Ekmeğin lezzetine yolculuğun öyküsü...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Şehrin kargaşasından kaçıp da minik bir bahçeye sığınınca çiçekler, ağaçlar ve mutfak hayatımda yeniden önemli bir yer kaplamaya başladı. Kasa kasa çuhalar, laleler, menekşeler, nergisler, güller eve taşınıp durdu yaklaşan baharı müjdeleyen haftasonlarında. Manolya, elma, akasya dünyanın dört bucağından taşıdığım bitkilerin arasındaki yerlerini aldılar...  Şimdi bahçeye bakınca yeşillerin arasında rengârenk çiçeklerle âhenkli ve huzurlu bir dünya gözlerimi okşuyor...

Kollar sıvanıp mutfağa da girince bu kez ekmek yapma merakı başladı... Aldığım yerlimalı ("yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" deyişi hiç kullaklarımdan silinmedi) ekmek yapma makinesinin teflon teknesi, daha üçüncü ekmekte hamurun sürtünmesiyle çizildi! Ve hevesim kursağımda kaldı. Halbuki ben, hemencecik, daha üç gün geçmeden makineyi alalı, evi kaplayan mis gibi ekmek kokusuna alışıvermiştim... Kapak camından hamurun yoğuruluşunu dakikalarca seyrediyor, insanoğlunun binlerce yıldır yaptığı bu uğraşın serüvenini düşlüyordum.

Bu arada da kitapları, internet sayfalarını karıştırıyor ekmekle ilgili püf noktalarını araştırıyordum. Tabii tarifleri de bir yerlere not etmeyi ihmal etmiyordum. Fransız, İtalyan, Hint, İngiliz ekmeklerinin de aralarında olduğu geniş bir reçete listesi oluşturmuştum...

Ama heyhât!

Daha üçüncü ekmekte makinenin teflonu hamur tarafından çizilince!

Tabii ki ürünü iade etmeye çalışacak, paramı kurtarmaya uğraşacağım, ama hevesimi kursağımda bırakmanın bedeli ne olacak?!

Gittim, bu kez Fransız malı, piyasadaki en iyi ürünü satın aldım...

Ve şimdi memnunum...

Marketteki beyaz unlar, tam buğday unları (kaba kepek ve özünü içeriyor), kepekli unlar ve özel un karışımlarından oluşan geniş bir set mutfak dolaplarındaki yerlerini aldılar...

Evde ekmek pişirme serüveni yeniden başladı.

Bu yeni makinede 1.5 kilograma kadar farklı ekmek çeşitlerini pişirmek mümkün. Sandviç ekmeği ve pide yapmak için de özel aparatları var. Tatlı-tuzlu mis gibi ekmekler, kekler ve reçellerden oluşan bir dünya beni bekliyor önümüzdeki günlerde...

Ekmek makinesinin en güzel sonuçlarından birisi de bir veya iki dilim ekmeğin, tıpkı gençlik yıllarımızdaki gibi doyurucu olması. Son zamanlarda özellikle marketlerden aldığım koca bir ekmeğin tamamını yesem bile doygunluk hissi vermiyordu...

Şimdi fosfor, potasyum, kalsiyum gibi minerallerin, vitaminlerin bulunduğu besin değeri açısından oldukça zengin ekmekler yiyorum...

Ve kızıyorum... O çizilen tavadaki, daha doğrusu orada dökülen teflonları büyük bir ihtimalle ben yedim; yazık değil mi? İçinde insan sağlığı için zararlı maddeler bulunduğu söylenen bir maddeyi yemek için değil, ekmek yapmak, onun keyfini çıkarmak için almıştım makineyi...

Oldu, bitti...

Ümit ediyorum firma, koşulsuz müşteri memnuniyetini dikkate alacak, ayıplı ürün üretmenin özürünü dilecektir... Ben, biraz dikkatle zararın bir yerlerinden inşallah dönmüşümdür, ya o makineden satın alan diğer tüketiciler!

Ben, hiçbir şeyin keyfimi kaçırmasına izin vermeyeceğim ekmek yapma uğraşında... Dün akşam, geleneksel köy ekmeği pişirdim. İçi yumuşak, kabuğu ise kolayca yenilebilecek sertlikteydi ve ceviz, fındık, antep fıstığı ve yeşil zeytinle zenginleştirmiştim... Bu sabah kahvaltıda bir kek lezzetindeki o ekmeği zeytinyağına batırıp üzerine koyun peyniri koyarak yedim...

Akşam, başka ekmek yapacağım...

Elimdeki kitaplarda, internette yüzlerce tarif, benimse onların hepsini denemek için sabırsız bir yüreğim var...

Bu arada, gastronomi ekimiz "ehlikeyf"te de bir "ekmek" sayısı için kolları sıvamanın zamanı geldi, diye düşünüyorum... Eh, konuda uzmanlaşmaya çalışıyorum ya önümüzdeki ayların konularından birisi, muhakkak ekmek olmalı...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar