Efsane 4’lüden Türkiye giyim sanayiinin büyüme macerası
Aslında konuk Sarar’ın kurucusu Cemalettin Sarar, ona soru soran ise Abdullah Kiğılı… Evet katılımcılar arasında yine Türkiye giyim sanayiinin duayenlerinden Osman Benzeş var. Bir de bu isimler arasına Hüsnü Özyeğin katılınca, efsane bir topluluk oluşmuş oluyor. Galiba aralarında tek eksik Mustafa Taviloğlu oldu... Konuşma Abdullah Kiğılı’nın sorularıyla başlıyor ama ardından söyleşi ortak bir sohbete dönüşüyor. Cemalettin Sarar ile ilk söyleşilerden birini yapan ve diğer isimlerle de uzun yıllardır birarada olan bir gazeteci olarak benim için bulunmaz bir ortam... Onların ve davet sahibinin izniyle bazı satırbaşlarını bu güzel sohbetten aktarmak istedim. Bu fotoğraf bir daha ne zaman oluşur bilemiyorum. Her anlattıkları tarihe birer not, bir belgesel niteliğinde adeta... Bir sayfada da olsa size o ortamı biraz yaşatmaya çalışayım...
Küçük bir topluluk aslında, patronların birbiriyle sohbet etmesi fikrinden yola çıkarak Sibel Kaya tarafından organize edilen Patronlar Okulu’nun o akşamki konuğu Sarar’ın kurucusu Cemalettin Sarar’dı soruyu soran ise Abdullah Kiğılı... Küçük topluluk arasında Osman Benzeş ve Hüsnü Özyeğin vardı. Cemalattin Sarar o günden sonra bana 1995 yılında Capital’de onunla yaptığım ve kapak olarak değerlendirdiğimiz söyleşiyi de gönderdi... Zaman çabuk geçiyor, bu duayenleri birarada bulmak ise gerçekten zor. O yüzden bir tat, tarihe bir not olarak size bu güzel söyleşiden, bazen karşılıklı esprilerle dolu diyaloglardan bir kısmını çok da dokunmadan aktarmaya çalışacağım...
SARAR’IN ÖYKÜSÜ NASIL BAŞLIYOR?
ABDULLAH KİĞILI-Allah’tan ki biz rakip değiliz dostuz... İki meslektaşız... Ben buraya daha önce konuk olarak gelmiştim. Ama Cemalettin Sarar’ı ağırlama fikri doğunca tabii hayır diyemedim. Cemalettin Bey bize biraz öyküsünden bahsetsin.
CEMALETTİN SARAR- 1944 doğumluyum, babam Abdurrahman Sarar, annem Semiha Sarar, 3 kardeşiz, 19 Nisan 1944’de doğdum...
ABDULLAH KİĞILI- Şu kısmete bak, ben 20 Nisan o 19 Nisan...
CEMALETTİN SARAR- Kumaşların içinde büyüdük, babamın Bayat Pazarı’nda 12 metre mağazası vardı... Hazır Elbiseci Abdurrahman Sarar...
ABDULLAH KİĞILI- Terzi mi? Tüccar terzi?
CEMALETTİN SARAR- Hayır, “Hazır Elbiseci Abdurrahman Sarar”, o zaman öyle denirdi... Babam 12 metre kare dükkan, birkaç makine onlarla çalışıyor. Ölçü alıyor dikiyor, pantolon, kaba pantolon dikiyor...
ABDULLAH KİĞILI- Şayak pantolon... Şayak derlerdi o zaman...
CEMALETTİN SARAR- Babam 12 metre kare dükkan ile başlıyor, 24 oluyor, 48 oluyor, böyle böyle büyüdük. Ben de okuldan çıkar işe gelirdim. Hep mücadele ettik, ilkokul. Mücadeleyle işleri büyüttük... 12 kişi oldu 15 kişi oldu, babam elbiseleri dikiyor ve satıyor. 500 liralık, 250 liralık senet veriyor. O zaman kumaş almaya Agop Amca’ya gidiyoruz, Salomon Amca’ya gidiyoruz... Beni de götürüyor babam... Böyle böyle işleri büyütüyoruz. 12 metre kare dükkandan önce 60, 80 derken 100 kişiyi geçtik. Büyüdük, kimlere mal satıyorduk. İtfaiye meydanına mal satıyorduk Ankara’ya... İnegöl’e, Afyon’a, Kütahya’ya mal satıyorduk…
OSMAN BENZEŞ İLE İLK İHRACAT
CEMALETTİN SARAR- 1970 yılıydı Osman Abi geldi (Osman Benzeş) güzel bir atölye yaptık. O da burada belki o da anlatır. Atölye 5 katlıydı... Çünkü 100-120 kişi olduk çok dağınık. O yüzden ayrı yerlerde bunları yapmak zor oluyor, babam bunları bir yerde toplayalım dedi ve 5 katlı atölyeyi öyle kurduk. Her katta 30-40 tane makine... Bir gün Osman Benzeş abim geldi atölyeye... Kaç bin takım elbise için konuşmuştuk?
OSMAN BENZEŞ- 1980 yılıydı Eskişehir, Sarar’a gidişim... 4 bin takım elbise... Irak’a Musul’a...
CEMALETTİN SARAR- Evet Osman Abi’ye Irak’a ihracat için 4 bin takım elbise diktik. Parasını konuşmadık. Fiyatını konuştuk ama ne zaman alacağız vereceğiz diye konuşmadık. Osman Abi’ye elbiseleri teslim ettik. Bir ayda elbiseleri diktik... Çiçek gibi elbiseler.
OSMAN BENZEŞ - Onlara MacGregor etiket taktık, sanki İtalyan markası gibi…
CEMALETTİN SARAR- Osman Abi geldi malları gördü içi geçti... Ondan sonra malları teslim ettik gitti. Aradan bir ay geçti ondan ses yok.
OSMAN BENZEŞ- Irak’tan çıkamıyorum ki o zamanlar...
CEMALETTİN SARAR- Babam soruyor, “nerde o arkadaşın Osman Bey, paralarımızı ne zaman alacağız” dedi. Ben merak etme kuruşuna kadar öder dedim paraları... Osman Abi çanta içinde paraları getirdi, işte böyle kazandık. Orada kazandık, Kayseri’de kazandık, İstanbul’a verdik. Millet bizim için dediler ki bu adam batar. Az kâr çok satış olay bu... Güzel de namuslu da diktik, çalmadık, çırpmadık da kimsenin malını. Abimin parası da bereketliymiş…
OSMAN BENZEŞ- İlk ihracat aslında o günlerde yaptığımız. Sizin ilk ihracatınızdı. Burayı anlamak ve dinlemek lazım. Elbise arıyoruz, kim yapar dedik. Orası yapar dediler... Sarar’a gittik. Geldim sabaha karşı saat 3-5 kapıyı çalıyorlar ‘hala yatıyor musunuz?’ diye… Meğer alıştırmışlar, Anadolu’dan esnaf ne zaman gelse kapıyı çalıyor malı alıyor gidiyor... Bunlar da 4-5’de kalkıyor atölyeye çalışmaya gidiyor. Kaçta istersen o saatte uyandırıyorsun. Dünyada böyle bir şey olmaz. Bu kadar saat beklemem diyor gelen esnaf bunlar hemen iniyor aşağıya malları veriyorlar. Yola çıkıyor gidiyor.
CEMALETTİN SARAR- Evet ilk ihracatı senin sayende böyle yapmıştık. Ev o zaman atölyenin tam karşısında kiralık evde oturuyoruz ki esnafın malını verelim. Ondan sonra mağazalar açılmaya başladı. 1983 yılında organize sanayide bir yer aldık. 45 bin metrekare bir fabrika yapmaya başladık. Babamı o yıl kaybettik... Bu arada kamyonlarca kumaş alıyor, kamyonlarca mal satıyoruz. Para var ama her gün devalüasyon oluyor onun için paraları mala çeviriyoruz. ABDULLAH KİĞILI- Aylık yüzde on, yıllık yüzde 120...
'BANA FABRİKAYI GÖSTERMEDİLER'
CEMALETTİN SARAR- Ondan sonra fabrika binasını bitirdik, İGS geldi, gel bizim fabrikaya bak aynısını yap dediler. Fabrikaya gittik, İGS’ye sokmadılar bizi... Kapıyı açtılar uzaktan gösterdiler. Ben daldım içeriye kolumdan çektiler sokmadılar. Ya dedim ‘patron söyledi.’ Yok bırakmadılar içeriye. Ondan sonra İsviçre’nin Gerzi firmasıyla anlaştık plan çizdirdik... Lisan yok bende, Türkçe... Almanca bilen bir arkadaş bulduk onunla birlikte bu işleri yürütüyoruz. Fabrikaları gezdik... Pazarlık ettik, onlarda pazarlık yok dedi o zaman yanımızdaki arkadaş, ben dedim eski makine aldım kaç defa 250 mark diyor ben 50 marka alıyorum. Her yerde pazarlık vardır dedim... Biz oradan 1 milyon marklık makine ayırttık, 1985 yılında... Akşam yemeğe gittik, dedim ki nakit alacağım, yüzde 10 yapalım dediler ben yüzde 40 dedim... Olmaz dedim... Bayisi Türkiye’de yüzde 20 alıyormuş. Güven Abi... Ondan da yüzde 5 kırdım. Sonuçta makineleri yüzde 30 ile aldım. Sonra bir sene vade aldım. Peşin dedik ama 3 ayda bir 3 ayda bir ödedik... Türk Ticaret Bankası’ndan da kredi aldık. Pek çok şirketten daha makine aldık 3 milyon markı buldu... Hepsinde de yüzde 30 indirim yaptırdık. Pazarlık ede ede aldık. Makinecilerle dost olduk...
BOSS İLE 14.5 SENE ÇALIŞTIK
CEMALETTİN SARAR- İtalyanlar geldi, Almanlar geldi, hepsi ‘bize diker misin’ dediler. Hugo Boss geldi sonuçta... 8-10 makine daha gerekli dediler paran var mı Sarar dediler. Kasayı açtım, bir torba altını döktüm. Rahmetli babam almıştı... Attım onları biz Osmanlı çocuğuyuz böyle altın küpleri var bizde dedim. Küpleri kırdık harcıyoruz dedim... (Gülüşmeler ve kahkahalar) Tamam dediler ve biz onların istediği makineleri de aldık. İlk sipariş 500 ceket gönderdiler, onları 15 günde diktik. Sonra 1000 takım elbise derken Boss ile 14.5 sene çalıştık. Sonra onlar kendi fabrikalarını kurdular İzmir’de...
OSMAN BENZEŞ- Tabii siz Boss’dan çok şey öğrendiniz bunun da hakkını teslim etmek gerekli. Dünyada iyi bir konfeksiyon fabrikası nasıl kurulur, nasıl olmalı öğrendiler ve o disiplinle üretim yaptılar.
'BOSS’TAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK'
CEMALETTİN SARAR- Boss’dan öğrendiğimiz disiplinle üretim yaptık ve bu işleri geliştirmemizde bu uluslararası çalışma biçiminin çok etkisi oldu. İtalya’dan kumaşlar alıyorlar, Ceruti, Zegna’dan getiriyorlar dikiyoruz. Bizim Türkiye’de de Altınyıldız, Yünsa, Bahariye’nin müdürleri geliyorlar Cemalettin kardeş şu kumaşların parçalarından ver. İtalya’dan o kumaşlardan ürün geliştirmeye çalışıyorlardı. Onlarla birlikte burada da kaliteli kumaş yapmaya çalıştık. Kumaşçılara da faydamız oldu. O zamanlar günde 1500 adet takım elbise dikiyorduk. Her hafta 3-4 TIR birden gönderiyorduk.
ABDULLAH KİĞILI- Hugo Boss hala bu işte yılda 4 milyona yakın takım elbise ile en çok takım elbise üreten şirketlerden. Dünyada da içine bakarsanız Made in Turkey yazar.
CEMALETTİN SARRAR- Boss gidince biz ne yaptık... Sağa sola mal vermeye başladık. Ankara’da iki mağazada bir bizim malımız, İzmir’de öyle, Türkiye’nin genelinde öyle...
'PERAKENDE DE REKABET YÜKSEK'
ABDULLAH KİĞILI- Biraz da geleceği soralım Cemalettin Sarar’a sıkıntılar var 2019’a seçim geçireceğiz… Bizim işimizde de şöyle bugün yatırım yapsan dönüşü 1 yılı alıyor. Biz şu anda 2018’in yaz koleksiyonlarını bitirmek üzereyiz, siparişler verildi mallar geliyor. İmalata girdi, 2019 yılı kışına da bir ay sonra üretmeye başlıyoruz. Ve o günlerde ortam nasıl olacak hiç bilmiyoruz. Nasıl başlayacaksın neye göre başlayacaksın? Biz tabii önümüzü hiç göremiyoruz… Perakende de çok büyük bir rekabet var. Yabancı markalar giriş yapıyor. AVM’ler hemen onlara hoş geldin diyor, dekorasyonlarını bile yapıyorlar. Kiraları bizden ucuz… Bizim gibi, markaların ayakta kalması da mucize… Kendi markalarımız da büyüyor tabii Koton’lar, LC Waikiki’ler… İkisinin ortasında kaldık..
CEMALETTİN SARAR- İşimiz zor… Biraz karanlıkta el yordamı gidiyoruz. Onun için birlik beraberlik en güzeli diyorum. Olumlu, sakin olmak önemli her şeyin başı tatlı dil… Türkiye’nin bugünkü piyasa şartlarından ben de üzgünüm. İhracatımız var ama iç piyasamızın da iyi olması gerekli… Hesabını kitabını bu dönemde iyi yapacaksın…
HÜSNÜ ÖZYEĞİN- Ayağını yorganına göre uzatma dönemi...
'SARAR YÜZÜNDEN BİZE İŞ KALMADI'
ABDULLAH KİĞILI- Sarar o dönem adeta Bafra Sigarası gibi, her yerde bulunuyor! İnanılmaz bir şey...
CEMALETTİN SARAR- Gerçekten öyleydi, Bafra Sigarası o zamanın Yeni Harman sigarası gibi, her köşede bir Sarar mağazası var.
ABDULLAH KİĞILI- Biz de tabii o zamanlar aynı işi yapıyoruz... Ben de aynı işi yapıyorum ama tabii küçüğüm ve Sarar bir dev... Bugün de yine aynı bence... Dev bir müessese ve bir daha bir Sarar kurmak mümkün değil. Türkiye’nin medarı iftiharı... 1971 ilk tabii Beymen var. Ne mutlu ki bana, ben Beymen’in de ortağıydım. 1972 yılında ben Beymen’e ortak oldum ve ilk Beymen mağazasını açtım... 1972 İGS açıldı... Daha sonra en büyük Sarar oldu. En iyisini o yaptı. Benim hem İstiklal Caddesi’nde mağazam vardı. Beyoğlu’nun köşesinde de yine Beymen Mağazası vardı ve o zaman Altınyıldız ile ortaktık. Türkiye’nin en büyük finans bankacısı da burada Hüsnü Özyeğin’de aramızda bu arada... Bir taraftan toptan mal satıyoruz ve fabrika kurmuşum, 48 ilde 500’ün üzerinde bayim vardı. Ne zaman ki Sarar mükemmel bir işe girişti Boss ile ortaklığa girdikten sonra da bayilik sistemiyle tüm Türkiye’ye mal satmaya başladı. Bizden iyi işçiliği vardı, kumaş güzeldi... Bir de çok akıllı işler yapıyorlar, uzun vadeli mal satıyor ve bütün piyasayı aldılar. Abdullah dedim, sana iş kalmadı... Ne yapmam lazım, aynı sistemi devam ettirirsek Kiğılı’yı yok edeceğiz. Sarar’ın karşısında benim durmam mümkün değil... 1990 yılında ikinci mağazayı Ataköy Galeria’da açtık. İlk mağazayı 1969 yılın açmıştık. İki mağazamız var. Beyefendi Bafra Sigarası gibi, Türkiye’nin her köşesine mal satıyor. Ama bayilik veriyor, mağaza değil ürün satıyor.
HÜSNÜ ÖZYEĞİN'DEN DESTEK GELDİ
CEMALETTİN SARAR- Hüsnü Abim (Hüsnü Özyeğin), Yapı Kredi’nin genel müdürü o zaman... Geldi fabrikamıza, temellerini o attı... 500 bin lira para verdi bize ve al oğlum bu çeki, kendi paran gibi kullan dedi... Çek karnesini bize verdi. Bu banka senin kasan dedi...
HÜSNÜ ÖZYEĞİN- O zamanlar banka benim olmadığı için bunları rahat yapıyorduk! (Kahkahalar)
CEMALETTİN SARAR- Hüsnü Bey müdürüne de şöyle dedi: Bak bu çeki ben Cemalettin Bey’e veriyorum. 500 bin lira istediği gibi harcasın dedi...
HÜSNÜ ÖZYEĞİN- Cemalettin Bey eksik olmasın bunu her zaman anlatır...
ABDULLAH KİĞILI- Hüsnü Bey o zamanlar da böyle girişimleri hep keşfederdi, demek ki Sarar’ı da keşfetmiş... 1990’lardaki gelişimlerden konuşuyoruz. Rakibi yoktu, bizim gibi küçük girişimleri o zaman Sarar ezdi geçti... Abdullah dedim senin tek bir çıkış noktan var, sen bu dükkanı kapat kendi mağazanı kendin aç. Onun sayesinde, biz mağazacılığa girdik, perakendeye adım attık. Bizim mağazacılığa girmemizin ve bayilik vermememizin ana sebebi Sarar’dır. Çünkü bayilik verecek olsak bizi eziyor geçiyor. Mal güzel, fiyat güzel, vade güzel... Başladık 1994 yılından itibaren kendi mağazalarımızı açmaya Akmerkez, Capitol...
"KİĞILI MAĞAZALARINI NASIL AÇTIK?"
ABDULLAH KİĞILI: Kendi mağazalarımı kendim açmaya başladım. Bir iki sene sonra bu batacak, burada güzel iş varken mağaza işine girdi... O zaman perakendeciliğe kimse sıcak bakmıyor. Pazartesi fabrikada çalışmaya başlıyorsun, cuma günü mal bitiyor. Müthiş bir talep var, arz yok. Bakıyorsun fiyatları şu bu fiyat olsun diyorsun, gönderiyorsun ürünü... İşte o arada Hüsnü Özyeğin bir Galaksi Kart çıkardı. Bize de müracaat etti... Bizden yardım istedi! O zaman Finansbank’ın ilk kartıydı. Mağazalarımızda takdim etmeye başladık.
HÜSNÜ ÖZYEĞİN- Aslında taksitle Visa’yı birleştiren ilk karttı o günlerde Finansbank ve bankacılık sektörü için önemli bir yenilikti. Satışları artıran önemli bir etken olmuştu...
ABDULLAH KİĞILI- Biz de mağazalarımızda bu karta destek olmuştuk evet satışlarımız da artmıştı. Bu şekilde Sarar’ın karşısında Kiğılı olarak böyle ayakta kalabildik. O bayilik sistemiyle büyüdü biz kendi mağazalarımızı, kendimiz açarak büyüdük. Bugün Kiğılı olarak 200’ün üzerinde mağazaya sahibiz. Hepsini de kendimiz yönetiyoruz şu anda... Beyefendi bizden daha büyük ama kardeşiz... Çoğu zaman mağazalarını ben tutuyorum bilmiş olun... Yani aramızda bir rekabet yok. Ben ondan daha girişkenim... Daha çok diyalog kurarım. O biraz daha içerde kaldığı için, benim ana vazifem sektöre yardımcı olmak. Ara sıra bedavaya Hüsnü Özyeğin’e yardım ediyorum! (Kahkahalar). Gördüğünüz Sarar böyle bir Sarar... Ne mutlu ki biz dostuz, elimizden geldiği kadar birbirimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Her ikimiz de Türk erkek giyiminde marka olduk. Allah’mıza şükürler olsun.
"İKİ 5 YILLIK DÖNEMLERDE BÜYÜDÜK"
ABDULLAH KİĞILI- Bizim aramızda hiçbir zaman hırs şeklinde bir rekabet olmadı. Ne rekabeti o zamanlar, 30-40 sene önceye giderseniz bir bilen yok sektörde… Bir tanesi Vitali Bey vardı. Bir de Mustafa Taviloğlu vardı… Ona bakardık nasıl yapsak diye… Başka bir bilen yoktu. Bu şekilde bugünlere geldik. Türkiye’de 1980 senesinde Türk parasını koruma kanunu değiştirmese gerçekten vahim bir durum vardı. Allahtan o kanunlar değişti de Türkiye gelişmesinin önü açıldı. Hızlı bir gelişim oldu. Herkes gibi bizler de hızlı yol aldık. 4,5 yılda oldu bu… Türkiye’de biz iki tane lider gördük benim 50 yıllık ticaret hayatımda bir tanesi Turgut Özal, 1984-89 öbürü de Recep Tayyip Erdoğan 2003-2008’de bir 5 yıl orası bir 5 yıl burası Türkiye 10 yılda bu hale geldi… En büyük kaybımız 1990-2000 yılları arasında koalisyon döneminde oldu.