Eğilimler değişiyor, bir dönemin sonu yaklaşıyor...
Son haftalarda Türk Lirası'nın diğer paralara karşı değerinde yaşanan oynaklık geleceğe yönelik belirsizliği artırıyor. Zira hem beklentileri yönlendirmek zorlaşıyor ve riskten kaçınma isteği artıyor, hem de yaşanacak eğilim ne yönde olur ise olsun evdeki hesap çarşıya uymayacak gibi görünüyor. Bu çerçevede finansal piyasaların çok kısa vadeli spekülatif bir bakış açısı ile ve gerçek olamayacak kadar iyimser bir senaryoyu fiyatlamaya çalıştığını, ancak bunu sürdürmekte zorlandığını hesaba katmak gerekiyor. Moddy's'in mali kural tanımına bakarak not artırılabileceği söylemi ise olumsuz baskıların hafiflemesine destek vermeye çalışmaktan başka bir anlam taşımıyor.
Döviz kurlarında yaşanan oynaklığın aşılması ve Türk Lirası'nın aşırı değerlilikte yeni rekorlar kırması durumunda üretim cephesindeki sorunlar ağırlaşacak, yaprak dökümü hızlanacak. İşsizlik artarken, mali sektörde sorunlu krediler, kamuda ise vergi gelirlerinin hedeflenenin altında kalması ve açığın büyümesi problem yaratacak. Aksi olur da Türk Lirası değer kaybetmeye başlar ise bu kez enflasyon beklentileri iyice bozulacak, faizler yükselmese bile iç talep daralacak ve ekonomi yine durgunlaşacak; mali sektör ve kamuda diğer senaryodakine benzer olumsuzluklar yaşanacak. Özetle söylemek gerekir ise ya önce dış talep veya iç talep daralacak ekonomi durgunlaşacak, mali sektörün kredi genişlemesini zorlaması ise enflasyon baskısını artırmaktan başka bir işe yaramayacak. Mali kuralın gereğini yapmaya çalışmak ise sorunu çözmeyecek, tam aksine ağırlaştıracak... Kısa vadede finansal sermayeyi rahatlatayım, Türk Lirası'nın değer kaybı senaryosunun gerçekleşme ihtimalini azaltayım derken rekabet gücü azalan üretim havlu atmaya başlayacak ve maliye politikası sıkılaşsa bile bütçe açığı büyümeye devam edecek.
Ayrıca ekonomide yaşanan canlanma eğilimlerinin çok kırılgan olduğunu, gelen dış siparişlerin eskiye oranla düşük hacimli olduğunu ve stoklarında sınırlı bir düzeyi aşmadığını hesaba katmamız gerekiyor. Bu durum döviz kurunda yaşanacak gelişmelerin makro ekonomi üzerinde daha süratli bir şekilde etkisini hissettireceğini söylüyor. Ne yapılırsa yapılsın dış talepteki daralmanın biraz gecikmeli de olsa iç talebi de aynı yönde etkileyeceğini unutmamak gerekiyor. Ülkenin rekaebt gücü geriler, bireysel ve kurumsal düzeyde faaliyet gelirleri hızla erirken iç talebi canlı tutmak, mali sektör ve kamu dengelerinin olumsuzlaşmasını önlemek pek olası görünmüyor.
Bu arada özel sektörün net döviz borcunun 80 milyar doları aştığı ve Türk Lirası cinsi faizlerin negatif getiri sunduğu başka bir deyişle çok ucuzladığı dikkate alınır ise mevcut pozisyonları korumanın pek tutarlı bir davranış olmadığı açığa çıkıyor. Bugüne kadar döviz kurunda her yukarı harekette satıcı olarak yerleşiklerin devreye girmesi döneminin sonuna geldik, net döviz borcu olanların her aşağı harekette alıcı olarak devreye girmesi borcunu dövizden Türk Lirası'na doğru kaydırmaya başlaması olasılığı artıyor. Son haftalarda yaşanan dalgalanmalar bu süreçte etkili oluyor ve algılamalar farklılaşıyor.
2002 yılı sonrasında üretene sektörler ve bireysel tüketiciler sürdürülebilir olmayan bir sürece yönlendirildiler. Bir kesim aşırı borç ve yatırıma, diğerleri ise aşırı tüketime teşvik edildi ve bu sayede mali sektör ve kamunun görünümü farklılaştırıldı. Aşırılığa zorlanan kesimler bu eğilimi daha fazla sürdüremeyecek, kullandıkları kaynakalrın çok büyük bir kısmını geri ödeyemeyecekler. Mali sektörün kredileri yüzde 20 büyütmeye çalışması sorunu çözmek için değil, gerçeği gizlemek ve günü kurtarmak içindir!.. Önemli bir kısmı ise mecburi borç yapılandırmasıdır...
Son haftalara baktığımızda ülkemize yönelik yabancı yatırımcı ilgisinin yön değiştirdiği gözlenmektedir. Küresel düzeyde 2009 yılı ikinci çeyreğinde başlayan eğilimler yön değiştirmektedir. Son iki ayda yaşanan eğilimleri bu yılın aynı dönemi ile karşılaştırdığımızda durum çok nettir; sermaye, emtia ve döviz piyasalarındaki eğilim ile kredilerdeki risk primi trendi değişmiştir. Bunun anlamı güven bunalımını ve kredi krizini aşma dönemi bitmiş, geleceğe yönelik belirsizlik artmıştır. Zira böyle gitmeyeceği bilinmektedir ve sorunların çözümünün nasıl olacağı hiç konuşulmamaktadır... Türkiye için ekonominin hem büyüyeceği, hem de enflasyonun gerileyeceğine ilişkin senaryolar gerçek dışıdır. Beklentilerin yönlendirilemeyeceği, istikrarsızlığın artabileceği ve ne kadar süreceği belli olmayan bir dönem yaşanması ihtimali artmaktadır. Kısa vadeli spekülatif eğilimlerin güç ve destek kayebtmesi bu süreçte belirleyici olmaktadır.
Halen ciddi risk taşıyanların yukarıda yazdıklarımıza katılmaması ve tersini iddia etmesi kendi çıkarlarının bir gereğidir!.. Onlar risk alın bu bir fırsattır derken biz dikkatli ve tedbirli olun diyoruz; hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını çok iyi biliyoruz!...