Egemenler ve ekonomi

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

İktidar mensuplarının toplum üzerinde uyguladıkları egemenlik kurma çabaları sürecinde yaptıklarından birisi de kavramların, değerlerin ve gerçeklerin içini boşaltmaktır. Bu durum sadece yerel ölçekte değil, küresel ölçekte yapılmakta.

ABD Irak’a müdahale etme gerekçesini Saddam’ın kimyasal silah sahibi olmasına dayandırmıştı. Özgür Irak’ı kurmak için saldırdılar. Anlaşıldı ki Saddam’ın kimyasal silahı yokmuş, İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair bu yalanı daha sonra itiraf etti. Bush bir muhafazakardı, Blair ise söz de solcu idi. Fark etmedi, çünkü her ikisi de egemen sınıfı temsil ediyordu ve özgürlük kavramının içini boşaltılar. Yalanı gerçek diye pazarladılar.

Uluslararası boyutta geçerli olan bu durum, ulusal (yerel) ölçekte de geçerlidir. Türkiye’nin Suriye’ye karşı uyguladığı politika da böyle bir temele dayanıyordu. Şimdi Türkiye’ye göç etmiş Suriye halkı sıkışmışlığın girdabına düşmüş durumda. Çünkü kendilerine kucak açmış görünen İslamcılar da, Türkiye’nin Hükümeti de artık yeter, bu yükü çekemeyeceğiz diyor. Daha yerel bir örnek verelim; Türkiye’de uzun yıllar ülkeye komünizm gelecek masalı egemen güçlerce pompalandı, hatta komünizm ile mücadele dernekleri sahneye sürüldü. Bu sava sarılarak 70’li yıllarda Milliyetçi Cephe Hükümetleri kuruldu. Yurtsever gençler öldürüldü, Çorum, Malatya, Maraş’da katliamlar yapıldı. Turgut Özal akılcı davrandı, Komünist Parti’nin serbestçe faaliyet göstermesine izin verdi, Partinin aldığı oy ortada. Ancak Komünizm korkusu ile bu ülkenin gerici güçleri yurttaşların inandıkları güven kavramının içini boşaltılar. Türkiye OECD ülkeleri içinde hala insanların biri birine en az güven duyduğu ülkeler arasında.

Siyasette görülen bu yapılanma ekonomide de yaşandı. Hatırlayalım, IMF ve AB (ABD ve Almanya) yaşanan son finansal krizi nerede ise Yunanlı emeklilerin maaşlarının yüksek olmasına bağlamışlardı. Yunan Hükümeti dirayetli çıktı da, yalan kısmen de olsa tersine çevrildi.

Türkiye’de 2001 krizi efsane haline getirildi. Halk ülkenin batma noktasına geldiğine inandırıldı, sonuçta ülke de farklı bir siyasi hareket iktidara getirildi. 2009’da Türkiye Cumhuriyeti’nin rekor GSYH küçülmesi yaşanırken (ekonomi 2009’un ilk çeyreğinde %14,4 küçüldü) bu defa kriz algısı yaratılmadı (grafiğe bakınız), çünkü egemen güçler bunu istemedi.

Şimdilerde yeni bir oyun ile karşı karşıyız. BIST rekorlar kırıyor masalı piyasaya sürüldü. Egemen medyaya bakarsak ülke ekonomisinde sorun yok. Ancak makroekonomi kitapları başka şeyler söylüyor.

Kaynak: TUİK veri tabanı

Makro iktisat teorisi bir ülke ekonomisi analiz edilirken temel göstergelere bakılmalıdır diyor. Bunlardan bazılarının Türkiye’deki gerçekleşmeleri şöyle:

Enflasyon oranı (Nisan 2017): %11,87 (OECD ve AB’de ilk sırada)

İşsizlik Oranı (şubat 2017 dönemi): %12,6 (OECD ve AB’de Yunanistan ve İspanya’dan sonra üçüncü sırada)

Büyüme Oranı (2016): %2,9 (Yeni seri)

Cari Açık/GSYH: %4,4

Bütçe Açığındaki Artış (Ocak-Nisan 2017 dönemi): %430,9

Bütçe Açığı/GSYH (2016): %2

Bu verilerden yola çıkarak soralım (eksik kalan verileri siz de tamamlayabilirsiniz) ekonomi ne durumda? Yanıtı siz verin ki, maliyeti de siz de kalsın.

İnsanlar rakam değildir

İki insan, iki eğitimci ölüyor.  Akademisyen Nuriye Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça işlerini yitirdiler, açlık grevindeler.

Sessiz kalmamalıyız. İnanın kaybedeceğimiz sadece iki can olmayacak.

Bugün Gençlik ve Spor Bayramı. Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün anısı önünde bir kere daha sevgiyle, saygıyla eğiliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019