Ekmek ve duyarlı bir DÜNYA okurunun ‘ibretlik’ mektubu
Yavuz Kaya…
İş insanı…
Uzun yıllardır DÜNYA okuru…
Kendisini tanımama değerli yazarımız Rüştü Bozkurt vesile oldu.
Pek sık olmasa da bir araya geliriz, sohbet ederiz…
İşini, sektörünü iyi bilmenin ötesinde özellikleri vardır Yavuz
Beyin…
Etrafında olup bitenlere karşı duyarlıdır. ‘Türkiye’ deyince yüreği titrer. Ülkemizin ayağına taş değsin istemez. Telefonu İstiklal Marşı ile açılır. Memleket meselelerine yoğun biçimde kafa yorduğundan, sohbetlerimizde mutlaka bir şeyler öğrenirim. Her sohbette gazetemiz için en az bir
esinlendirici konu çıkar.
★ ★ ★
Sayın Kaya, geçen hafta bir süredir ülke gündeminde ilk sıralarda yer alan ‘ekmek fiyatları’ ile ilgili bir mektup gönderdi. Bu alandaki bilgi kirliliğine dikkat çekiyor.
Ben bu girişimini çok takdir ettim.
Sadece mektupta ortaya koyduğu analitik aklı değil… Konuyu halkın temel gıda maddesinden yola çıkıp medyaya kadar uzanan geniş bir perspektifte ele almasını önemsedim. Hem Türkiye’den çarpıcı bir kesit sunuyor Kaya, hem de ileri-geri değinmelerle bugün içinde bulunduğumuz durumun çok net bir fotoğrafını çekiyor.
Sizlerle de paylaşmak istedim.
İşte, Yavuz Kaya’nın mektubu:
★ ★ ★
Ekmeğin %65’i un, maya, tuz; %35’i sudur. (Kesinlikle hırsızlık değil, muhteviyatı) Ekmeklik buğday, makarnanın üretildiği durum buğdayından %12-15 daha ucuzdur.
Makarna; Anadolu sert buğdayı, durum buğdayının irmiğinden yapılır ve 3 defa fırınlanır. İçerisindeki
su oranı %12 civarıdır, 13’ü geçmez.
Ekmeğin saklaması zordur, stoklanamaz ve taze tüketilmesi gerekir.
Büyükşehirlerde 200 gram ekmeğin satış fiyatı 1 TL. 1 kg ekmek 5 lira.
Ekmeğin %35’inin su olduğunu söylemiştik, su miktarını düşelim.
1 kg kuru madde ekmek, yaklaşık 7.70-8.00 TL.
500 gr paket markalı makarna, yılların Filiz, Nuh’un Ankara’nın satış fiyatı, 1.90-2.00 TL.
1 kg makarna 3.80 TL. Daha ucuzları da var. Hatta 1 ay önce bizim köyde Torku’nun Doğrudan
Satış marketinde 5 kg makarna 14 TL idi. Bu fiyata; ambalajı, nakliyesi, market kazancı, KDV’si
her şey dâhil.
Eti ve Ülker’in 1 kg. petibör bisküvisi, ekmekten daha ucuz; 7.50 TL.
250 gr. olan İstanbul Halk Ekmek normal ekmeğinin satış fiyatı 75 kuruş.
★ ★ ★
Fırıncı, bakkallara ekmeği 70 kuruşa satar. Zincir marketler muhtemelen daha ucuz alıyordur.
Belki 60-65 kuruş.
Bakkallar konusu çok önemli.
17 defa ‘’burası çok önemli’’ yazmayayım fakat sorunun odak noktalarından biri. Market ve süper
marketlere karşı hayatta kalma savaşı veren bakkallar için, ekmek satışından kazanılan 30
kuruş çok değerli. Sadece içinde bulunduğu siteye, sokağa, mahalleye satış yapan bir bakkal günde
300-400 ekmek satabiliyor. Ekmek satışından 100 TL günlük kazancı oluyor ve günlük masrafını çıkarıyor.
1 TL ekmek fiyatı kurtarmıyor diye ağlayan fırıncı, bakkala 70 kuruşa sattığı için fiyatı ucuz buluyor.
Bakkal, ekmek, yumurta, süt, gazete satarak ayakta kalıyor.
Marketlerle rekabet edemiyor.
Ekmekteki 30 kuruş kazancı giderse kepenk kapatacak. Bu büyük sorun. Süper market, zincir market düzenlemeleri ile çözülebilir.
Devlet isterse çözer, çözmelidir...
★ ★ ★
Ekmeklik buğday fiyatı, 1.2-1.3 TL. Konya, Edirne, Polatlı ticaret borsalarından günlük buğday
fiyatlarını internetten takip edebilirsiniz.
Un üretiminde, buğdaydan hiç fire vermezsiniz. 20-30 yıl öncesine kadar, 70-75 randıman ile
ekmeklik un üretilir, kalan kepek ve razmol hayvan yemi olurdu.
Hatta un üretiminde %1 civarı çıkan ve şimdi her derde deva olduğu anlaşılan rüşeym bile hayvan
yemi için satılırdı. Son yıllarda, buğdayın faydalı kısmının güneş gören dış kabuk bölgesi olduğu
anlaşıldığından, kepekli ekmek ve tam buğday ekmeği daha pahalı satılıyor.
Dolayısıyla fire hiç yok…
★ ★ ★
Un fiyatını çok basit olarak hesaplayabilirsiniz; buğday fiyatını 1.35 ile çarparsanız unun maksimum
maliyetidir. İyi işletme para da kazanır. 1.40-1.45 ile çarparsanız, un fabrikası daha da iyi
kazanır. Daha üzeri lüks una girer, hakiki kazık fiyattır. Ekmeklik buğday 1.20-1.30 TL demiştik.
Nakliye maliyetleri de var. 1.30 TL alırsak, un fiyatı, 1.80-2 TL olmalı. Çok tartışılan 50 kg’lık 1
çuvalın fiyatı ortalama 90-100 TL olmalı. Daha pahalısı alıcının acizliği...
Fırıncılar ne diyor?
“6 ay vadeli un alıyorduk, un fabrikaları vermiyor…” Ekmeği peşin satıyorsun, unu niye 6 ay
vade ile alıyorsun? (İnşaat yapıyor,’ yap sat’çı) Fırıncı 6 ay vade ile un alırsa 120 liradan aşağı alamaz. Fırından inşaata ya da farklı yerlere aktardığı paranın maliyetini vatandaştan, Ayşe Teyze’den istiyor!
★ ★ ★
Bilgi kirliliği burada...
Hesabını, rutubet farkları ile yukarıda yaptık. 1 ton undan 6580 ekmek üretilir.
En pahalı hali ile tonunu 2000 TL alalım. (Halk Ekmek 1.700-1.800’den rahat alır)
2000/6580=30!
200 gram ekmekteki un maliyeti 30 kuruştur. Siz evde de yapsanız budur. 1 ekmek için fırın veya
ekmek yapma makinası elektrik tüketimi oldukça yüksek olur.
Köylerdeki ekonomik çözüm, kuzine sobalardır. Anadolu’da kış aylarında evin her şeyi kuzine sobalarımız...
★ ★ ★
Çözüm nedir?
İstanbul’da 1930’larda 200 fırında 400-450 bin ekmek üretiliyordu.
Savaş sonrası ve yokluk yılları...
Bugün İstanbul’da 3000’in üzerinde fırın var. Ruhsatsızlar da olduğu için resmi rakamlardan %10-15 yukarda düşünmek lazım. Sadece Halk Ekmek’in 1.5-2 milyon üretim yaptığı düşünülürse, hatta üniversiteler, askeri birlikler yüksek tüketim yapanların tedariklerini ayırırsak, günde 15 milyon ekmek tüketilse, ortalama bir fırın 4000 ekmek üretiyor. Bununla da Mercedes’e binecek, lüks yaşayacak, ooo daha neler...
Bir fırın savaş sonrası, 1930’larda 2000 ekmek üretirken, bugün ortalama 4000 ekmek üretiyor.
Üzerinde durulması gereken, düşünülmesi gereken, çözülmesi gereken acı gerçek bu...
Türkiye genelinde ise 40 binin üzerinde fırın var. Türkiye genelinde günlük üretim ise 2 binlerin
de altında. Küçük yerleşimlerde günlük 300-500 ekmek kamu hizmeti gibi düşünebiliriz.
Fakat büyükşehir belediyelerinin hepsi halk ekmek fabrikalarına sahip... Türkiye ortalaması
günlük 1500 adetlere düşebilir.
1930’lardaki kadar ancak üretim yapan fırıncı esnafının 1930’lardan çok çok daha ferah yaşadığını
görüp, şükretmesi, hatayı doğru yerde araması gerekir.
★ ★ ★
Ne yapmalıyız?
Öncelikle ruhsatsız fırın kalmamalı.
Kira ve mülkiyetin pahalı olduğu merkezlerde vatandaşa yönelik ekmek üretimi olmaz. 50 liraya kurabiye, galeta satan her yerde yapabilir, ortalama vatandaşa hitap etmiyor! On binli rakamların
altında üretim yapan fırıncı ekonomik olmadığını bilmeli.
3 gündür televizyonlar konuyu işliyor. Daha da gündemi işgal edecek görünüyor. Maalesef yazdıklarımın
hiç birini okuyamadınız, duyamadınız. O onu dedi, bu bunu dedi. Peki siz ne diyorsunuz?
Tık yok. Koskoca kanallar, havanda su dövüyorlar. Konu, evvelsi gün ve dün de Türkiye’nin en büyük gazetesinde tam sayfa idi. Tam sayfa fakat hiç bir şey yok.
Şubatta tam sayfa işledi, orada da havanda su dövmüştü. ‘O onu dedi, bu bunu’ dedi.
Siz ne diyorsunuz? Okur olarak soruyorum!
★ ★ ★
2 hafta önce 20 yıldır takip ettiğim ekonomi gazetemizde de bir sayfa bu konuya ayrılmıştı. Tam
bir felaket… Un sanayicileri derneğinden bir yönetici ile röportaj yapılmış. Diyor ki, son 10 yılda
buğday %292 arttı, un %102. Allahtan kork, olmaz böyle şey, akla zarar. Dediğinin yarısı, dörtte biri
doğru olsaydı, herkes un fabrikası kurardı!
Her gün kendi gazetesinde yarım sayfa emtia fiyatları yayınlanıyor, kontrol edebilir. Kontrol etmiyor
ve bu röportajı yayınlıyor.
Peki, %300 kazanıyorlarmış…
Ben Maliye Bakanı değilim. ‘Nerede vergisi’ demeyeceğim! Fakat bu paraları koyacak yer bulamazlar,
‘nerede’ dedim. Hala cevap verecekler...
★ ★ ★
Un fabrikası dediğiniz değirmendir; modern değirmen… 1000 ton un da üretse büyük modern bir değirmendir. Yatırım maliyeti de çok çok yüksek değildir. Konya ve Çorum’da değirmen makinaları imalatı çok da gelişmiştir.
İstanbul Valimiz dün Belediye Başkanı, İTO Başkanı, Esnaf Odası Başkanı ile konuyu görüşmüş,
basın açıklamalarını izledim. Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ı çok anlayamadım. ‘Fırınların bazı
kalemlerde maliyeti bizden yüksek, hak veriyorum’ dedi.
Peki, nedir o kalemler?
Fırında çalışan işçiye Halk Ekmek’te işe alıyorum desin, hepsi iş için koşar. Fırın çalışanı, Halk
Ekmek çalışanının ancak yarısını alıyordur. Elektrik maliyetleri aynı… Fırında kira maliyeti var, belediyede yok. Bu olabilir. Hala ruhsatsız fırınlar var. Fiş, fatura kesmez! Sigorta var mıdır? İnşallah...
O zaman hak verdiği ne ola ki?
★ ★ ★
En sonunda da fırıncıları tehdit ediyoruz. ‘İnatlaşan olursa üretimi arttırırım’ diyoruz. Devlet fırıncıyı da, vatandaşı da tehdit etmez.
Ama gerekiyorsa da üretimi arttırır. Gereğini de yapar!
Tabloyu bu kadar net çıkartırsın, bütün tarafl ara, vatandaşlarına anlatırsın. Eğer, zam için
inatlaşma devam da ediyorsa; 6 ay içerisinde de Halk Ekmek fabrikalarını günlük 5 milyon ekmek
üretecek kapasiteye çıkartırsın.
Fakat tehdit asla olmaz. Rızık ile ekmek ile tehdit yan yana gelmemeli.
İnsanların ekmek teknesi, çoluk çocuğunun rızkı ile asla...
Devlet ve tehdit, Türkiye Cumhuriyeti ile tehdit hiç yan yana gelmez, gelmemeli…
Türk devleti tehdit etmez, yapar!
★ ★ ★
Az önce Tarım Bakanının “un ithal edeceğiz” demecini okudum.
Fiyatları ayarlamak için, sanayiciye mesaj vermiştir diye düşünüyorum.
Un ithalatı ekonomik de olmaz, etik de olmaz. Türkiye’ye de yakışmaz.
Türkiye’nin un üretim kapasitesi, ihtiyaçtan en az %30 daha fazladır. İşçilik ücretleri belli… İşsizlik oranımız yüksek.
Buğday ithal ediyoruz. İnşallah, kendi ihtiyacımızı karşılayacağımız stratejik planları, çalışmaları yaparız. O günlere kadar buğday ihtiyacımızı ithal edelim.
Unumuzu kendimiz üretmeye devam edelim.
★ ★ ★
Bunları neden yazıyorum?
Bu saatten sonra, televizyoncu, gazeteci olacak halim yok. Annem rahmetli, ‘siyasete girersen hakkımı
helal etmem’ derdi. Siyaset yolu da kapalı…
Ecnebi kayığından inmeyen, Alman ekmeği, Fransız ekmeği yiyenlerin zamanını aldığım için özür diliyorum.
Bandırma vapurundan başka hiçbir kayığa binmeyen bir vatan evladı olarak; 1 lira ekmek fiyatını
hesap eden Ayşe Teyze’ye ve minik yavrulara, ülkemize karşı borcumuzdur..
Bilgi kirliliği çok rahatsız etti.
Belki de vicdanımı rahatlatıyorum.
Yüce Allaha; “Allah’ım, bu kadar akıl tutulması arasında, elimizden gelen bu kadar” deyip af
diliyorum.
★ ★ ★
Vatandaşın, Ayşe Teyze'nin doğru fiyata kaliteli ekmek yemesini temin edemeyen Belediye Başkanı orada oturmayacak…
Bunu sorgulayamayan, doğru tabloyu çıkaramayan, havanda su döven gazeteci gazetecilik, televizyoncu
da televizyonculuk yapmayacak…
1920-30’larda yaşamış büyüklerimiz (yaşayanlara sağlıklı uzun ömürler, ebediyete intikal edenlere
rahmet diliyorum) şu halimizi, 2018’de ekmek fiyatının Türkiye gündemi olduğunu, bir fırının
da onların zamanı kadar üretim yaptığını görse, bizi sopa ile kovalarlardı!
Bu iş de McKinsey’e kalmasın, kendimiz halledelim…
Sağlıklı, huzurlu, güzel günler diliyorum.
Yavuz KAYA
04.10.2018 - İSTANBUL
★ ★ ★
Mektup böyle…
Fiyatlara, hesaba itiraz edenler olabilir.
Mesela, televizyonda konuyla ilgili bilgi paylaşınca arayıp, ‘ekmeğin de pişirilirken su kaybedeceğine’ dikkatimi çeken, Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı çok değerli
dostumuz Necdet Buzbaş gibi…
Haklı uyarılara ben Yavuz Kaya’nın da itiraz edeceğini sanmam.
Hatta gıda sektöründen olmadığı için bilgilenmekten ziyadesiyle memnun olacaktır. Zaten bence
buradaki asıl mesele, maliyet 30 değil de 35 kuruş olmuş, o değildir.
Kaya’nın mektubun sonunda dile getirdiği ‘Bu iş de McKinsey’e kalmasın’ sözüne bir kez daha
dikkat çekmek isterim. Burada en etkili ve yetkili yöneticilerimizden medya mensuplarına kadar
hepimize önemli mesajlar var.
İşin özündeki mesele de, dert de odur!
Bunu kavrar ve özümsersek işin gerisini halletmemiz mümkündür diye düşünüyorum.
Ben de değerli okurumuz Yavuz Kaya’nın ‘sağlıklı, huzurlu, güzel günler’ dileğine canı gönülden katılıyorum ve yanı sıra hepimize ‘fikir ve zihin açıklığı’ diliyorum.