gelişmiş ülkelerden ayrılamadılar. Dow Jones'u, Alman DAX'ı, Fransız CAC'ı izleyen bir IMKB ya da BOVESPA kriz boyunca hep oldu. Oysa 2012 büyüme öngörülerinde Amerika'nın %1.5, Euro Bölgesi'nin %0.1 öngörülerine; Çin'in %8.2, Hindistan'ın %7.5, Brezilya'nın 3.6 ve Türkiye'nin %4 büyümelerle yanıt vermesi, çok farklı sektörel dinamizmlerin etkili olduğunun kabulüne dayanmaktadır.
Türkiye'nin ne yapıp edip büyümeyi destekleyen yatırımlarını istihdam artırıcı yönde kullanması gerekir. Kısa vadeli fon girişlerine dayanan cari açıkla büyüme önlenmeli ki; önüne ne konulsa yiyen akvaryum balığı gibi olmasın sonumuz.