Eğitim ve psikoloji hemen, hiç zaman kaybetmeden…
Yaşadığımız büyük felaketten sonra eğitim ve psikoloji hemen, hiç zaman kaybetmeden diye bir başlık atarak yazıya başlamak şımarıklık gibi görünüyor değil mi? Ama değil. Hiç değil, çünkü bitmeyen hırsımız, doyuramadığımız gözümüz nedeniyle hayatlarını rezil ettiğimiz çocuklarımıza ve gençlerimize gelecek borcumuz var.
Onlar biz istedik diye bu dünyaya geldiler, onlara karşı sorumluyuz. Hiç zaman kaybetmeden; beslemek, doyurmak, barındırmak, giydirip kuşatmak ama en önemlisi de hayata karşı çeliklemek zorundayız.
Bunu iki yolla yapabiliriz; psikolojik yardım ve eğitim. Ülkece yastayız ve bu yasın en büyüğünü de yakınlarını kaybeden masum insanlarımız iliklerine kadar yaşıyor. Kubler-Ross Yas Modeli’ne göre keder genellikle beş aşamada yaşanır: İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Acılı bir insanın yoluna devam etmesi için yas sürecinin tamamlanması gerekir.
Yas duygularını tam olarak ifade etmeden ve yasını kucaklamadan, kayıp sanki sürekli oluyormuş gibi canlı ve gerçek kalır. Aileden birinin yaşamını yitirmesi ve sonrasında gelen yas süreci aile dinamiklerini derinden etkileyen bir durumdur. Yurt dışında yas sürecinde aileye profesyonel destek sağlamak amacıyla psikolojik destek programları var.
Ülkemizde ise uygulanan programlar bilimsel araştırmalar veya tez çalışmaları kapsamında yapılmış olup (Arıcı 2014, Yıldız ve Cimete 2017), odak noktası ailede yas olan ve sürekliliği olan herhangi bir program bilinmiyor. Aileye verilecek profesyonel desteğin ailenin yeniden yapılandırılmasına, güçlendirilmesine ve kaybın getirdiği olumsuz duygularla baş edilmesine yardımcı olacağı düşünülüyor.
Yapılan çalışmalarda yas destek programlarının ruhsal problemleri azaltma, yas tepkilerini olumlu yönde etkileme, aile dayanıklılığını artırma gibi pozitif etkilerinin görülmesi, bu durumu destekler nitelikte. Son yirmi yılda onlarca deprem geçiren Türkiye’de uygulanan bir ‘yas destek programı’ olmaması da ayrı bir tuhaflık olarak karşımızda duruyor. Size dünyada uygulanan programlara örnek olarak, 1997 yılında Henry Ford Bakımevi’nde başlatılan ‘Çocuklar ve Aileler için Kumdan Kaleler Yas Destek Programı’nı gösterebiliriz.
3-18 yaş aralığında çocuğu olan ve yas yaşayan ailelere hitap eden programın amacı, sevdiği bir yakınını kaybeden çocukların birbirleriyle paylaşımda bulunmalarını sağlamak. Akran grupları çocuk ve ergenin yaşadığı yas duygusunda yalnız olmadığını anlamasını, duygu ve deneyimlerini normalleştirmesini sağlıyor.
Yine, örneğin ABD’de Paylaşılan Yas Projesi (The Shared Grief Project) yasın, çocukların bile yaşamak zorunda kalabilecekleri bir durum olduğunu; erken yaşta büyük bir kayıp yaşamış fakat sonrasında hayatına başarı ile devam etmiş sağlıklı, mutlu ve başarılı insanların hikâyeleri paylaşılıyor. Yine, Aile Gelenekle Yaşar Programı (The Family Lives On Tradition Program) yas sürecindeki çocuk ve ailesini, aile geleneklerinin devam etmesini sağlayarak rahatlatıyor. Sağlıklı yasın unutmak değil, hatırlamak olduğunu vurguluyor.
Programda çocuğun ölen ebeveyni ile yaşadığı eşsiz bir deneyimi kutlamanın, ebeveyn ile gerekli duygusal bağı sürdürmeyi ve ileriye doğru ilerlemeyi sağlayan güçlü bir terapi olduğu öne sürülüyor. Doğal afetler sonrasında su, barınak, yiyecek gibi temel ihtiyaçların karşılanması en önemli ana başlık olmakla beraber kaliteli eğitim ve koruma programlarının sunulması, finansman sağlayıcılar tarafından sık sık ertelenir ve öncelik olarak görülmez. Ancak aslında ‘eğitim’ hayat kurtarıcı bir müdahaledir.
Küresel olarak, tahminen 121 milyon okul çağındaki çocuk ve ergenin 33,8 milyonu doğal afetlerden ve savaşlardan etkilendiği için eğitime erişememektedir. Eğitim tesislerinin yıkılması veya başka bir amaca uygun hale getirilmesi nedeniyle örgün eğitime devam edemeyen, okul dışında kalan milyonlarca çocuk için ‘eğitim’ sadece dersliklerden ve kitaplardan ibaret değil.
Çünkü çatışma ya da afet gibi kırılgan ortamlarda herhangi bir örgün veya yaygın eğitime katılmayanlar şiddet, sömürü, ihmal ve istismar gibi korkunç dezavantajlı durumlarda daha da kırılganlaşıyor.
Çocukların kendileri bize bunu söylüyor. Hemen ve en acil şekilde eğitim; oyun ve arkadaşlarla etkileşim yoluyla çocuklarımızı travma sonrası sendromlarından kurtarabiliriz. Afetlerden olumsuz şekilde etkilenen öğrencilerin içinde bulundukları travmatik durumun üstesinden gelebilmeleri açısından eğitim ve öğretimin kesintiye uğramaması oldukça önemlidir. Afetzede öğrencilerin afet öncesinde sahip oldukları eğitim-öğretim imkânlarının afet sonrasında da herhangi bir azalma söz konusu olmadan devam edebilmesi için kullanıcı gereksinimleri doğrultusunda geçici eğitim yapılarının mümkün olduğunca hızlı bir şekilde oluşturulması şarttır. Çünkü onların hayatın devam ettiğinin farkına varmaları şart.