Efendiliğin modası geçmez
Çin nezaketi(!)
Bir Amerikalı turist Çin'de sıkışmış. Yolda gördüğü Çinli'ye, sormuş: "En yakın tuvalet nerde?". Çinli büyük bir nezaket içinde "Beni izleyin" demiş. Çinli önde, Amerikalı arkada başlamışlar yürümeye. Caddeler, sokaklar geçilmiş. Amerikalı sabırsız. Çinli'ye ses edecek olmuş. Çinli aynı nezaket içinde "Lütfen beni izleyin" demiş. Amerikalı daha da sıkışmış. Sonunda bir yere gelmişler. Bir büyük duvar. Çinli yine aynı nezaket içinde duvarı göstermiş. Amerikalı itiraz edecek durumda değil. Mecburen işini görmüş duvara karşı. Çinli'ye kızgın. İsyan biçiminde söylenmiş "Ne bu? Çin zarafeti mi?". Çinli gülerek, yarım yamalak İngilizcesi ve büyük bir nezaketle karşılık vermiş "Hayır hayır; Japon Sefareti".
Ann Richards'ın reçetesi
Tom Peters, "Küçük ama önemli şeyler" kitabında Ann Richards'ın yaptığı bir konuşmadan bir alıntıyı aktarmış. Ann Richards'ın mesleği öğretmenlik. Sonra politikaya atılmış. Demokrat partiden Texas'ta çeşitli makamlara seçilmiş. Bu başarılı kadın en son da, Eski Amerikan Cumhurbaşkanı George W. Bush'tan önce, 1991-1995 yılları arasında Texas valiliği yapmış.
Ann Richards şöyle diyor: "Diyelim ki, uçuş rezervasyonunuz esrarengiz bir biçimde silinmiş. Biletinizi tekrar almak için havayolu şirketinin kontuarının önündeki upuzun sırada bekliyorsunuz. Müthiş sinirlisiniz ve sıranın çok yavaş ilerliyor olması da hiddetinizi artırıyor. En sonunda sıra size geliyor ve dünyanın en çekilmez yaratığı olan havayolu görevlisine yaklaşıyorsunuz.
İki derin nefes alın, kendinizi Kraliçe Elizabeth'in huzuruna çıkmış gibi hissederek gülümseyin ve kendinize ‘Karşındaki bu adam/kadın şu anda beni bu vahim durumdan kurtaracak tek kişi. Ona göre davran" deyin.
Tom Peters, "Ann Richards'ı dinledim, dediğini yapmaya çalıştım, işe yaradı. Artık bunu rutin olarak yapıyorum. Her zaman işe yarıyor" diyor.
Obezite yalnız vücutta mı?
Nezaket, yavaş yavaş gündemimizi terk eden bir kavram. Obezliğin arttığı ülkemizde, kalınlaşan bellere paralel olarak insanlarımızın ruhları ve davranışları da kalınlaşıyor. Saygı ve incelik, yerini saygısızlığa ve kabalığa bırakıyor.
Nezaketsizlik örneklerine her yerde rastlıyorsunuz; örneğin, trafikte. Sanki o dört tekerliye binince, insanlık arabanın park edildiği yerde bırakılıyor. Sürücü koltuğuna geçen kişi elindeki direksiyonu bir video oyunun kumanda aleti (joy-stick) gibi görüyor. Bu elindeki güçlü oyuncakla ateş ettiği hedefler, nezaket", "hoşgörü" ve "incelik" gibi medeni ülkelerde rastladığımız insanlık göstergeleri. Örneğin, şerit değiştirmek için işaret veriyorsunuz, yan şeritte arkadan gelen sürücü siz geçmeyesiniz diye hızlanıyor. Ya da yan bir yoldan ana yola çıkacaksınız. Trafik akıyor, siz de bekliyorsunuz. İlerdeki ışıklar kırmızıya dönüyor, trafik duruyor. Önünüzde bir boşluk var. Bundan yararlanıp ana yola çıkacaksınız. Hayır, arkalardan gelen sürücü izin vermiyor, hızlanıyor. Kırmızı
ışıkta duran arabaların arkasına durmaya gidiyor, ama sizin için yavaşlamıyor.
Kabalığa her yerde tanık oluyorsunuz. Araba sürenler kaba da sürmeyenler kibar mı? Toplu taşıma araçlarına binenler bundan farklı değil. Otobüs geldiğinde yaşlı, kadın demeden, sıra dinlemeden, cennete giden son otobüsmüş gibi saldırıyorlar. Eskiden otobüslerde yaşlılara, kadınlara yer verilirdi. Şimdi otobüste oturan genç elindeki cep telefonu ile oynamayı tercih ediyor. Zaman zaman da boş gözlerle ayaktaki kadına ve yaşlıya bakıyor.
"İnsanlığın okulu yok ki" derler. Peki okulda nezaket var mı? Onun da zaman için kaybolduğunu görüyorum. Çok temel nezaket kurallarını öğrenmeden üniversite sıralarına gelmiş, hatta üniversite sıralarından geçip tekrar üniversiteye dönmüş kişilere çok sık rastlıyorum. Örneğin, siz ders anlatırken öğrenci dibinizde cep telefonu ile oynaşabiliyor. Ya da derste, siz ders anlatırken size baka baka, hatur hutur meyvesini, sandviçini yemeğe kalkanlara rastlayabiliyorum.
Sonuç
Bu kadar kabalığın yaşandığı bir toplumda siz siz olun nezaketi elden bırakmayın. Yukarda örneğini verdiğim Ann Richards'ın reçetesini uygulayınız. Özel yaşamınızda da, iş yaşamınızda da bundan vazgeçmeyiniz. Bir eğitimde profesyonellik ve imaj üstüne konuşuyorduk. Bir öğrencim babaannesinin bir sözünü aktarmıştı: "Lacivertin ve efendiliğin modası geçmez". Laciverti bilmem ama, gerçekten de efendiliğin modası geçmez.