Ekonomi beklentilerde coştu gidiyor, darısı gerçekleşmeye...
İlk olarak tüketici güven endeksi açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu ve Merkez Bankası’nın ortak çalışması gösterdi ki tüketici güveni ocak ayında aralık ayına göre tam yüzde 11.1 artmış. Bu oran, 15 yıllık dönemde tüketici güven endeksinin ikinci en yüksek artışıydı.
Dört güven endeksinin ocak ayındaki gerçekleşmesini de dün öğrendik. Önce TÜİK’in açıklaması geldi. Buna göre ocak ayında hizmet sektörü güven endeksi yüzde 6, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 5.6, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 6.7 artış göstermişti.
Bu endekslerin aralık ayında nasıl değişim gösterdiğini de hatırlatalım. Aralık ayında hizmet sektörü güven endeksi yüzde 3.5, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 1 gerilemiş, perakende ticaret sektörü güven endeksinde ise yalnızca yüzde 0.7 artış olmuştu.
Yani bu güven endekslerinin aralık ayındaki kötü performanstan sıyrılıp ocakta belirgin biçimde olumlu seyre döndükleri çok açık olarak gözlenebiliyor.
Günün son açıklaması Merkez Bankası’ndan geldi. Merkez Bankası’nın hesapladığı reel kesim güven endeksi ocak ayında aralık ayına göre 5 puan artarak 103.3’ten 108.3’e çıktı. Reel kesim endeksindeki değişim bu endeksin yapısı gereği yüzde ile değil puan ile ifade ediliyor.
Alt endekslerdeki hareket
Biraz detaya inelim, dikkat çekici oranlar var çünkü. Örneğin hizmet sektörü güven endeksi... Son üç aydaki iş durumunun nasıl olduğuna ilişkin alt endekste aralık ayında yüzde 5.2 gerileme olmuş. Aynı endeks ocak ayında yüzde 8.5 artmış. Aralık ayında yüzde 4.7 azalan hizmetlere olan taleple ilgili alt endeks, ocakta yüzde 9.8 artış göstermiş.
Perakende ticaret güven endeksinin alt kalemi olan son üç aya ilişkin satış endeksi aralıkta yüzde 1.3, ocakta ise yüzde 8.9 artmış. Gelecek üç aya dönük satış beklentisi endeksi aralıkta yüzde 1.1 azalmışken, bu kez ocakta yüzde 7.8 artışa dönmüş.
İnşaat sektöründe, alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyini gösteren endeks aralık ayında yüzde 3.5 azaldıktan sonra ocakta tam yüzde 15.9 artış göstermiş.
Merkez Bankası’nın reel kesim güven endeksinde iki alt kalem çok dikkat çekiyor. Gelecek üç aylık dönemdeki ihracat sipariş miktarına ilişkin endeks 18.7 puan (99.4’ten 118.1’e), gelecek üç aylık döneme ilişkin üretim hacmi endeksi 12.9 puan (97.7’den 110.6’ya) çıkmış durumda. Bunlar çok önemli artışlar.
Beklentileri iyileştiren ne?
Sahi ne oluyor! Tüketici ve üretici kesimler aralık ayında mı çok karamsarlardı, geleceğe olumsuz bakıyorlardı ve ocakta normale döndüler; yoksa aralık ayında normal bir tablo sergilenirken ocakta mı birden iyimser oluverdiler?
Bu soruya somut bir yanıtımız yok. Birilerinin var mıdır, onu bilemeyiz.
Peki beklentileri tüm endekslerde böylesine birden iyileştiren etken ya da etkenler ne olabilir ki?
Tüm endeksleri topluca etkileyenbir gelişmeden söz etmek pek mümkün değil. Bir kere tüketici güven endeksiyle diğer endeksler temelden ayrı. Tüketici güven endeksini tanımlamaya gerek yok. Diğer endeksler ise mal ve hizmet üreten kesimleri ilgilendiriyor.
Dolayısıyla hem tüketici kesimin, hem üretici kesimin beklentilerinin eşzamanlı olarak iyileşmesi ilginç bulunuyor.
Çok somut olarak işaret edilebilecek bir etken yok. Geçenlerde tüketici güvenine değinirken de vurguladığımız gibi döviz kuru bir etki yapmış olabilir. Dövizde artış beklentisi söz konusuyken ayın ilk yarısında az da olsa gerileme yaşanmasının, beklentileri iyileştirdiği söylenebilir.
“Ayın ilk yarısındaki döviz hareketi” diye özellikle vurguluyoruz; çünkü tüm güven endeksleri ilgili ayın ilk iki haftasındaki saha çalışması ya da anketlere verilen yanıtlarla oluşturuluyor. Dolayısıyla güven endekslerini, olumlu ya da olumsuz, ayın ikinci yarısında olanlar etkilemiyor.
Bu yüzden de ayın ilk yarısında ekonomide ne gibi gelişmeler olduğuna bakmak gerekiyor. Ama işte ilk yarıdaki gelişmeler arasında beklentileri böyle şaha kaldıracak gelişme de pek göremiyoruz.
İstihdam seferberliğinin ve bu sayede işsizliğin azalması olasılığının tüketici güveninde bir iyileşme sağladığı yorumları yapıldı. Ama şöyle bir çelişki doğuyor. Eğer tüketicinin güveni, istihdamın artacağına bağlı olarak yükseliyorsa, bu istihdam artışı işvereni zorlayacak bir gelişme olabileceği için diğer kesimlerin güveninin azalması beklenir. Oysa bakıyoruz güven tüm kesimlerde artış gösteriyor.
Afrin’in etkisi yok
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin harekatının tüm kesimleri moral motivasyon olarak etkilediği ve bunun da anketlere yansıdığı görüşü ise zaman yönünden hiç geçerliliği olmayan bir tez.
Afrin harekatı 20 Ocak’ta başladı. Oysa anketlerle ilgili veri toplama ocak ayının yarısında sona erdi.
Kaldı ki Afrin harekatı kuşku yok ki moral değerler anlamında bir motivasyon, bir birlikte olma, bir dayanışma etkisi yaratır, yaratmıştır da ve bu gayet normaldir. Ama bu dayanışmanın ekonomiyle ilgili beklentileri olumlu etkilemesi pek beklenemez.
Hem zaten biraz önce de vurguladık, Afrin’in zaman yönünden ocak ayı göstergelerine olumlu ya da olumsuz bir etkisi yok.
Yabancılar hisse senedi alırken DİBS sattılar
Yurtdışında yerleşikler, kısaca yabancılar geçen hafta içinde 159.4 milyon dolarlık hisse senedi alımı gerçekleştirdiler. Yabancılar, devlet iç borçlanma senedinde ise 45 milyon dolarlık satış yaptılar. Böylece geçen haftaki net alım 114.4 milyon dolar oldu.
Yabancı yatırımcılar yılın ilk üç haftasında toplam olarak 60.6 milyon dolarlık hisse senedi, 244.3 milyon dolarlık da DİBS aldılar. Toplam alım 304.9 milyon dolara ulaştı.
Yabancı yatırımcılar geçen yılın ilk üç haftasında 504 milyon dolarlık hisse senedi alırken 365 milyon dolarlık DİBS satmışlar, böylece toplam alım 139 milyon dolarda kalmıştı.