Eğitime ayrılan bütçe artarken kalite neden düşüyor?
Yaz ayları geldiği zaman küçük veya delikanlı diye tabir ettiğimiz çocuklarımız için her ailede bir okul telaşı başlar. Gündem malum eğitimdir. Çocuğumuz ilkokula başlayacaksa önce iyi bir devlet okulu ardından iyi bir öğretmen bulma telaşı heyecanı olur. Eğer istediğimiz nitelikte bir okul veya öğretmen bulunmazsa bu sefer herkesin kendi bütçesine göre özel okullar araştırılır. Eğer bu telaşlar geçmişte kaldı ise bu sefer 8. Yılın sonunda TEOG sınavı ve sınav sonucu liselere yerleştirme gündem konusudur ve bu telaş genel olarak bir yaz süresi boyunca devam eder. Okullar açıldıktan sonra bile yerleştirme sonuçları takip edilerek devam edilir. Lise son sınıfta ise bahar ve yaz başlangıcındaki sınavlar sonucunda çocuklarımızın aldığı puanlar ile üniversiteye yerleşme telaşı olur.
Her siyasi parti seçim döneminde üniversite sınavlarını kaldıracağı vaadinde bulunur ama vaat yerine gelmez ve sınav sayısı ve sınava giren öğrenci sayısı artarak devam eder. Sınav dönemlerinde ailelerin ve öğrencilerin sınava yetişme telaşı gazetelere televizyonlarda uzun süre gündeme gelir manşet olur. Son 13 yılda Milli Eğitim Bakanlığı kamu bütçesinden en fazla oranda pay almaya başladı. Bunun sonucunda eğitim kalitemizde ne tür değişiklikler oldu, ayrılan kaynak bütçe ulusal ve uluslararası arenada eğitim sistemimizde kaliteyi artırdı mı, yoksa sadece harcandığıyla mı kaldı.
Eğitimdeki başarıyı veya başarısızlığı uluslar arası arenada ölçmek için iki kıstas karşımıza çıkıyor. PİSA sınav sonuçları ile Dünya Ekonomik Forum (WEF) raporunda görebiliyoruz. Uluslararası bir vakıf olarak görev yapan WEF eğitim ve araştırma raporları yayınlamakta, üyelerinin çeşitli sektörlerdeki çalışmalarını desteklemektedir.
2015 yılında 72 ülkede yapılan Pisa test sonuçları değerlendirmesi Aralık 2016 da açıklandı. Ülkemiz sonuçları tekrar 2003 yılında yapılan sınavdaki başarı düzeyine indi WEF raporları ise birçok alanda 140 ülkeyi kapsıyor. Bu raporlar hazırlarken ülkelerdeki çeşitli kurumlar ile iş birliği yapıyor. Türkiye için rapordaki verileri Sabancı Üniversitesi hazırlıyor.
Raporun eğitim sistemi ile ilgili olan kısmını ele alıyorum. Zaten son açıklanan PİSA test sınavı sonuçları bu rapordaki verileri doğrular nitelikte. Ayrıca son yapılan Üniversite seçme sınavında giren adayların test ortalamalarına bakınca sonuçlar açıkça görülüyor.
Ülkemiz için WEF verileri 2008 yılından itibaren başlıyor. 2008 yılında 140 ülke içinde ilk ve orta öğretimde kalite sıralamasında 91. sırada yer almaktayız. Bundan sonraki yıllara baktığımızda 2011 yılı haricinde 2014 yılına kadar 91 veya 92. sıradaki yerimizi korumuşuz.2014 yılından itibaren dünya eğitim kalitesinde diğer ülkelere göre ters yönde koşmaya başlamışız.2016/2017 raporunda en tepe noktaya çıkarak 105. sırada yer alarak bulunabileceğiz en kötü noktaya geldik.
2000'li yıllarda MEB bütçesi ortalama olarak GSYH'nin yüzde 2'si, şu an yaklaşık yüzde 50 yakın artışla yüzde 3 mertebesine gelmiş durumda. Bu kadar eğitime bütçe ayrılmasına rağmen başarı artması gerekirken neden düşüyor. Bunu çeşitli sebepler ile anlatabiliriz.
- Son yıllarda sözleşmeli öğretmenlerin geçici süre ile okullarda asgari ücret ile çalıştırılıp ders saati üzerinden çok düşük ücret alması,
- Sınav sistemi ve ezbere dayalı müfredat yapısı,
- Sorgulayan, araştıran, analitik düşünme yeteneği üzerine öğrenci eğitimi yerine, biat ve itaat kültürü üzerine eğitim sisteminin kurgulanmaya çalışılması,
- Fen ve Anadolu liselerine gerekli desteğin verilmemesi ve bu okullardaki öğretmenlerin liyakat esasıyla seçilip atanmaması,
- Öğrencilerin bilmeden, öğrenmeden ve çalışmadan bir üst sınıflara geçirilmesi,
- Öğretmenlik mesleğinden gelmeyen yönetici ve bakanlar,
- Sürekli değişen bakan ve her yıl değişen eğitim politikaları olarak kısaca söyleyebiliriz.
1923 yılından günümüze ortalama Milli Eğitim bakanlarının görevde kalış süresi 1.5 yılı bulmamakta. 2003-2016 yıllarında ülkemiz aynı siyasi parti tarafından yönetilmesine rağmen şu an görev yapan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz yedinci bakan olarak görev yapmaktadır.
Grafik 2'de hala OECD ülkeleri içinde en düşük kaynak ayıran ülkelerden biri olduğumuz görüyoruz. Bizim gibi gelişmekte ülke kabul edilen Meksika, Brezilya, Arjantin gibi ülkeler bizden yaklaşık yüzde 50 daha fazla eğitime harcama yapmaktadır.
Sözün özü bir fabrikadan çıkan hatalı bir ürünü yenisi ile değiştirebilirsiniz. İyi bir temel eğitim almayan, sorgulamayan, araştırmayan, analitik düşünemeyen bir insanı ömür boyunca değiştiremezsiniz.