Ekonomi ile ilgili merak ettiğiniz her şey!

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Siyasetin gündemi esir aldığı günlerdeyiz... Üstelik buna alışmak durumundayız. 30 Mart’taki yerel seçimler ile de gündem pek değişecek gibi görünmüyor... 

Pek çok yorumcunun önümüzdeki yılları şekillendirmesi bakımından yerel seçimlerden çok daha önemli gördüğü Cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Ağustos’ta... 
O gün herhangi bir aday seçilemezse ikinci tur 24 Ağustos’ta... 
Tabii bu arada, bu pazar günü sandıktan çıkacak sonuçlar, Cumhurbaşkanlığı ile 2015 Haziran'ında yapılması beklenen genel seçimlerin birleştirilmesi gibi yeni olasılıklara zemin hazırlamazsa... 

Aman, bu sözlerim sanki siyaset kendi başına kötü bir şeymiş, hiç olmasa da olurmuş gibi algılanmasın. Tabii ki, siyaset olacak... 
Hatta şöyle söyleyeyim, eğer gündemin ilk maddesi ‘siyasette yenilenme’ olacaksa, kendi payıma benim hiçbir itirazım yok! 
Neden derseniz... 
Eğri oturalım, doğru konuşalım: Türkiye, son dönemde patinaj yapıyor; ileriye gidemiyor... Yeni bir atılım için yeni bir hikayeye ihtiyacımız var.. Bunun için de siyasetin yeniden yapılanması gündemin ilk sıralarında olmalı... 
Anlayacağınız derdim siyasetle değil, Türkiye’de yapıldığı şekliyle. Maalesef, bu haliyle siyaset, bizi tutan, hatta geriye çeken pek çok etkisinin yanı sıra, ekonominin gelişme potansiyelinin hayata geçirilmesini önleyen engeller içinde de başta gelmeye devam ediyor... Siyaset ile ekonominin ihtiyaçları arasındaki fay hattı derinleşiyor... 
Giderek bir tehdit halini alıyor... 
Hele dünyanın yeni bir faza geçmenin sancısını çektiği şu sırada... 
Görünen köy kılavuz istemez: 
ABD’nin merkez bankası konumundaki FED’in aldığı kararların, biz dahil dünyada gelişmekte olan ülkeler için yarattığı ters rüzgarların yanı sıra, önümüzdeki dönemde siyasetin etkilerini de daha fazla hesaba katmak durumundayız... 

Yeri gelmişken söyleyeyim... 
Bu ters rüzgarlardan herkes eşit derecede etkilenmiyor. Bakın Endonezya ve Hindistan’a... 
‘Kırılganlık’tan kendisini az çok sıyıranlar da var... 
Neyse uzatmayayım... 
Niyetim huzursuzluğunuzu, gerginliğinizi artırmak değil... 
Sözün özü, Türkiye’de ve dünyada olup bitenin işimize, sektörümüze, ekonomiye yansımalarını oynaklığın ve belirsizliğin yüksek olduğu bu ortamda daha yakından izlemek zorundayız... 
Tabii, bu öyle söylendiği kadar kolay bir şey değil... 
Ekonomi, veri demek; istatistikler, sayılar, göstergeler… 
Ne olup bittiğini anlamak için bakmak lazım, incelemek lazım... 
Sadece onlar mı? Verisiz, sayısız ekonomi anlatılmadığı gibi, özel terimlere başvurmadan da kolay kolay anlatılmaz. O literatüre de hakim olmak lazım... 

Açıkçası, bu dönemde yönetici olmak, şirket sahibi olmak kolay değil. Öte yandan ekonomiyle ilgili her aktörün iktisatçı olması beklenemez... 
Bu, ne mümkün ne de şart... 
Ama gelgelelim, hani, iyi olacak hastanın doktor ayağına gelir derler ya… 
Size şimdi önereceğim kitap ekonomiyi rahatça okuyabilmeniz için kaleme alınmış. Optimist Yayınları’ndan kısa süre önce çıktı; 300 sayfa... 
Adından da anlaşılacağı gibi Ekonomiyle İlgili Her Şey bu kitapta var... 
Daha da önemlisi, pek çoğumuza sıkıcı gelen ama önemli ekonomik göstergeleri son derece anlaşılır bir şekilde bize aktarmanın yolunu bulmuş… 
Kitabın yazarı Faruk Türkoğlu... Okullu bir iktisatçı. Aynı zamanda usta bir ekonomi gazetecisi. Birçoğumuzun gelişmesinde emeği vardır... 
Türkoğlu, Capital, Ekonomist, Para gibi ekonomi dergilerinde yayın koordinatörlüğünden yazarlığa pek çok görev yaptı. Bir dönem gazeteniz DÜNYA’da kaleme aldığı iş ve yönetim yazıları da unutulmaz... 

Kitabın hemen girişinde New York Times’ın eski baş editörü Max Frankel’in “Sayıları anlamlı bir şekilde kullanmak, yazıda fiilleri yerli yerinde oturtmak kadar önemlidir” sözlerine yer verilmiş… 
Yani Faruk ağabey kitabı yazarken, her zaman olduğu gibi yine biz ekonomi muhabirlerine yol göstermeyi ön planda tutmuş... 
Ama sayfalarını çevirirken siz de bana hak vereceksiniz ki, Ekonomiyle İlgili Her Şey ekonomi kültürünü kendi başına geliştirmek isteyenler için tam biçilmiş kaftan... Milli gelirden, para ve maliye politikalarına birçok konu açık ve anlaşılır bir dille anlatılıyor... 

Türkoğlu'nun kitabında işlevsellik ön planda... Buradan hareketle ekonomik hesaplamalar bölümü örneklerle geniş tutulmuş... 
Ünlü fizikçi Albert Einstein’ın “Matematiğin en önemli buluşu” dediği bileşik faiz hesaplamasından ‘Tahtakale kuru’na pek çok bilgi ve örnek yer alıyor... Altın, petrol gibi emtiaların yanı sıra kredi ve faiz hesaplamalarına ilişkin de öyle… Hesap-kitap kuvvetli ama bir o kadar da anlaşılır… 
Bir de kitabın sonundaki Türkiye ekonomisinin 200 yıllık kronolojisi dikkat çekiyor… Bence başlı başına bir çalışma… 
Türkoğlu çalışmasına, bu kronolojinin yanı sıra küresel krizin 1990 sonrasındaki zaman şeridini de eklemiş…

Kitapta sektörel göstergelere, sektör ve şirket analizine de özel bir yer ayrılmış… Ancak sadece sanayi sektörlerine değil… 
Tarıma ve tarımsal üretime ilişkin de pek çok bilgi veriliyor kitapta. İzin verirseniz bir tanesini paylaşayım sizinle… 
Son verilere göre, üretim miktarı açısından dünya ülkeleri arasında ilk dokuza girdiğimiz ürünleri sıralamış Türkoğlu. Bakın tablo nasıl ortaya çıkmış: Birinci: İncir, fındık, kayısı, kiraz... 
İkinci: Pırasa, vişne, kavun... 
Üçüncü: Kestane, karpuz, bal, nohut, yeşil biber, taze fasulye, mercimek, ceviz, Antep fıstığı, hıyar, çilek, burçak, koyun sütü... 
Dördüncü: Domates, ıspanak, zeytin, patlıcan, elma...
Beşinci: Çay, yeşil soğan, kuru soğan... 
Altıncı: Şeftali-nektarin, şeker pancarı, mandalina, çavdar, üzüm... 
Yedinci: Çalı fasulyesi, pamuk tohumu, limon, armut, erik... 
Sekizinci: Yapağı, buğday, kıvırcık salata... 
Dokuzuncu: Badem, ayçiçeği tohumu, greyfurt, kivi, havuç, şalgam... 

Merak etmeyin, bu listeyi verip, ardından, ‘İşte durumumuz ortada, ola ola tarım ürünlerinde dereceye girebiliyoruz. Oysa biz ileri teknolojiye dayanan sanayi ürünlerinde şampiyonluğun peşinde olmalıyız’ demeyeceğim... 
O zaman niye saydın bunları uzun uzun derseniz; iyi geldi de ondan... 
Bu güzel ürünlerde şampiyonluklarımız, derecelerimiz olması iyi geldi... 
Riyakarlıkta, yolsuzlukta, rantçılıkta... 
Ne bileyim, siz de yardım edin... 
Göz göre göre yalancılıkta… 
Çağdışı, anti-demokratik uygulamalarda… 
En fenası sokak ortasında çocuk öldürmede şampiyon olmayalım da... 

Bu yazının son eğri oturmasında altını çizmek istediğim şey şu: Ekonomi okuryazarlığımız zayıf. Okudukça görüyorum ki, Faruk Türkoğlu’nun bizzat bu konuya da örneklerle değinen Ekonomiyle İlgili Her Şey isimli kitabı bu zayıflığı azaltmada çok faydalı olacak… 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar