'Eğitim 5.0' ile hayata hazırlık sınıfı!
Nişantaşı Üniversitesi Kurucusu Levent Uysal, “Öğrencilerimizi yalnızca derslere değil, hayata hazırlıyoruz; hayatı teoride bırakmıyor, deneyimletiyoruz. Dört duvarla çevrili, kapalı bir eğitim kurumu değil, yüzü tüm dünyaya dönük yaşayan ve her an nefes
“Hiç bilmeyen arkadaşlarıma üniversitemizi anlatırken, dost gibi diyorum. Ancak dostlar her koşulda ve şartta bir insanı yanında olur ve her zaman destekler. Araştırma mı yapmak istiyorsunuz? 30’dan fazla laboratuvarımız var ve hepsi dünya standartlarında. Kaynak araştırması mı yapmak istiyorsunuz? 30 binden fazla kitaba sahip büyük bir kütüphanemiz var. Üniversitemiz verdiği burslar ve imkânlarla sizi değerli gördüğünü hissettiriyor.”
Bu sözler Nişantaşı Üniversitesi’nde okuyan bir öğrenciye ait…
Nişantaşı Üniversitesi hedefini “Pozitif bilimi esas alarak bilgi üreten, analitik ve eleştirel düşünebilen, proje temelli eğitim modeliyle teknolojik devrimin sosyal yaşama ve iş hayatına getireceği yenilikleri değerlendirecek; dijitalleşen bir dünyanın gerektirdiği becerilere sahip; geleceğin mesleklerine uyum sağlayacak; yaşam boyu öğrenmeyi amaç edinen bir nesil yetiştirmek” olarak tanımlıyor. En önemli özelliği ise herşeyin öğrenci odaklı olması…
Kampüsün adı, Neo Tech. Bu isim aslında gelecek anlamına geliyor ve yeni bir eğitim anlayışını temsil ediyor. Öğrenciler bu kampüste geleceğin teknolojisi ile eğitim alıyorlar ve aldıkları bu eğitimi yine teknolojinin tüm imkânları ile pratik etme şansına sahipler.
Sınıfların duvarları şeffaf. Derslerde işlenecek konular öncesinden belirleniyor. Dersin akışını ise öğrencilerin konuya dair merak ettikleri ve bu doğrultuda sordukları sorular belirliyor.
Üniversitenin içinde bir çok start-up var. Şirketler de yavaş yavaş ofislerini açmaya başlıyorlar. Amaç, öğrencilerin okurken işi öğrenmeleri. Neo Tech kampüsü bir şehirden farksız aslında. İçinde şirketlerin, kafelerin, restoranların olduğu, hatta drone’ların uçtuğu bir şehir..
Nişantaşı Üniversitesi Kurucusu Levent Uysal, “Sadece şimdinin değil, aynı zamanda geleceğin eğitim anlayışı ile öğrencilerimizi donanımlı hale getiriyoruz, hayata ve iş dünyasına hazırlıyoruz. Ve bu süreçte önceliğimiz mutlu bir kampüs yaratmak” diyor.
Nişantaşı Üniversitesi bir Vakıf Üniversitesi, öğrenci sayısı ise 20 binin üzerinde. Bunun 3 binini yabancı öğrenciler oluşturuyor. Üniversitenin savunduğu eğitim modelini “Eğitim 5.0” kavramı ile tanımlayan Levent Uysal, “Öğrencilerimizi yalnızca derslere değil, hayata hazırlıyoruz; onlara sadece müfredatı değil, mesleklerini öğretiyoruz; hayatı teoride bırakmıyor, deneyimletiyoruz. Bir dünya üniversitesi olarak, yerel değerlerine sahip çıkan dünya insanları yetiştiriyoruz. Dört duvarla çevrili, kapalı bir eğitim kurumu değil, yüzü hayata, çevresine, tüm dünyaya dönük yaşayan ve her an nefes alan bir üniversiteyiz” diyor. Levent Uysal’a kulak verelim ve Nişantaşı Üniversitesi’nin hikayesini dinleyelim:
Esnek ve özgün eğitim modeli, özgüvenli insanlar
“Özgüvenli insanların yetiştiği esnek ve özgün eğitim modelini savunuyoruz. Heryerin üniversite olduğuna inanıyoruz. Zihinlerimizin açık olması gerekiyor. Standartlar dışında hareket ederseniz farklılığı sağlarsınız. Fayda merkezi olma misyonuz doğrultusunda, gençlerin hem mesleki gelişimlerini sağlamalarını hem de kendi ekonomilerini yaratmalarını sağlıyoruz. Biz gençken ‘aman dokunma bozulur’ diye yetiştirildik. Biz ise derslerimizde öğrencilerimizin konuşmasını istiyoruz. Gençlerin kişisel yeteneklerini geliştirici yapılarda rol almalarını sağlıyoruz, üniversitemize ait tüm kararları öğrencilerimizin katılımı
ile alıyoruz. Hedefimiz mekanik insanlar yetiştirmek değil, duyguları olan insanlar yetiştirmek. Hayat bir sahne ve hepimiz bir kere yaşıyoruz. Bağırmadan, kendi fikirlerimizi söyleyebilmeliyiz. Ancak bu şekilde hepimizin birlikte yaşayabileceği bir yapı kurabiliriz.”
İş dünyasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştiriyoruz
“Üniversite mezunlarının, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını oluşturması gerekiyor. Biz herşeyden önce iş dünyasından insanlarla görüştük, CEO’larla konuştuk, ‘Hangi eğitimi verirsem mezunumu işe alırsın?’ diye sorduk. Yüzde 30 teori, yüzde 70 pratik hedefini temel alarak, eğitim içeriklerimizi de sektörün ihtiyaçlarına göre şekillendirdik. Öğrencilerimiz eğitim süreçlerinin son altı ayında staj yapıyorlar ve staj yaptıkları iş yerinden aldıkları 1 kredi notu ile mezun oluyorlar. Bu kredi notu; çalıştıkları kurumun kimliği benimsediler mi, işe katma değer yarattılar mı, iş ahlakını öğrendiler mi gibi konuları temel alıyor. Aslında biz, sınav eğitiminden çok, workshop eğitimi veriyoruz. İş dünyasının rol modellerini okula getiriyoruz.Ders dışı eğitimler aldırıyoruz. Risk yönetimini öğretiyoruz. Yönetim workshopları düzenliyoruz. Öğrencilerimizin gelecekte yol haritalarını belirlemelerine yardım ediyoruz. Üniversitelerin esnek eğitim yerleri olmasını; hibrid üniversiteler olmasını; pratiğin ön plana çıkmasını destekliyoruz.”
Gençlerin merak etmesini sağlayamazsak, hiçbir yere varamayız
“Eğitim modellerini doğru kodlamamız gerekiyor. Hayat doğru diyalog ve iletişimden geçiyor. Bütün üniversitelerin iş dünyasına kulak vermesi, beklentileri nasıl geliştirebileceğini sorgulaması gerekiyor. Gençler de soru sormalı. Biz bu yönde yeni metodlar geliştiriyoruz. Örneğin ders konularını önceden belirliyoruz. Öğretmen sınıfa geldinde, öğrenciler soru sormadıkça hiç bir şey anlatmıyor. Bu yöntemi ilk uyguladığımızda ilk 25 dakika kimse soru sormadı. Eğer gençlerin merak etmesini sağlayamazsak, onlara soru sormayı öğretmezsek, hiçbir yere varamayız. Merak etmek ve soru sormak altyapıdan geçer. Şu anda derste herkes katılımcı. Derse yönelik soruları öğrenciler buluyor. Soruyu bulan çocuk, cevabı unutur mu? Küçücük çocuklara çarpım tablosunu ezberletmeye çalışıyoruz. Oysa çarpım tablosuna ulaşacağı mekanizmaları öğretmemiz gerekiyor. Çocukların yaratıcılığı ortaya çıkarmamız gerekiyor. Onlara öğrenebilmeleri için şans vermek gerekiyor. Herşeyi sınavlara odaklamış durumdayız. Oysa sağ tarafı değerlendirirken, sol tarafın da katma değer ürettiğini ortaya koyabileceğimiz metodlar olması gerekiyor. Sınav metodunu değiştirmemiz gerekiyor.”
Öğrencilerin hepsi “burslu”
“Nişantaşı Üniversitesi en çok burs veren üniversite. Burada öğrencilerimizin hepsine burs veriyoruz. Burs oranları, üniversiteye giriş puanları doğrultusunda belirleniyor. Bu sayede gençler aile bütçesine katkı sağladıklarını görüyorlar ve kendilerine olan güvenleri artıyor.”
Uçan araba projesi geliştiriyoruz
Nişantaşı Üniversitesi Kurucusu Levent Uysal, “Hangi sektörde ne kadar insana ihtiyaç olduğuna bakıyoruz. Örneğin havacılık sektörüne baktığımızda, bugün dünya genelinde 25 bin uçak uçuyor. Bu sayı beş yıl içinde 45 bin olacak. Demek ki önümüzdeki dönemde 20 bin pilota, daha fazla teknik elemana ihtiyacımız olacak. İşletmeci gibi sadece yatay değil, gemi işletmecisi, hastane işletmecisi gibi dikey mesleklere odaklanmamız; öğrencilerimizi geleceğin mesleklerine hazırlamamız gerekiyor. Önemli olan içeriği değiştirmek değil, geliştirmek. İstanbul Borsa ile birlikte brokerlik eğitimleri veriyoruz. Farklı alanlarda seçmeli dersler, sertifika programları açıyoruz. NishNova Girişimcilik Ofisi’miz, öğrencilerin işe dönüşebilecek fikirlerin geliştirilebilmesi için gerekli kaynakların sunulduğu erken aşama kuluçka merkezi. Burada fikirden prototipe, prototipten ürüne, ilk ürün satışından ölçeklendirmeye kadar gerekli olan kaynakları sağlıyoruz. Gençlerimize danışmanlık, mentorluk hizmeti sağlıyoruz. Burada bir çok start-up yer alıyor. Onlarla birlikte projeler yazıyoruz. Patent başvuruları yapıyoruz. Havelsan gibi kurumlarla projeler geliştiriyoruz. Örneğin Japonya’da Nagasaki Üniversitesi ile birlikte uçan araba projesi üzerine çalışıyoruz” diyor.