Eğilimler, ”anlamanın” anahtarlarıdır

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Önceki  yazıda, Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII.yüzyılda  Sanayi Devrimini  hazırlayan eğilimleri iyi kavrayamadığı için  fırsatları kaçırdığı ileri sürüldü.Bilgi Toplumu  aşamasına geçilirken, "eğilimleri içselleştirmezsek", bazılarının  " Türkler fırsat  kaçırma fırsatını asla kaçırmaz"  yargısını  haklı çıkaracağımız ve kimseyi suçlama hakkımızın kalmayacağı üzerinde duruldu.

Eğilimleri gözleme, yarattıkları ve fırsat ve tehlikeleri baskın hale gelmeden  kavrama çok önemli bir kaynak değerlendirme aracıdır. Eğilimlerin gözlenmesi, değerlendirilmesi, alternatif tepkilerin geliştirilmesi;fiziki sermaye, insan kaynakları ve teknolojiyi etkin, verimli ve sonuç alıcı kullanmanın bilinen en iyi yoludur.Sözün özü,  eğilimler, gelişmeleri "kavramanın ve anlamanın" anahtarıdır.

Eğilimlerin yarattığı fırsatları en üst derecede değerlendirmenin, tehlikeleri en az maliyetle atlatmanın  temel araçları , işleyen ve etkin kurumların yaratılmasıdır. Toplumsal yaşamın gözetimi,denetimi ve yönlendirilmesinin araçlarından biri olan "kurum" dendiğinde ne anladığımızı  açıklayarak düşüncelerimizi geliştirelim…

Kurumlar , kurumsal değişim ve ekonomik etkinlikleri   araştıran kapsamlı bir çalışmada   kurum, toplumda oynanan oyunların kuralları , insanlar arasında etkileşimi biçimlendiren  olanak ve kısıtları   belirleyen araçlardır, tanımı yapılır.  Kurumların gelişimi çoğu zaman geçici, tamamlayıcı ve rakip türden eğilimlerin, kişilerin ve örgütlenmelerin sonucudur. Bu eğilimler, kişiler ve örgütlenmeler,  sağlam kaynaklar oluştururlar; kendilerini geliştirirler; bir araya gelirler yada ayrılırlar - ta ki, üzerlerindeki otorite, bu örgütleri konsolide olmaya zorlayana dek .

Kurumların tarihsel gelişiminin üç temel bileşeninden biri olan "eğilimlerin" doğru algılanması, geleceği inşa ederken fiziksel sermayenin, insan kaynaklarının ve teknolojinin  de etkin kullanılmasının önünü açar. Böyle bir bakış açısından hareket ederek,son çeyrek yüzyılda gözlenen  ana eğilimler ile  destekleyen  diğer eğilimlerin neler olduğuna ilişkin bilgilerimizi paylaşalım.

Saptayabildiğimiz eğilimleri iki ana başlıkta  paylaşacağız: Önce "ana eğilimlerin" neler olduğunu kısaca tanımlayacağız. Bir adım sonrasında da " tamamlayıcı eğilimlerin"  bir dökümünü yapacağız.

Günümüz dünyasındaki  gelişmelerin doğru okunması, kaynaklarımızın ve değerler sistemimizin etkin yönetilmesi için eğilimlerin gözlenmesi "gerek şarttır". Burada paylaşılan  eğilimlerin alabildiğine tartışılarak zenginleştirmesi  ve bağlamları ile birlikte değerlendirilmesi de   "yeter şart" olacaktır. Eğer  eğilimlerle ilgili gözlem ve bilgileri seçkin azınlıklardan  siyasi iradeye, oradan topluma yön veren kanaat önderlerinin derinliklerine taşıyabilirsek, kendimize iyi bir gelecek inşa edebiliriz.

Ana  eğilimler

1.Sanayi Toplumu aşaması aşılarak, Bilgi Toplumu aşamasına geçilmiştir .Bilgi Toplumu aşamasının  fiziki sermayesi, insan kaynakları ve teknolojileri, bir önceki aşamadan ayrışıyor.İnsanların yaşam biçimleri ve yaşam tarzları değişiyor. Bilgi Toplumu aşamasında, enformasyon odaklı, küresel ve ağ kurumuna dayalı bir  örgütlenme ve kurumsal yapı ortaya çıkıyor.Geleceği inşa ederken,  Bilgi Topmu insanının ihtiyaçlarını, karar ve kurumlarını,  kurumların işleyişini ve oluşan kültürü betimlememeliyiz ki, belirleme olanağımız da olabilsin…

Bilgi Toplumu  kavramına gelmeden önce "Endüstri Ötesi Toplum" gibi tanımlamalar yapıldı. Kavramın bileşenleri ve bağlamları  yaşanmakta olan durumu  kapsarsa tutar; toplumun ortak dilinin  araçlarından biri haline gelir. Bu açıdan bakıldığında, Bilgi Toplumu kavramı, toplumların tümü için ortaya çıkan  değişmeleri  tanımlayabilmekte, oluşumları betimleyip belirleme olanağı vermektedir.  Kavram, aileyi, işyerini, okulları, üniversiteleri, dini kurumları, devlet düzeyi örgütlenmelerin var olan durumu ve geleceği inşa etmeye ilişkin tasarımları açıklayabilmektedir.

Sosyolojide  "farklı dönemlere ait olanların eş zamanlılığı ilkesi", daha önce icat edilen, geliştirilen teknolojik birikimlerin  tümüyle yok olmadığını, koşullara bağlı olarak yaşamını sürdürdüklerini anlatır. Bu  bakış açısıyla, herhangi bir üretim aşamasının tümüyle yok olması söz konusu olamıyor; o nedenle  klasik endüstri döneminin sonuna vurgu yapan bir açıklamanın  kapsayıcı olması gerekiyor.

Toplumsal değişmelerin aşamaları adlandırılırken, işlerin ağırlıklı olarak hangi kaynaklara dayalı  geliştiğine bakmalıyız. Tarım Devrimi sonrasında çok uzun bir zaman kesitinde  insanlar   kırsal kesimde tarlada çalışmayı iş edinmiştir.Sanayi Devrimi  fabrika-odaklı üretimle sıradan kol gücü kadar giderek ihtisaslaşan işgücü gerektirmiştir. Üretim ve dolaşımda zihinsel emeği en düşük düzeyde  talep  eden iş sayısında dramatik düşüş ,Bilgi Toplumu aşamasına geçişin   belirgin göstergelerinden biridir.

2. Dünya genelinde  "ekonomik güç merkezi" odak değiştiriyor . Ekonomik güç merkezinin değişmesini "dünyaya açık"  algılama ile izlemeden etkin bir gelecek inşa edilebilmesi  olanaksızlaşıyor.  Sağlıklı gelecek inşası, ekonomik güç merkezinin odaklandığı  toplumların değerler sistemini tanımayı, ortak iradelerini analız  etmeyi, ortak  yararlarının neler olduğunu saptamayı, ortak projeleri hakkında bilgi sahibi olmayı  ve oluşan kurumları tanımayı gerektiriyor.

3. Refah arayışındaki insanların göçleri, kentleşme olgusunu hızlandırıyor. Kentleşme olgusu insanları  yakınlaştırıyor; aynı  zamanda aralarındaki yarışı da kızıştırıyor . Kentleşme, toplumun dayanaklarından biri olan aile yapısını  değiştiriyor. Kadınların iş yaşamına girmesi ketleşme ile birlikte  hızlanıyor.Ekonomilerin verimi, önemli ölçüde kentsel ekonominin verimine bağımlı hale geliyor. Yönlendirici bir eğilim olan kentleşmenin yeni gereksinimleri, yeni planlama ihtiyacı, yatırımların yönlendirilmesi, kentsel işlevlerin çeşitlendirilmesi ve erişebilirliğin kolaylaştırması geleceği inşa etme gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.

4. Teknolojiye  kolay erişebilirlik,  ekonomik büyümede bir eksen kayması yaratıyor. Yaşanan büyük finansal kriz deneyimi de gösterdi ki, nüfusu kalabalık ülkeler  ekonomik büyümenin güvencesi haline geliyor. Bu yeni  insan-odaklı ekonomik büyümenin  talep koşullarını, faktör koşullarını , karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini  ve rekabet sistemini köklü biçimde değiştiriyor.Sanayi devriminin fosil yataklarına dayalı  temel maddelerin rezervlerinin  tükenme  süreci hızlanıyor; geleneksel hammaddeler yerlerini hızla alternatif kompozit maddelere bırakıyor.

5. Ana eğilimlerden bir diğeri de  "tüketici değerleri, beklentileri ve davranışlarındaki değişme." Günümüzde "orta sınıf" üçüncü yükselişini yaşıyor. Orta sınıftaki gelişme, tüketici eğilimlerini  güçlü biçimde etkiliyor.Aynı zamanda yoksul zengin arasında farkın açılması paradoksal bir gelişmeye  yol açıyor.

6. Sanayi Devrimi aşamasında insanın kol gücünün uzantısı olan üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı kurumlar ekonomik sistemin içeriğini oluşturuyordu.Bilgi Toplumu, insanın zihin gücünün uzantısı olan teknolojileri  öne çıkarıyor. Erişebilirliğin alabildiğine artması, yakınlaşmanın yarattığı  yarış, rekabet gücünü  " dönüştürücü inovasyona"  bağımlı hale getiriyor. Bilişim-odaklı genç nüfusun beklentileri, giderek artan  yaşlı nüfusun beklentilerinden farklılaşıyor.

7. Teknolojik gelişmeler "sınırsız şeffaflıktan sınırsız şeffaflığa" geçiş sürecini hızlandırıyor . Değer tekeli yaratma, değer tekeli koruma zamanı giderek daralıyor; karşılıklı-bağımlılık ilişkileri derinleşiyor.Bu yeni  ağ sisteminin gerektirdiği  merkezi konumlamayı doğru yapma, alan hakimiyetini gözetme iş dünyasında  pazarlama ve satış etkinliklerinin örgütlenmesinde belirleyici bir eğilim  olarak güçleniyor.Sınırsız şeffaflıktaki gelişmenin "ilkeli gizlilik ve değer tekelini korumanın imkansızlığı" gibi algılanmamalı…Gizlilik sınırlarının daralması ve değer tekelini koruma için üst düzey akıl, etkin koordinasyon .sıkı gözetim ve denetim gerektirdiği şeklinde anlamak daha doğru olur.

8. Bir başka ana eğilim de "işbirliği  ihtiyacının" giderek artması. Geleceği inşa ederken, net enformasyon, etkin koordinasyon ve odaklanma gerekiyor.Bu üç  aracın  işlevselliği, "işbirliği bilincinin" gelişmesini gerektiriyor.

Tamamlayıcı eğilimler

Ana eğilimleri bir dizi tamamlayıcı eğilim güçlendirir.Ana ve tamamlayıcı eğilimler  strateji geliştirirken, taktik kararlar verirken, projeleri hayata taşırken  değerler sistemimizin de çerçevesini çizer.Ulaşabildiğimiz başlıca  tamamlayıcı eğilimler de aşağıda başlıklar halinde aktarılıyor:

1.Fabrika-odaklı üretim dönemindeki "az sayıdaki girişimci" egemenliği  "kitle girişimciliği" eksenine kaydı.  Kitlelerin yaratıcı  yeteneklerini  geliştiren  ve potansiyellerini esneklikle değerlendiren toplumlar  gelişiyor.Söz konusu gelişmeyi yaratan "girişimci enerjisi"   toplumların en önemli değeri haline geliyor.

2. "Emek-sermaye ekseninde" gelişen klasik sanayi döneminin egemen  sosyo-ekonomik ilişkileri, yerini  "yaratıcı-girişimci eksenli" ilişkilere bırakıyor.Toplumların "yaşam biçimi"  ve "yaşam tarzlarını" yeniden tanımlamasına neden olan bu eğilim, tüketici değerlerini, eğilimlerini, beklenti ve davranışlarını biçimlendiriyor.

3. "Ürün envanter ömürlerindeki kısalma", endüstride  "girdi alan"  ve "girdi veren" sektörlerdeki "ileriye - geriye" bağlantılar, iş  çevresinin temel bileşenlerinden biri olan "karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini"  değiştiriyor.

4. "Ulaşabilirlik ve erişebilirlik" olanaklarının gelişmesiyle  değişen  "karşılıklı-bağımlılık ilişkileri"nin oluşturduğu "ağ-kökenli örgütlenme", bir önceki gelişme aşamasının dayanağı olan çok sayıdaki "aracı kurumun"  işlevini değiştiriyor ;bazıları tasfiye olması sürecini hızlandırıyor.

5. Arz yetersizliği nedeniyle bir önceki birikim sisteminde egemen olan "satıcı piyasalar", arz  cephesindeki gelişme nedeniyle  "alıcı piyasa  egemenliğine"  kayıyor. Dünya fiyatlarını odak alan üretim süreçleri, dünya verimliliğini yakalayan işgücü profilleri yeni dönemin "işletme yönetiminin"  temel sorunu olma özelliğini giderek pekiştiriyor.

6. Bilimi ve teknolojik gelişmelerin yarattığı  "kalite homojenliği" ürünler arasındaki farklılıkları gözle görerek, dokunmayla, kokuyla ya da tadarak anlamayı  olanaksızlaştırıyor.Bu  tamamlayıcı eğilim, ürün pazarlama ve satışında  "marka ve imaj  bağımlılığını"   artırıyor.Marka ve imaj yaratma da, sadece firmaların çabasıyla çok zor.Bu nedenle ekonominin bütün aktörlerinin, devletin, özel girişimcilerin ve sivil inisiyatiflerin aynı ortak stratejinin arkasında durması gerekiyor.

7. "Üretim-istihdam ilişkileri" de  bir önceki birikim sistemde geçerli olandan farklılaşıyor. Teknolojinin hız, esneklik, ölçek vb. alanlarındaki ilerlemesi, insangücü yerine teknoloji ikamesini hızlandırıyor. Bu gelişme, yeni yatırımların istihdam yaratma  kapasitelerini farklılaştırıyor. Yatırımlar kısa dönemde gerekli istihdamı yaratamıyor; orta ve uzun dönemde ve dolaylı biçimde istihdam yaratmada etkili olabiliyor.

8. "Üretim-para" arasındaki ilişki klasik sanayi döneminin paradigmaları ile kavranamayacak ölçüde değişiyor. Paranın akışkanlığındaki artış, para-üretim arasındaki ilişkiyi değiştiriyor.Piyasalarda dolaşan para, üretilen mal ve hizmetten bağımsızlaşıyor; sanal bir para piyasası oluşuyor. Bu destekleyici eğilim, proje  sahiplerinin para peşinde koşması dönemini sonlandırıyor; paranın iyi projeler araması  olgusunu güçlendiriyor.

9. Bilim ve teknolojideki gelişme "üretim-hammadde ilişkilerini" değiştiriyor.Geleneksel hammaddelerin kullanımı - petrol dışında- görece azalırken; yeni hammaddeler, özellikle kompozit malzemeler çok hızlı bir gelişme gösteriyor.Geleneksel hammaddelerin yerine geçebilen yeni hammaddelerin sayısı hızla artması, önemli ölçüde geleneksel hammadde rezervlerinin tükenmesiyle de ilgili. Geleneksel hammadde rezervlerindeki  tükenişin hızlanması eğilimi, geleceğin bilim-teknik gelişmelerini belirleyen bir eğilim olarak da değerlendirilebilir.

10. Klasik sanayi döneminin birikim sisteminde " dışa dönük eğitim-öğretimle" geliştirilen yetenekler, eğilimlerin fırsat ve tehlikelerini analize yöneldi.Analizle yönetim, çok seslilikten çok sesliliğe geçiş  önem kazandı.Eğitim öğretimde "içe  dönük gelişme"  hızlandı. Çekirdek yeteneklerin  geliştirilmesinde "sürdürebilirlik" içe dönük eğitim ihtiyacının güçlenmesi sonucunu  yaratıyor.

11. Etkileşimli teknolojiler, açık sınırlar, kolay seyahat, kolay göç, kolay iletişim ve algı değişmesi, bilgiye kolay erişebilirlik;aile, okul, şirket ve diğer büyük  kurumların  yapılarını, işlevlerini ve kültürünü değiştiriyor.İnsanların birbirini ile  düğünde, dernekte, çarşıda, pazarda, toyda,törende  gözle ve sözle kontrol ettiği  "birincil sözel kültür" aşamasına benzer " ikinci  sözel kültür" yaratıyor.

12. Küreselleşmenin yarattığı  "iş uygulamalarındaki homojenleşme" insanların davranışlarını  benzeştirirken , ayrıntıdaki  "yerel özellikleri " öne çıkarıyor. Bireyler, topluluklar ve toplumda yerel mikro kimliklere dönüş yapıyor.Küresel ile yerel arasında  "özel etkileşim alanları" oluşuyor.Piyasanın bu oluşumu yeni iş alanları, yeni ürünler ve  yeni örgütlenmeler gerektiriyor.

13. "Azalan ve artan nüfus" olgusunun piyasaya etkileri yeni bir " çıkarlar dengesi" oluşturuyor.Servetin yaratılması ve paylaşılmasını  köklü biçimde etkileyen bu demografik eğilim yeni birikim sistemini de yönlendiriyor. Harcanabilir geliri yüksek toplumlarda azalan nüfus olgusu, yaş ortalamasının yükselmesi  geleneksel ürünlerde talep daralma  yarattığı kadar yeni iş alanları da yaratıyor. Son çözümlemede mal ve hizmet üretimini  yaşlanan nüfus olgusuna göre yeniden ele alan örgütlenmelerin hızlanması bekleniyor.

14.Enformasyon-odaklı, küresel ve ağ kurumuna dayalı yeni birikim sistemi, bölgesel işbirlikleri gerektiriyor; çok-odaklı üretim, "çok-kültürlü yönetim", sınır dışı yatırımlarla "pazar satın alma  geliştirme"  konusunda şirketlerin yönelişini güçlendiriyor.

15.Mal ve hizmet akışkanlığının hızlanması, ulaşabilirlik ve erişebilirliğin artması, rekabetin yaygınlaşması, yoğunlaşması ve derinleşmesi  maliyet düşürmeyi, verimliliği, kârlılığı, çalışanların işi bağlılığını, müşteri bağlılığını korumayı farklı bir bakış açısı ve yöntemle ele almayı gerektiriyor.Yerel bakışı havza, bölge, yatın bölge ve  küresel ölçekte ele almayı gerektiriyor; işbirliğini  rekabet gücü yaratmanın odağına yerleştiriyor.

16.Pazar kuralları "nakit" ve  "sözleşmeler" üzerine kuruludur; o nedenle piyasalarda "eşdeğerlilik" ilkesi modernleşmenin özünü oluşturuyor. Hiyerarşi kuralları ise "otorite" ve " hesap verilebilirlikle"  ilgilidir. İş örgütlerinin, insan aklının tasarladığı yapay karakteri, başarılı olmalarını ve başarısız   uygulamalarını  "gözetim ve denetime" bağımlı  hale getiriyor.

17. Piyasada kontrol edemediğimiz uyarıcıların sayısı artıyor.İşlerimizde  çok sayıda insana bağımlı hale geliyoruz.Bu  tamamlayıcı eğilim " güven yaratmayı" farklı  boyutlara taşıyor. "Müzakerecilik" ayrı bir disiplin olarak daha da önemli hale  geliyor.

18. Bir önceki birikim sisteminde , genellikle tabandan gelen ve  "ihtiyaç-odaklı" örgütlenmeler; esnek birikim sisteminde  "öngörme-odaklı"  olmaya yöneliyor. Bu tamamlayıcı eğilim   gündemli, hazırlıklı ve etkin biçimde tartışılırsa "girişimci enerjisi" daha etkin kullanılabiliyor; aynı zamanda  dinamik envantere sahip olmayı, kurumsal bilgi paylaşımını, sivil örgütlenmeleri zenginleştirmeyi, çalışmalara  demokratik derinlik katarak içerik sağlamayı önemli hale getiriyor.

19. Kurumlardaki köklü değişim ihtiyacı, üretimin iç örgütlenmesini, endüstri-devlet ilişkilerini ve devletlerarası ilişkileri de yeniden yapılandırıyor.

20. İşyerleri, piyasanın "görünmez eli" ile  yönetişimin  "görünen elini" dengeledikleri zaman rekabet güçlerini  artırıyor.

21. Ölçek ekonomisinin yarattığı "erişebilme" ile  küçük ve esnek yapının "hız ve esnekliğini" koordine eden iş örgütlenmeleri  birikim yeteneğini koruyarak,uzun dönemli geleceklerini güven altına alabiliyor.

22.Serbest ve adil piyasa  koşullarında "eşdeğerlilik" korunarak ticaretin geliştirilmesi için  "şans eşitliği" yaratan sistemlerin oluşturulması ve işlerliği için  "uluslar arası düzenleyici kurumlara" olan ihtiyaç  giderek artıyor.

Bütün bu  eğilimler, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan 1000 yıllık dönemde hiç rastlanmayan fırsat kapılarını açıyor….Çünkü en gelişmiş süper  toplumlar da, gelişmekte olan toplumlar da aynı değişmeleri yaşıyor. Halkımızın deyimi ile, " …göç geri dönünde topal öne geçer".Önemli olan, öne geçildiği zaman konumu koruma ve geliştirmedir.Bu nedenle, gelecek hafta,  seçim sonrasında, tarihin önümüze koyduğu fırsatları nasıl değerlendirmemiz gerektiğini tartışacağız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar