Ekmek arası kadının şarkısı; Ya olmasaydık
Kadınlar iş yerinde bir türlü kıdem alamazlar, yetmezmiş gibi toplumda da kıdem alamıyorlar. Kendinizi sakın “tam” görmeyin, doğurduğunuz çocuk kadarsınız. Azizim, bu insan kaynakları kadın düşmanı!
Latin şarkıcı Jennifer Lopez, nam’ı diğer JLO’nun yeni şarkısının ismi; “I ain’t your mama”. Ne üdüğü belirsiz kadınlar için yazmış şarkıyı… Yarım, çeyrek, “yok” hükmündeki kadınlar için… Ne olduğunu bilmeyen kadınların duygularına tercüman. JLO çözmüş işi! “Ben senin annen miyim?” diyor. Hayatındaki erkeklere ve topuna bağırıyor… Bir biz çözemedik; çocukların anasıyız, erkeklerin anasıyız… Özetle “ekmek arasıyız.” JLO! Klibinde kalçayı bir o yana kıvırıyor işçi, bir bu yana profesyonel yönetici oluyor. Bir bakıyorsunuz ev kadını, bir bakıyorsunuz sekreter… Kan ter içinde yer siliyor, daktiloda yazıyor, imalatta üretim yapıyor, ekip yönetiyor… Haykırıyor: “I ain’t your mama.”
I Ain’t Your Mama’ya karşı şarkı sözü yazmaya karar verdim, adını da buldum: Ya Olmasaydık! Benden bu kadar, beste, güfte ve klipte yardıma ihtiyacım var!
Kadınlar olmasaydı
“Kadınsız Türkiye” hayal edebilir misiniz? Kadınsız ekonomi nasıl olurdu diye Dr. Sabri Öncü’ye sordum. Kendisiyle klasik bir ekonomi söyleşisi yapmayı planlarken gündeme kadın konusu düştü. Rica ettim; klişe ekonomi yanı sıra kadın da konuşalım diye, kabul etti, işte buyurun.
Kadınlar olmazsa, ekonomimizde ne olur ya da olmazdı?
Bunu bir şok olarak düşünelim. Yani bir anda kadınlar eve döndüler ve hepsi çocuk yapıyor. Ekonomi biterdi! Türkiye, dünyanın 18. büyük ekonomisi. Kadınları çıkarın, 30. bile olamaz. Ekonomi yalnızca üretimden değil tüketimden de büyür. Zaten bizim ekonomi uzun zamandır tüketim üzerinden büyüyor. Kadınlar gittiğinde onların gelirleri de gider, tüketim düşer. Bizimki gibi erkek hakim toplumlarda, kadın emeği erkek emeğinden daha ucuz. En önemli girdi olan emek pahalılaşacağından üretim de zorlaşır. Tabii, erkeklerin kadınlardan boşalan işleri doldurabileceğini var sayıyoruz…
Kadınlar olmazsa hangi meslekler, ne tip üretim etkilenir?
İlk etkilenecek meslek öğretmenlik. Türkiye’de öğretmenlerin yüzde 55’i kadın. Akademisyenlerin de yüzde 43’ü. Kadınlar gitti mi çocuklarımızı eğitemez hale geliriz. Dolayısıyla başka hiçbir nedenden değilse, bu nedenden bütün meslekler ve her tür üretim etkilenir.
Bir kadın/erkek değeri nasıl ölçülür. Tam-yarım-çeyrek insan, ekonomide neye tekabül eder?
Çok eskilerde erkeğin üretimde kadına kas gücü üstünlüğü vardı. Teknolojik ilerlemeler sonucu bugünün üretim koşullarında, işlerin çoğunda kas gücü gerekmiyor. İnsanın yarımı çeyreği olmaz. Mesela kadınlar madencilik ya da inşaat işçiliği yapamazlar mı? Tabii ki yaparlar. Bizimki gibi erkek hakim toplumlarda, kadın emeği erkek emeğinden daha ucuzdur. Aynı işi daha ucuza yaptırabildiğiniz için kadın, işveren açısından daha değerlidir. Acımasız fotoğraf, bir ekonomist gözüyle böyle.
Eğitimli/meslekli/çalışan kadının katma değeri, evde oturan kadının topluma maliyeti nedir?
Kadınlar çok çocuk doğursun, anne olmayan kadın eksiklidir gibi söylemler ekonomik olarak rasyonel değil. Türkiye’nin bir gün dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi zaten hayal, imkansız olur. Kadının çalışmadığı ailede gelir de tüketim de düşer.
Klişe sorular: Bu ekonomi nereye gider?
Bu yaz, hatta bu ay içinde önemli ekonomik sarsıntı bekliyorsunuz. Nereden gelecek?
ABD, Çin ve AB gibi büyük ekonomilerden gelmesini bekliyorum. ABD’de hisse senedi, Çin ve AB’de kredi köpükleri var ve bunlar patlayacak yakında. Yıl içinde ne zaman olur bilemem, ama 2016’dan finansal bir çöküntü olmadan çıkabileceğimizi sanmıyorum. Her tarafta emlak köpükleri var. Dahası özel borçlar her yerde ödenemez hale geldi. Sarsıntı bu üç ülkeden başka bir yerden gelirse şaşırırım.
Türkiye ekonomisi küresel piyasalardan mı, iç dinamiklerden mi daha fazla etkileniyor?
Asıl etki dışarıdan. Türkiye dünyanın 18. büyük ekonomisi. Ondan daha büyük olan diğer 17 ekonomiden bağımsız olamaz ve herkesin durumu kötü. Üstelik cari açığı astronomik ve sermaye hesabının kapısı ardına kadar açık orta büyüklükte bir ekonomi. Performansı sermaye akışlarına bağlı. İç dinamikler bu sermaye akışlarını olumsuz etkiliyor. Körfez’den para geldikçe iyi, ama Körfez’in de durumu çok iyi değil. Malum, en büyük gelirleri petrol. Petrol fiyatı yerlerde sürünüyor.
Krizi klişe verilerle açıklıyoruz; döviz-faiz-altın-istihdam-ihracatithalat gibi… Toplumsal, sosyal, entelektüel veriler, bilgiden sayılmıyor mu?
Her ekonomik kriz aynı zamanda toplumsaldır. Yaşanmakta olana “en büyük buhran” diyenler haklıysa, böyle dönemlerde neler olduğunu biliyoruz. Savaşlar çıkıyor, katliamlar oluyor, terörist eylemler, faşizm yükseliyor, devrimler, vesaire. Genç işsizliği her yerde aldı başını gitti. Asıl büyük sorun, 1970’lerden bu yana büyümekte olan gelir ve servet eşitsizliği. İş, biri yer biri bakara geldiğinde, hele yiyenler yediklerini açlara göstere göstere yiyorlarsa, genellikle sonunda kan çıkıyor. Çevre sorunları ve küresel ısınmaya dokunmadım bile.
Krizin sonuna geldik mi, daha görecek kaç kriz günü var?
Kriz, ABD’de NASDAQ’ın çöküşüyle 2000’de başladı. Bu tür krizler 15-20 yıl sürüyor. Önümüzde 3-5 yıl daha var. 2020’den önce düzlüğe çıkılabileceğini sanmıyorum.
Gelecekte ne getirecek?
Krizin en azından 2020’ye kadar devam edeceğini öngörüyorsunuz; bu krizle, Türkiye olarak mücadele yöntemlerimizi nasıl yorumluyorsunuz?
Mücadelede pek başarılı olduğumuzu düşünmüyorum. Öncelikle krizin nedenlerini doğru teşhis edemememizden dolayı. Yok işte yapısal reformlar yapılamadı, yeterince demokratik bir hukuk devleti değiliz, kötü yönetişim, yetersiz inovasyon, girişimci ruh eksikliği, marka olamamak gibi nedenler ileri sürülüyor. Dünya bu kadar yanlış anlaşılabilir. Dünya bitti neredeyse. Yaşanılan kriz yalnızca ekonomik ve toplumsal bir kriz değil, aynı zamanda ekolojik bir kriz. Temel sorun finansallaşmadır. Rant üzerinden gelir toplamakla eş anlamlıdır ve sürdürülemez. Rantı, geri çevirip finans sektörünü üretimin hizmetine sokmak amacıyla finans sektörünün inkılabı gerekir. Benim, önceliğim bu olurdu. Gelecekle ilgili öngörüde bulunmanızı rica ediyorum. Ekonomik öngörüm: Yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin kapitalist sistemin son krizi olduğunu düşünüyorum. Kapitalizm, bu krizden kapitalizm olarak çıkamayacak.
Toplumsal öngörüm: Yerine iki şey gelebilir. Biri, daha adil bir dünya. Artık devrim yoluyla mı olur evrim yoluyla mı bilemem ama insanların her yerde demokratik talepleriyle kurdukları ve ekonomik demokrasiyi de içeren adil ve demokratik bir dünya. Diğeri, barbarlık.
Yeni normal, anormal. Anormal dünyanın kodlarını nasıl çözeceğiz?
Bu yeni normale eskiden aşırı birikim krizi diyorduk. Özellikle metropollerde üretim yoluyla ekonomik büyüme durdu. Üretim yoluyla sermaye biriktirilemez hale geldi. Finansın yükseliş nedeni de buydu. Üretim yoluyla sermaye biriktirmek zorlaştığında sermaye rant üzerinden birikime kaçar. Yani finansallaşma olur. Finansallaşma sürdürülemez hale gelince tekrar üretime dönülür ve bir çevrim daha olur. Yeni şeyler değil bunlar. Kapitalizmin tarihi boyunca böyle olmuştur. Kodlar çözülmüştü, unutuldu. Hatırlamak gerekiyor.
Türkiye’den sermaye yanı sıra vasıflı insan çıkışı var. Ekonomik zararımızın boyutlarını biliyor musunuz?
Para ile ölçülemez. İnsan sermayesi en önemli sermayedir. Vasıflı insan uzun dönemli yatırımdır. Üç beş yılda yetiştirilemez. Çok büyük kayıp.
Gençler için soruyorum: Nasıl bir eğitim kokteyli önerirsiniz?
Fizik, kimya, matematik, ekonomi, tarih, felsefe, müzik, edebiyat, vesaire. Çok okurdum.
Dr. Sabri Öncü kimdir?
Dr. Sabri Öncü, uzun yıllar ABD finans piyasalarında çalışmış, Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomilerde uzmanlaşmış bir matematikçiiktisatçı. Kredi riski uzmanı olan Öncü, NYU Stern ve Hindistan’da farklı ekonomi yayınlarında ekonomi yazıları paylaşıyor. Öncü, İndeks Konuşmacı Ajansı konuşmacısı.