Ekonomi kıskaçta
Kabul etmek istemiyoruz ama Türkiye ekonomisinde işler pek iyi gitmiyor. Ufukta bir seçim olduğu için iktisat politikası uygulayıcısı olan siyasi iktidar, bu duruma doğrudan müdahaleden çekiniyor. “Önemli bir şey yok, üfleriz geçer” türünde bir söylemi sürdürerek, yerel yönetim seçimlerini aşmaya çalışıyor. Önümüzdeki seçim yeni yerel yöneticilerin seçileceği, yerel yönetim kadrolarının değişeceği bir seçim. Yani, mevcut siyasi iktidarın değişme olasılığı neredeyse sıfır. Mart seçimleri tamamlandıktan sonra bugünkü kadrolar, yani cumhurbaşkanı ve atanmış bakanlar toplumu ve ekonomiyi yönetme erkini kullanmaya devam edecekler. Seçimden sonra ekonomideki daha da ağırlaşacak olan tablo ile bu kadroların uğraşacağı anlamına geliyor bu. Ekonomide sorunlar çözülmezse gittikçe ağırlaşır. Bu konuda sayısız tecrübemiz var. Bu defa da seçim nedeniyle ertelenen sorunlar daha da ağırlaşacak. Mart ayına kadar sürükleneceği anlaşılan sorunlar, sonuçta önümüze görece daha ağır bir tablo ve kıskaca girmiş bir ekonomi koyacak. Siyasi iktidarın bunu aşması daha da zorlaşacak.
Türkiye ekonomisi bir süredir peş peşe takılan seçimlerin baskısı altında. Önce cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerle uğraşan iktidarın önünde yerel yönetim seçimleri var. Bu sürece bir göz attığımızda sorunların gittikçe ağırlaştığını görmek mümkün. Ekonomimizde evvel ezel devam edegelen yapısal sorunları kastetmiyorum. Bunlar var ve kimse lütfedip ilgilenmediği için devam edip gidecekleri anlaşılıyor. Seçim süreci bağlamında sözünü ettiğim sorunlar daha çok konjonktürel nitelikte olanlar. Kendi adıma bunlardan ikisinin önemleri, ileriye dönük ağırlıkları ve bozulma dozları itibariyle en ön sırada geldiklerini düşünüyorum. Bu sorunlardan birisi enflasyon, öteki de büyüme. Bu ikili ters yönlerde hareket ediyor. Enflasyon hızlanırken büyüme yavaşlıyor. Ters yönlerde hareket eden bu ikilideki bozulma düzeylerinin gittikçe artıyor olması, sorunların gittikçe ağırlaştığını gösteriyor. Enflasyonun temel göstergesi olduğunu düşündüğümüz tüketici fiyatlarındaki aylık artış hızı, 2017 yılının ocak ayında yüzde 9.22 iken aralık ayında yüzde 11.92 olmuş, 2018 yılının ocak ayında yüzde 10.34’den ekim ayında yüzde 25.2, kasım ayında da yüzde 21.6 olarak gerçekleşmiş. Altını çizmemiz gereken nokta, seçime gidilen süreçte tüketici fiyatlarında çok yüksek oranlı adeta zıplama gibi yükselişler olması. Bu zıplamanın bir kısmının yaz ayları içinde döviz kurunda ortaya çıkmış olan artışla bağlantılı olduğu söylenebilir. Ancak kur etkisinin tüketici fiyatlarına doğrudan yansıması yavaş ve sınırlıdır. Bu etki üretici fiyatlarında görece daha yüksek dozlu ve daha hızlı olur. Dolayısıyla hızlanan tüketici enflasyonunda kur etkisini mahkum etmek doğru olmaz. Bu durumda enflasyondaki hızlanmanın seçimle ilgili nedenlerden kaynaklandığını düşünmek daha doğrudur. Bu talep tarafından irdelendiğinde iktisat politikasındaki gevşemenin rolü ortaya çıkıyor. Siyasi iktidarın ekonomide büyümeyi kışkırtmak amacıyla uyguladığı kamu harcama artışı, enflasyondaki hızlanmanın ana nedeni gibi görünüyor.
Benzer bir gözlemi büyümedeki yavaşlama açısından da ileri sürmek mümkün. Türkiye ekonomisindeki büyümenin önemli bir özelliğine baştan işaret etmek doğru olur. Büyüme istikrarsızdır ve ekonominin büyüme potansiyeli etrafında dalgalanır. Aranırsa büyüme hızlarındaki dalgalanmanın yapısal kaynakları da bulunabilir ama, büyümeye siyasi müdahalelerin potansiyel büyümeden sapmalar üzerinde önemli etkileri olduğunu söylemek de mümkün. Büyüme süreçlerinin önemli bir özelliği vardır. Büyüme potansiyelinden saptığı zaman sürdürülebilirliğini de kaybeder. Bizim son iki senedeki büyüme performansımız bu düşünceyi doğruluyor. 2017 yılında genel seçimlere giden süreçte ekonomide uygulanan maliye ve para politikalarındaki gevşeklik sadece enflasyonu hızlandırmakla kalmamış büyümenin de potansiyel hız olan yüzde 5’in ciddi ölçüde üstüne tırmanmasına neden olmuştur. 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11.5 düzeyine kadar yükselen büyüme oranı burada tutulamamış ve 2018 in üçüncü çeyreğinde yüzde 1.6 oranına kadar gerilemiştir.
Peş peşe gelen seçim süreçlerinde ekonomiye fazlasıyla müdahale edilmiş olması sonuçta enflasyonu hızlandırırken, büyümeyi yavaşlatmış ve ekonomiyi ciddi bir kıskaca sıkıştırmıştır. Kıskaç sorunlardan birisinin çözümü için kullanılacak politikanın ötekini daha da vahim bir duruma itecek olmasıdır. Enflasyonu geriletmek için frene basılacak olması, büyümeyi kriz ölçüsüne indirecek, resesyon düzeyine doğru hareket eden büyümeyi hızlandırmak için uygulanacak politika ise enflasyonu daha yüksek düzeye taşıyacaktır. Seçim sonrasının en önemli sorunu bu kıskacın çözülmesi olacaktır diye düşünüyorum.