Eğitim sorunları gündemin neresinde?
Ülkemizde eğitim sorunlarının sınırlı bir çevrede, uluslar arası eleklerin üstün kalabilecek nitelikte tartışıldığını biliyorum.
Değişen üretim,ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı yeni kurumsal yapının karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini analiz eden; bu ilişkilerin gerektirdiği bilgi,beceri ve yeteneklerin neler olduğunu saptamaya çalışan bir dizi üst düzey çalışma var.Entelektüel düzeyde ve sınırlı çevrelerde yapılan bu tartışmaların, yönetimde karar verenlere ne kadar ulaştığı konusunda ise kuşkuluyum.
Bitlis'te Necibe Gencer Kız Meslek Lisesi'nin açılışına katılan Milli Eğitim Bakanımız, orada bulunan gazetecilerin masasına geldi.Gazeteci arkadaşların sorularını yanıtladı.
Kendisine, sıradan jenerik emeğin üretim dışı kaldığını, uzmanlaşmış emeğin önem kazandığını, ülkemizde meslek sahibi olanların kolay iş bulduğunu anlattım; gerek akademik çevrelerin, gerekse kamu yetkilerinin çalışmalarının daha geniş kitlelere niçin taşınamadığını sordum.Örneğin, herhangi bir TV kanalı üniversite sınavları, dershane sorunları, tercihler vb sonuçlar dışında "eğitim-öğretim süreçlerini" tartışan programlara çok az yer verdiğini; bu konuda bakanlığın bir inisiyatif kullanması gerekip gerekmediğini öğrenmek istedim.
Reformları kitleler biliyor mu?
Bakan pragmatist bir politikacı gibi davrandı:"Biz önemli reformlar yapıyor;önlemler alıyoruz ama medya gerektiği gibi tartışmıyorsa benim sorumluluğum değil" dedi.
Düşünün ki, elit üniversiteler yaratarak, toplumun öncü rolünü oynamada geri kalmaması için ülkeler büyük paralar harcıyor.Ama yapılan işlerin sadece sonuçlarını değil, yatırımların verimli olabilmesini sağlayabilmek için süreçleri de alabildiğine tartışıyor o ülkeler.
Bizde ise imkanlar var;ama metot eksikliği nedeniyle o imkanlar kullanılamıyor.
Devletin elinde en azından TRT gibi bir olanak var.
TRT'de eğitim-öğretimde yeni kuramlar, yapılan deneysel çalışmalar, alınan sonuçlar, ortaya konan yeni tasarımlar,bu bağlamda ülkelerin orta ve uzun dönemde bu gelişmelerden nasıl etkileneceği tartışılsa, daha çok insan bilgilenecek, ciddi bir eğilim ortaya çıkacaktır.
Özel televizyonların da, olmadık zamanlarda değil, geniş kitlelere ulaşılan saatlerde ciddi eğitim programları yapması gerekir.
Nedendir bilemiyorum, kumu kuruluşlarımızda da, büyük STK'larda, hatta şirketlerde aykırı görüşlerin sergileneceği ortam ve iklim yaratılmıyor.
Kendinden emin olan, bildiğinden ve yaptığından kuşkusu olmayan biri, karşısındakini ikna edebileceğine inanır; o nedenle aykırı görüşleri bir zenginlik olarak kabul eder.
Bakanlık inisiyatif yaratmalı
Eğitim sorunlarını toplumun doğru algılaması konusunda Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorumluluğu var. O nedenle bakanlık,ülkede bu konuda kafa yoranların; gelişmeleri izleyenlerin, ülke koşullarını araştıranların çalışmalarını kitlelere iletilmesinde inisiyatif üstlenmelidir. Daha doğrusu bugün yapılanları daha ileri boyutlara taşımalıdır.
En şeffaf ortamlarda bildiklerimizle söyleyebildiklerimiz arasındaki makası kapayabilmektir dürüst ve erdemli insan olmak. Milli Eğitim Bakanlığı'nın temel görevi, bildiklerini söyleyebilen insanların önünü açmaktır.
Toplumun ortak aklının tabanını genişletmeden, zamanı, emeği ve parayı verimli kullanmanın imkanı yoktur.
Eğitim sorunlarına toplum enerjisini kullanmanın verimliliği açısından bakmak, doğru bir yaklaşımdır.
Eğitim sorunlarının gündemini, günün koşullarına uygun hale getirmeli ve tartışmaları yoğunlaştırmalıyız.