Ek MTV’de kamu yararı argümanı

Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR
Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR [email protected]

Ek MTV’yi (EMTV) getiren 14.07.2023 tarih ve 7456 sayılı “6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” (7456 SK) md.1, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından bu Perşembe günü görüşülmeye başlanacak.

Bu yıl içinde kararın açıklanması, belirsizlikleri ortadan kaldırmak bakımından yararlı olur.

AYM, 26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı "17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" md.7 ile getirilen Ek MTV’nin Anayasa’nın (AY) 2. ve 73. maddelerine aykırılığı iddiasını, ek verginin “deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik koşulların zorunlu kıldığı nedenler”de kendisini gösteren “kamu yararı amacıyla” getirildiği gerekçesiyle reddetmişti (AYM E.1999/51). 7456 SK’nın isminde ve EMTV ile ilgili olarak Hükümet kanadından yapılan tüm açıklamalarda “6 Şubat 2023 tarihli depremlere” atıfta bulunulmasının altında, görüşümce AYM’nin bu yaklaşımı yatmakta.

Hükümet, EMTV’nin Anayasa’ya aykırı olduğunun bilincinde olmakla birlikte, AYM’nin E.1999/51 sayılı kararındaki gibi, “depremlerin yol açtığı ekonomik zararların telafisinde ortaya çıkan kamu yararı” gerekçesiyle, EMTV’yi iptal etmeyeceğini düşünmekte. Ancak, bazı anayasal ilkeleri ihlal eden bir yasa hükmünün kamu yararı amacıyla getirilmiş olması, bu argümanın AYM tarafından otomatikman kabul edilerek iptal edilmemesi sonucunu doğurmaz.

O hükmün, kamu yararı amacına ulaşmak için elverişli, gerekli ve orantılı olması gerekir. Buna karşılık, 7456 SK ile getirilen EMTV bakımından “kamu yararı” argümanı güçlü bir argüman değil, özellikle gereklilik ve orantılılık alt ilkeleri bakımından sorunlu çünkü; 2023 merkezi yönetim bütçesi daha ocak ayında 32,2 milyar TL açık verdi.

Bu, 2023 merkezi yönetim bütçesinin doğruluk ilkesine göre hazırlanmadığının açık göstergesi oldu. İzlenen ekonomi politikalarının büyük bir bütçe açığı yaratacağı, 2023 öncesinde zaten pek çok ekonomist tarafından ifade ediliyordu. Buna bir de 2023 genel seçimleri dolayısıyla izlenen seçim ekonomisinin maliyeti eklenince bütçe açığı iyice büyüdü. Dolayısıyla, depremler, 1 trilyon 119 milyar TL’lik ek bütçenin tek gerekçesi değil.

Kaldı ki, depremin yol açtığı maliyet 2 trilyon TL civarında tahmin edilse de, diğer devletlerden ve uluslararası kuruluşlardan milyonlarca Avro’luk bağış geldiğini, yurt içindeki kampanyalardan 112 milyar TL civarında gelir elde edildiğini, ayrıca depremin tüm maliyetinin 2023 yılı harcamalarıyla karşılanmayacağını da unutmamak gerekir. Diğer yandan, Türkiye’de büyük bir vergi kayıp ve kaçağı mevcut. Ek vergiler getirmek ve mevcut olanları artırmak yerine, öncelikle vergi denetimini artırmak, kayıt dışı ekonomiyi önlemek, tahakkuk etmiş vergileri tahsil etmek gerekir.

Basında yer alan haberlere göre, EMTV ile elde edilmesi planlanan vergi geliri (deprem bölgesine tanınan istisnalar çıktıktan sonra) yaklaşık 33 milyar TL iken, son beş yılda tahakkuk etmiş ama tahsil edilmemiş MTV miktarı 34 milyar TL’nin üzerinde. Daha tahakkuk etmiş MTV toplanmadan EMTV getirilmesinin bir izahı yok.

Son olarak, açıklanan Sayıştay raporları pek çok usulsüzlükleri ve bunlarla bağlantılı kamu zararlarını ortaya koymakta. 5018 sayılı Kanun gereğince (md.71) kamu zararı, “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.”

Kamu yararı gerekçesiyle EMTV getirilebilmesi için, öncelikle daha önceki yıllara ilişkin kamu zararlarının, buna yol açan ilgililerden faiziyle birlikte tahsil edilmesi ve benzer usulsüzlüklerin tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınması gerekir.

Kendisindeki hukuka aykırılıkları ve gereksiz harcamaları kısmayan kamu, vergi mükelleflerine ek yük getiremez. Not: AYM kararlarının geriye yürümezliğini düzenleyen Anayasa’nın 153’ncü maddesine ilişkin yaklaşımımı geçtiğimiz haftaki yazımda ele almış ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (DVDDK) ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun (DİDDK) görüşümü destekleyen iki önemli kararına atıfta bulunmuştum.

Bazı yazılarda, Danıştay’ın o kararlarındaki görüşünü değiştirdiği belirtilerek, DVDDK’nın 7.6.2023 tarih ve E.2023/2, K.2023/4 sayılı kararı bunun delili olarak anılmakta. Ancak, DVDDK’nun E.2023/2 sayılı kararı, düzeltme ve şikayet başvurusuyla ilgilidir.

Nitekim, kararda da bu açıkça şu şekilde ifade edilmektedir: “…uyuşmazlık, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hükme dayanılarak iptal kararından önce tesis edilmiş idari işlemlerin, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun vergi hatalarının düzeltilmesine ilişkin hükümleri kapsamında ve iptal kararı nedeniyle bu işlemlerin vergi hatası oluşturacak nitelikte hukuka aykırı hale geldiği iddiasıyla düzeltilmelerinin istenip istenemeyeceği noktasında düğümlenmektedir.” Düzeltme ve şikayet, somut olayda -Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 116 ve devam eden maddelerinde düzenlenmekte olan- “vergi hatası” varsa kullanılabilecek bir idari başvuru yoludur.

Buna karşılık, geçen haftaki yazımda yer verdiğim olasılıklar arasında EMTV’yle ilgili vergi hatası olarak nitelendirilip, düzeltilmesi için başvurulabilecek bir idari işlem anılmamakta. Aksine, “vergi hatası” olmayan hukuka aykırılıklar bakımından İYUK md.10 açıktır ve yazıda da anılan DVDDK ve DİDDK kararlarında VUK md.116 vd. değil, İYUK md.10’a gönderme yapılmakta. Dolayısıyla görüşümce, DVDDK’nın E.2023/2 sayılı kararının konuyla bu manada bir ilgisi yoktur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar