Eğilimler, ”anlamanın” anahtarlarıdır
Önceki yazıda, Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII.yüzyılda Sanayi Devrimini hazırlayan eğilimleri iyi kavrayamadığı için fırsatları kaçırdığı ileri sürüldü.Bilgi Toplumu aşamasına geçilirken, "eğilimleri içselleştirmezsek", bazılarının " Türkler fırsat kaçırma fırsatını asla kaçırmaz" yargısını haklı çıkaracağımız ve kimseyi suçlama hakkımızın kalmayacağı üzerinde duruldu.
Eğilimleri gözleme, yarattıkları ve fırsat ve tehlikeleri baskın hale gelmeden kavrama çok önemli bir kaynak değerlendirme aracıdır. Eğilimlerin gözlenmesi, değerlendirilmesi, alternatif tepkilerin geliştirilmesi;fiziki sermaye, insan kaynakları ve teknolojiyi etkin, verimli ve sonuç alıcı kullanmanın bilinen en iyi yoludur.Sözün özü, eğilimler, gelişmeleri "kavramanın ve anlamanın" anahtarıdır.
Eğilimlerin yarattığı fırsatları en üst derecede değerlendirmenin, tehlikeleri en az maliyetle atlatmanın temel araçları , işleyen ve etkin kurumların yaratılmasıdır. Toplumsal yaşamın gözetimi,denetimi ve yönlendirilmesinin araçlarından biri olan "kurum" dendiğinde ne anladığımızı açıklayarak düşüncelerimizi geliştirelim…
Kurumlar , kurumsal değişim ve ekonomik etkinlikleri araştıran kapsamlı bir çalışmada kurum, toplumda oynanan oyunların kuralları , insanlar arasında etkileşimi biçimlendiren olanak ve kısıtları belirleyen araçlardır, tanımı yapılır. Kurumların gelişimi çoğu zaman geçici, tamamlayıcı ve rakip türden eğilimlerin, kişilerin ve örgütlenmelerin sonucudur. Bu eğilimler, kişiler ve örgütlenmeler, sağlam kaynaklar oluştururlar; kendilerini geliştirirler; bir araya gelirler yada ayrılırlar - ta ki, üzerlerindeki otorite, bu örgütleri konsolide olmaya zorlayana dek .
Kurumların tarihsel gelişiminin üç temel bileşeninden biri olan "eğilimlerin" doğru algılanması, geleceği inşa ederken fiziksel sermayenin, insan kaynaklarının ve teknolojinin de etkin kullanılmasının önünü açar. Böyle bir bakış açısından hareket ederek,son çeyrek yüzyılda gözlenen ana eğilimler ile destekleyen diğer eğilimlerin neler olduğuna ilişkin bilgilerimizi paylaşalım.
Saptayabildiğimiz eğilimleri iki ana başlıkta paylaşacağız: Önce "ana eğilimlerin" neler olduğunu kısaca tanımlayacağız. Bir adım sonrasında da " tamamlayıcı eğilimlerin" bir dökümünü yapacağız.
Günümüz dünyasındaki gelişmelerin doğru okunması, kaynaklarımızın ve değerler sistemimizin etkin yönetilmesi için eğilimlerin gözlenmesi "gerek şarttır". Burada paylaşılan eğilimlerin alabildiğine tartışılarak zenginleştirmesi ve bağlamları ile birlikte değerlendirilmesi de "yeter şart" olacaktır. Eğer eğilimlerle ilgili gözlem ve bilgileri seçkin azınlıklardan siyasi iradeye, oradan topluma yön veren kanaat önderlerinin derinliklerine taşıyabilirsek, kendimize iyi bir gelecek inşa edebiliriz.
Ana eğilimler
1.Sanayi Toplumu aşaması aşılarak, Bilgi Toplumu aşamasına geçilmiştir .Bilgi Toplumu aşamasının fiziki sermayesi, insan kaynakları ve teknolojileri, bir önceki aşamadan ayrışıyor.İnsanların yaşam biçimleri ve yaşam tarzları değişiyor. Bilgi Toplumu aşamasında, enformasyon odaklı, küresel ve ağ kurumuna dayalı bir örgütlenme ve kurumsal yapı ortaya çıkıyor.Geleceği inşa ederken, Bilgi Topmu insanının ihtiyaçlarını, karar ve kurumlarını, kurumların işleyişini ve oluşan kültürü betimlememeliyiz ki, belirleme olanağımız da olabilsin…
Bilgi Toplumu kavramına gelmeden önce "Endüstri Ötesi Toplum" gibi tanımlamalar yapıldı. Kavramın bileşenleri ve bağlamları yaşanmakta olan durumu kapsarsa tutar; toplumun ortak dilinin araçlarından biri haline gelir. Bu açıdan bakıldığında, Bilgi Toplumu kavramı, toplumların tümü için ortaya çıkan değişmeleri tanımlayabilmekte, oluşumları betimleyip belirleme olanağı vermektedir. Kavram, aileyi, işyerini, okulları, üniversiteleri, dini kurumları, devlet düzeyi örgütlenmelerin var olan durumu ve geleceği inşa etmeye ilişkin tasarımları açıklayabilmektedir.
Sosyolojide "farklı dönemlere ait olanların eş zamanlılığı ilkesi", daha önce icat edilen, geliştirilen teknolojik birikimlerin tümüyle yok olmadığını, koşullara bağlı olarak yaşamını sürdürdüklerini anlatır. Bu bakış açısıyla, herhangi bir üretim aşamasının tümüyle yok olması söz konusu olamıyor; o nedenle klasik endüstri döneminin sonuna vurgu yapan bir açıklamanın kapsayıcı olması gerekiyor.
Toplumsal değişmelerin aşamaları adlandırılırken, işlerin ağırlıklı olarak hangi kaynaklara dayalı geliştiğine bakmalıyız. Tarım Devrimi sonrasında çok uzun bir zaman kesitinde insanlar kırsal kesimde tarlada çalışmayı iş edinmiştir.Sanayi Devrimi fabrika-odaklı üretimle sıradan kol gücü kadar giderek ihtisaslaşan işgücü gerektirmiştir. Üretim ve dolaşımda zihinsel emeği en düşük düzeyde talep eden iş sayısında dramatik düşüş ,Bilgi Toplumu aşamasına geçişin belirgin göstergelerinden biridir.
2. Dünya genelinde "ekonomik güç merkezi" odak değiştiriyor . Ekonomik güç merkezinin değişmesini "dünyaya açık" algılama ile izlemeden etkin bir gelecek inşa edilebilmesi olanaksızlaşıyor. Sağlıklı gelecek inşası, ekonomik güç merkezinin odaklandığı toplumların değerler sistemini tanımayı, ortak iradelerini analız etmeyi, ortak yararlarının neler olduğunu saptamayı, ortak projeleri hakkında bilgi sahibi olmayı ve oluşan kurumları tanımayı gerektiriyor.
3. Refah arayışındaki insanların göçleri, kentleşme olgusunu hızlandırıyor. Kentleşme olgusu insanları yakınlaştırıyor; aynı zamanda aralarındaki yarışı da kızıştırıyor . Kentleşme, toplumun dayanaklarından biri olan aile yapısını değiştiriyor. Kadınların iş yaşamına girmesi ketleşme ile birlikte hızlanıyor.Ekonomilerin verimi, önemli ölçüde kentsel ekonominin verimine bağımlı hale geliyor. Yönlendirici bir eğilim olan kentleşmenin yeni gereksinimleri, yeni planlama ihtiyacı, yatırımların yönlendirilmesi, kentsel işlevlerin çeşitlendirilmesi ve erişebilirliğin kolaylaştırması geleceği inşa etme gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.
4. Teknolojiye kolay erişebilirlik, ekonomik büyümede bir eksen kayması yaratıyor. Yaşanan büyük finansal kriz deneyimi de gösterdi ki, nüfusu kalabalık ülkeler ekonomik büyümenin güvencesi haline geliyor. Bu yeni insan-odaklı ekonomik büyümenin talep koşullarını, faktör koşullarını , karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini ve rekabet sistemini köklü biçimde değiştiriyor.Sanayi devriminin fosil yataklarına dayalı temel maddelerin rezervlerinin tükenme süreci hızlanıyor; geleneksel hammaddeler yerlerini hızla alternatif kompozit maddelere bırakıyor.
5. Ana eğilimlerden bir diğeri de "tüketici değerleri, beklentileri ve davranışlarındaki değişme." Günümüzde "orta sınıf" üçüncü yükselişini yaşıyor. Orta sınıftaki gelişme, tüketici eğilimlerini güçlü biçimde etkiliyor.Aynı zamanda yoksul zengin arasında farkın açılması paradoksal bir gelişmeye yol açıyor.
6. Sanayi Devrimi aşamasında insanın kol gücünün uzantısı olan üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı kurumlar ekonomik sistemin içeriğini oluşturuyordu.Bilgi Toplumu, insanın zihin gücünün uzantısı olan teknolojileri öne çıkarıyor. Erişebilirliğin alabildiğine artması, yakınlaşmanın yarattığı yarış, rekabet gücünü " dönüştürücü inovasyona" bağımlı hale getiriyor. Bilişim-odaklı genç nüfusun beklentileri, giderek artan yaşlı nüfusun beklentilerinden farklılaşıyor.
7. Teknolojik gelişmeler "sınırsız şeffaflıktan sınırsız şeffaflığa" geçiş sürecini hızlandırıyor . Değer tekeli yaratma, değer tekeli koruma zamanı giderek daralıyor; karşılıklı-bağımlılık ilişkileri derinleşiyor.Bu yeni ağ sisteminin gerektirdiği merkezi konumlamayı doğru yapma, alan hakimiyetini gözetme iş dünyasında pazarlama ve satış etkinliklerinin örgütlenmesinde belirleyici bir eğilim olarak güçleniyor.Sınırsız şeffaflıktaki gelişmenin "ilkeli gizlilik ve değer tekelini korumanın imkansızlığı" gibi algılanmamalı…Gizlilik sınırlarının daralması ve değer tekelini koruma için üst düzey akıl, etkin koordinasyon .sıkı gözetim ve denetim gerektirdiği şeklinde anlamak daha doğru olur.
8. Bir başka ana eğilim de "işbirliği ihtiyacının" giderek artması. Geleceği inşa ederken, net enformasyon, etkin koordinasyon ve odaklanma gerekiyor.Bu üç aracın işlevselliği, "işbirliği bilincinin" gelişmesini gerektiriyor.
Tamamlayıcı eğilimler
Ana eğilimleri bir dizi tamamlayıcı eğilim güçlendirir.Ana ve tamamlayıcı eğilimler strateji geliştirirken, taktik kararlar verirken, projeleri hayata taşırken değerler sistemimizin de çerçevesini çizer.Ulaşabildiğimiz başlıca tamamlayıcı eğilimler de aşağıda başlıklar halinde aktarılıyor:
1.Fabrika-odaklı üretim dönemindeki "az sayıdaki girişimci" egemenliği "kitle girişimciliği" eksenine kaydı. Kitlelerin yaratıcı yeteneklerini geliştiren ve potansiyellerini esneklikle değerlendiren toplumlar gelişiyor.Söz konusu gelişmeyi yaratan "girişimci enerjisi" toplumların en önemli değeri haline geliyor.
2. "Emek-sermaye ekseninde" gelişen klasik sanayi döneminin egemen sosyo-ekonomik ilişkileri, yerini "yaratıcı-girişimci eksenli" ilişkilere bırakıyor.Toplumların "yaşam biçimi" ve "yaşam tarzlarını" yeniden tanımlamasına neden olan bu eğilim, tüketici değerlerini, eğilimlerini, beklenti ve davranışlarını biçimlendiriyor.
3. "Ürün envanter ömürlerindeki kısalma", endüstride "girdi alan" ve "girdi veren" sektörlerdeki "ileriye - geriye" bağlantılar, iş çevresinin temel bileşenlerinden biri olan "karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini" değiştiriyor.
4. "Ulaşabilirlik ve erişebilirlik" olanaklarının gelişmesiyle değişen "karşılıklı-bağımlılık ilişkileri"nin oluşturduğu "ağ-kökenli örgütlenme", bir önceki gelişme aşamasının dayanağı olan çok sayıdaki "aracı kurumun" işlevini değiştiriyor ;bazıları tasfiye olması sürecini hızlandırıyor.
5. Arz yetersizliği nedeniyle bir önceki birikim sisteminde egemen olan "satıcı piyasalar", arz cephesindeki gelişme nedeniyle "alıcı piyasa egemenliğine" kayıyor. Dünya fiyatlarını odak alan üretim süreçleri, dünya verimliliğini yakalayan işgücü profilleri yeni dönemin "işletme yönetiminin" temel sorunu olma özelliğini giderek pekiştiriyor.
6. Bilimi ve teknolojik gelişmelerin yarattığı "kalite homojenliği" ürünler arasındaki farklılıkları gözle görerek, dokunmayla, kokuyla ya da tadarak anlamayı olanaksızlaştırıyor.Bu tamamlayıcı eğilim, ürün pazarlama ve satışında "marka ve imaj bağımlılığını" artırıyor.Marka ve imaj yaratma da, sadece firmaların çabasıyla çok zor.Bu nedenle ekonominin bütün aktörlerinin, devletin, özel girişimcilerin ve sivil inisiyatiflerin aynı ortak stratejinin arkasında durması gerekiyor.
7. "Üretim-istihdam ilişkileri" de bir önceki birikim sistemde geçerli olandan farklılaşıyor. Teknolojinin hız, esneklik, ölçek vb. alanlarındaki ilerlemesi, insangücü yerine teknoloji ikamesini hızlandırıyor. Bu gelişme, yeni yatırımların istihdam yaratma kapasitelerini farklılaştırıyor. Yatırımlar kısa dönemde gerekli istihdamı yaratamıyor; orta ve uzun dönemde ve dolaylı biçimde istihdam yaratmada etkili olabiliyor.
8. "Üretim-para" arasındaki ilişki klasik sanayi döneminin paradigmaları ile kavranamayacak ölçüde değişiyor. Paranın akışkanlığındaki artış, para-üretim arasındaki ilişkiyi değiştiriyor.Piyasalarda dolaşan para, üretilen mal ve hizmetten bağımsızlaşıyor; sanal bir para piyasası oluşuyor. Bu destekleyici eğilim, proje sahiplerinin para peşinde koşması dönemini sonlandırıyor; paranın iyi projeler araması olgusunu güçlendiriyor.
9. Bilim ve teknolojideki gelişme "üretim-hammadde ilişkilerini" değiştiriyor.Geleneksel hammaddelerin kullanımı - petrol dışında- görece azalırken; yeni hammaddeler, özellikle kompozit malzemeler çok hızlı bir gelişme gösteriyor.Geleneksel hammaddelerin yerine geçebilen yeni hammaddelerin sayısı hızla artması, önemli ölçüde geleneksel hammadde rezervlerinin tükenmesiyle de ilgili. Geleneksel hammadde rezervlerindeki tükenişin hızlanması eğilimi, geleceğin bilim-teknik gelişmelerini belirleyen bir eğilim olarak da değerlendirilebilir.
10. Klasik sanayi döneminin birikim sisteminde " dışa dönük eğitim-öğretimle" geliştirilen yetenekler, eğilimlerin fırsat ve tehlikelerini analize yöneldi.Analizle yönetim, çok seslilikten çok sesliliğe geçiş önem kazandı.Eğitim öğretimde "içe dönük gelişme" hızlandı. Çekirdek yeteneklerin geliştirilmesinde "sürdürebilirlik" içe dönük eğitim ihtiyacının güçlenmesi sonucunu yaratıyor.
11. Etkileşimli teknolojiler, açık sınırlar, kolay seyahat, kolay göç, kolay iletişim ve algı değişmesi, bilgiye kolay erişebilirlik;aile, okul, şirket ve diğer büyük kurumların yapılarını, işlevlerini ve kültürünü değiştiriyor.İnsanların birbirini ile düğünde, dernekte, çarşıda, pazarda, toyda,törende gözle ve sözle kontrol ettiği "birincil sözel kültür" aşamasına benzer " ikinci sözel kültür" yaratıyor.
12. Küreselleşmenin yarattığı "iş uygulamalarındaki homojenleşme" insanların davranışlarını benzeştirirken , ayrıntıdaki "yerel özellikleri " öne çıkarıyor. Bireyler, topluluklar ve toplumda yerel mikro kimliklere dönüş yapıyor.Küresel ile yerel arasında "özel etkileşim alanları" oluşuyor.Piyasanın bu oluşumu yeni iş alanları, yeni ürünler ve yeni örgütlenmeler gerektiriyor.
13. "Azalan ve artan nüfus" olgusunun piyasaya etkileri yeni bir " çıkarlar dengesi" oluşturuyor.Servetin yaratılması ve paylaşılmasını köklü biçimde etkileyen bu demografik eğilim yeni birikim sistemini de yönlendiriyor. Harcanabilir geliri yüksek toplumlarda azalan nüfus olgusu, yaş ortalamasının yükselmesi geleneksel ürünlerde talep daralma yarattığı kadar yeni iş alanları da yaratıyor. Son çözümlemede mal ve hizmet üretimini yaşlanan nüfus olgusuna göre yeniden ele alan örgütlenmelerin hızlanması bekleniyor.
14.Enformasyon-odaklı, küresel ve ağ kurumuna dayalı yeni birikim sistemi, bölgesel işbirlikleri gerektiriyor; çok-odaklı üretim, "çok-kültürlü yönetim", sınır dışı yatırımlarla "pazar satın alma geliştirme" konusunda şirketlerin yönelişini güçlendiriyor.
15.Mal ve hizmet akışkanlığının hızlanması, ulaşabilirlik ve erişebilirliğin artması, rekabetin yaygınlaşması, yoğunlaşması ve derinleşmesi maliyet düşürmeyi, verimliliği, kârlılığı, çalışanların işi bağlılığını, müşteri bağlılığını korumayı farklı bir bakış açısı ve yöntemle ele almayı gerektiriyor.Yerel bakışı havza, bölge, yatın bölge ve küresel ölçekte ele almayı gerektiriyor; işbirliğini rekabet gücü yaratmanın odağına yerleştiriyor.
16.Pazar kuralları "nakit" ve "sözleşmeler" üzerine kuruludur; o nedenle piyasalarda "eşdeğerlilik" ilkesi modernleşmenin özünü oluşturuyor. Hiyerarşi kuralları ise "otorite" ve " hesap verilebilirlikle" ilgilidir. İş örgütlerinin, insan aklının tasarladığı yapay karakteri, başarılı olmalarını ve başarısız uygulamalarını "gözetim ve denetime" bağımlı hale getiriyor.
17. Piyasada kontrol edemediğimiz uyarıcıların sayısı artıyor.İşlerimizde çok sayıda insana bağımlı hale geliyoruz.Bu tamamlayıcı eğilim " güven yaratmayı" farklı boyutlara taşıyor. "Müzakerecilik" ayrı bir disiplin olarak daha da önemli hale geliyor.
18. Bir önceki birikim sisteminde , genellikle tabandan gelen ve "ihtiyaç-odaklı" örgütlenmeler; esnek birikim sisteminde "öngörme-odaklı" olmaya yöneliyor. Bu tamamlayıcı eğilim gündemli, hazırlıklı ve etkin biçimde tartışılırsa "girişimci enerjisi" daha etkin kullanılabiliyor; aynı zamanda dinamik envantere sahip olmayı, kurumsal bilgi paylaşımını, sivil örgütlenmeleri zenginleştirmeyi, çalışmalara demokratik derinlik katarak içerik sağlamayı önemli hale getiriyor.
19. Kurumlardaki köklü değişim ihtiyacı, üretimin iç örgütlenmesini, endüstri-devlet ilişkilerini ve devletlerarası ilişkileri de yeniden yapılandırıyor.
20. İşyerleri, piyasanın "görünmez eli" ile yönetişimin "görünen elini" dengeledikleri zaman rekabet güçlerini artırıyor.
21. Ölçek ekonomisinin yarattığı "erişebilme" ile küçük ve esnek yapının "hız ve esnekliğini" koordine eden iş örgütlenmeleri birikim yeteneğini koruyarak,uzun dönemli geleceklerini güven altına alabiliyor.
22.Serbest ve adil piyasa koşullarında "eşdeğerlilik" korunarak ticaretin geliştirilmesi için "şans eşitliği" yaratan sistemlerin oluşturulması ve işlerliği için "uluslar arası düzenleyici kurumlara" olan ihtiyaç giderek artıyor.
Bütün bu eğilimler, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan 1000 yıllık dönemde hiç rastlanmayan fırsat kapılarını açıyor….Çünkü en gelişmiş süper toplumlar da, gelişmekte olan toplumlar da aynı değişmeleri yaşıyor. Halkımızın deyimi ile, " …göç geri dönünde topal öne geçer".Önemli olan, öne geçildiği zaman konumu koruma ve geliştirmedir.Bu nedenle, gelecek hafta, seçim sonrasında, tarihin önümüze koyduğu fırsatları nasıl değerlendirmemiz gerektiğini tartışacağız…