Ekim ayı enflasyonu, finansal yatırım araçlarının getirisini ezdi geçti

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

İstisnaları olmakla birlikte hemen hemen tüm yıllarda en yüksek aylık fiyat artışı ekim ayında gerçekleşir. Okulların açılması, kışa giriş hazırlıkları gibi etkenlerle ekimde fiyatlar rekor düzeyde artar. Bir de söz konusu ayda, bu yıl olduğu gibi kamu kaynaklı zamlar gündeme gelmişse, enflasyon doğal olarak çok yüksek gerçekleşir. Nitekim bu yıl da öyle oldu, ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 1.90 artış gösterdi. Ekim ayında elektriğe yüzde 9, doğalgaza yüzde 8 zam yapıldığı dikkate alınırsa, yüzde 1.90'lık genel artışa biraz da şükretmek gerektiği ortaya çıkar. Çünkü, geçmiş yıl eğilimleri, elektrik ve doğalgaz zammından genel artışa olan yansımanın daha yüksek olabileceğine işaret ediyordu.

Bir ayda fiyatların yüzde 1.90 artması da önemlidir elbette. Gelişmiş ülkelerin yıllık fiyat artışının bir ayda ortaya çıkmış olmasını iyi okumak ve değerlendirmek, en azından ders çıkarmak gerekir. 
Biz bugün yüzde 1.90'lık fiyat artışının tasarrufları nasıl ezip geçtiği üstünde durmak istiyoruz. 
TÜİK'in hesapladığı finansal yatırım araçlarının getirisine ilişkin veriler, ekim ayında, dolardaki yüzde 0.16'lık küçük getiri hariç, tüm araçların reel olarak zarar ettirdiğini ortaya koyuyor. 

Mevduatta yüzde 1.46 zarar

TÜİK'in getirisini izlediği finansal yatırım araçlarının ikisinde, yani mevduat ve devlet iç borçlanma senedinde nominal  getiri önceden belli. Hisse senedi ile dövizde ve altında ise nominal getiriyi bilmek elbette söz konusu değil ve bu araçlara yatırım, beklentiye dayalı olarak, bir anlamda gözü kapalı yapılıyor.

Tasarruf sahibi, nominal getirisini bildiği mevduat ve devlet iç borçlanma senedinde bile ciddi oranda kayba uğruyor. İşte ekim ayı... Mevduatta, o da brüt faiz üzerinden, yani stopaj kesintisi yapılmamış halde bile göre yüzde 1.46'lık reel zarar var. Devlet iç borçlanma senedindeki zararın oranı ise yüzde 1.16 düzeyinde.

Mevduatta ekim itibariyle bir yıllık zarar yüzde 3.57'yi buluyor. Tasarrufların en yoğun olarak tutulduğu alan mevduat ve bu alanda zarar neredeyse baştan belli. Bugünlerde mevduata yıllık bazda yüzde 8-9 dolayında faiz uygulanıyor. Üstelik bu faiz, yine belirtelim brüt oranı gösteriyor. Stopaj kesintisiyle net oran daha da düşecek. Ama bugünden itibaren bir yılda enflasyonun çok aşağılarda gerçekleşeceğini ve kayda değer oranda reel kazanç oluşacağını da kimse beklemiyor. Yani vatandaş, tasarrufunu değerlendirmeye çalışırken bir anlamda zorunlu olarak zararı göze almış oluyor.

Çünkü diğer tasarruf araçlarında müthiş bir oynaklık var ve çok yüksek karlar söz konusu olmakla birlikte, yine çok büyük zararlara uğranılması da söz konusu. 

Özellikle de hisse senedi piyasasında. Bizim burada gördüğümüz ekimdeki yüzde 4.40'lık reel zarar da, son bir yıldaki yüzde 9.06'lık reel zarar da BIST 100 endeksinin ortalamasıyla hesaplanmış oranlar. Hisse senedi bazında çok yüksek getiriler söz konusu olduğu gibi, çok yüksek kayıplara da rastlanıyor. Bunu daha önceden öngörmek ise elbette pek söz konusu olamıyor.

Dövizde de belli dönemlerde kar, belli dönemlerde zarar söz konusu doğal olarak. Aynı durum altın için de geçerli. 

Bizim tasarrufu artırmak, tasarruf oranımızı yukarı çekebilmek için yapmamız gereken hiç kuşku yok ki öncelikle mevduat ve devlet iç borçlanma senedindeki kayıpları önleyebilmek. Ama tam bir sakal-bıyık durumuyla karşı karşıyayız. Faizleri artırsak, tamam tasarrufun büyümesini sağlayabileceğiz, ama bu sefer de başka sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Yani öyle çok basit ve kolay uygulanabilir bir reçete yok.  

aktas-042.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar