Ekonomi değil, şuursuzluk büyüyor!..
Son bir hafta içinde etkili ve yetkili kesimlerden gelen açıklama ve değerlendirmelere bakılır ise cari açığın gayrı safi milli hasılaya olan oranını yüzde 5/6 düzeyinde çekmek komisyonda kısa vadede ısrarlı olunmayacak. Asıl önemlisi bu durumun diğer değişken ve sorunlar üzerinde yaratacağı sorunlar görmezden gelinecek!.. Finansal istikrar, fiyat istikrarı gibi kavramlar yozlaştırılarak kısa vadeli bir bakış açısı ile dar bir açıdan değerlendirilecek, beklentiler yolu ile gittiği yere kadar piyasalar yönlendirilecek... Biz ise orta vadeli bir bakış açısı ile sürdürülebilirlik aramaya ve gerçeklerle ilişkimizi koparmamaya devam edeceğiz.
Sürdürülebilir olmayan durumlarda sorunların ağırlaşması, belirsizlik ve kırılganlığın artması kaçınılmazdır, bu olumsuzluk giderilmeden fiyat istikrarı veya finansal istikrardan bahsetmek, mali sektörün görünmü ile övünmek abesle iştigalden başka bir şey değildir. Cari açığın büyümesi sürdürülebilir olmayan bir durumdur; ekonomideki net tasarruf açığını simgeleyen bu rakamın olumsuzlaşması kredi kalitesinin kötüleşmesi, mali sektörün görünümü ile gerçekler arasındaki farkın büyümesi anlamındadır. Cari açıktakı olumsuz gidişatı görmezden gelerek diğer herşeyin iyi gittiğini iddia etmek ya kendini ya da kendisi dışındaki herkesi aldatmaya çalışmaktır ve bu nedenle iyi niyetle açıklanması söz konusu olamaz.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı 2011 yılı genelindeki kredi artış oranının öngörüldüğü gibi yüzde 25'te kalacağını söylüyor. Merkez Bankası bugüne kadar alınan önlemlerin sonucunun görülmeye başlandığını dile getiriyor. Fakat dış ticaret hacmi ve açığı kontrolsüz bir şekilde koşmaya devam ediyor; cari açığın 70 milyar dolar düzeyini aşması olasılığı güçleniyor. Bu aşamada sormak gerekiyor öncelikli hedef cari açık mıdır yoksa kredilerdeki artış hızı mıdır? Kredilerdeki artışın yüzde 25 düzeyinde kalmasına rağmen cari açığın gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 9 düzeyine yaklaşmış ve dış finansman kalitesi olumsuzlaşmaya devam etmiş ise kırılganlık azalmış olacak mıdır? Bankacıların faizler yükselmez söylemine karşın mevduat ve kredi faizlerinin yükselmesi ekonomik değişkenleri nasıl etkileyecektir? Küresel düzeyde enflasyon ve faiz beklentileri bozulmaya devam etmesi ya da ikinci dip endişesi devreye girmesi durumunda sermaye hareketleri hızla daralır iken Türkiye ekonomisi neler yaşamak zorunda kalacaktır?
Bize göre küresel ve ulusal düzeyde sürdürülebilir bir durum var ise ve de sorunlar çoğalmış yeni dengeler tesis edilmiş ise fiyat istikrarı da finansal istikrar da vardır. Ancak sürdürülebilir olmayan bir çizgide mecburen ısrar ediliyor, sorunları ağırlaştırma pahasına gün kurtarılıyor ve hayal tacirliği yapılıyor ise ne fiyat istikrarı ne de finansal istikrarın mevcudiyetinden bahsedilemez. Cari açıktaki büyüme gerek küresel gerekse ulusal düzeydeki sorun ve dengesizliklerin ağırlaşıyor olmasının bir sonucudur; bu durumda risk algılamasının olumsuzlaşmasını yapay bir şekilde baskı altında tutmak daha büyük felaketlere yol vermektir.
Küresel koşulların olumsuzlaştığı bir ortamda cari açık büyür iken bankacılık sektörümüz güçlü, ekonomimiz hızla büyüyor ve bütçe açığımız küçülüyor demek şuursuzluktur, böyle devam etmenin bedeli ise ödenemeyecek kadar ağırdır. Ne demek istediğimizi anlamak isteyenlerin Yunanistan'a veya AB'ye son on yılda giriş yapan Doğu Avrupa ekonomilerinin bugün yaşamak zorunda kaldıkları ve kalacakları duruma göz atmaları yeterli olabilir!..
Etkili ve yetkili kısımlardan gelen söylem ve eylem ne olur ise olsun cari açıkta gözlenecek eğilim hem onların karnesini hem de toplumsal dengeleri etkileyecektir. Sanayi ve tarım gibi üreten kesimlerin durumu kötüye gider ve cari açık büyük iken durumun düzelmeye başlaması söz konusu olamaz. Aksini iddia edenler çaresizdir ve muhtemelen büyük baskı altındadır, korkunun ecele fayda etmeyeceğini unutmuştur...
Durumu düzeliyormuş gibi göstermek kolaydır, fakat kalıcı değildir...