Edilgenliğe mahkum olmak!
Finansal piyasalar açısından geçtiğimiz haftanın özeti oldukça net; umulan bulundu, fakat evdeki hesap çarşıya uymadı! Amerikan Doları'nın, Japon Yeni dışında Euro başta olmak üzere pek çok paraya karşı değer kazandığı gözlendi. Ayrıca petrol başta olmak üzere hammadde fiyatlarındaki gerileme hız kesmeden etkisini sürdürdü. Ancak bu gelişmeler beklentilerin daha da olumsuzlaşmasını engelleyemedi; sermaye piyasaları satış baskısı altında bunaldı, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri geriledi; krediler konusundaki endişe büyüdü. Sistemik kırılganlık artarken, belirsizlik iyice yoğunlaştı; ne merkez bankalarından gelen yönlendirme amaçlı açıklamalar, ne de ABD'deki ipotek devlerini kurtarma planı durumu terse çeviremedi. Dolar değerlenir ve hammadde fiyatları geriler ise rahatlayacağını öngören finansal piyasaların hesabı tutmadı.
Neden böyle oldu sorusuna verilebilecek yanıtlar ise kişilere ve bakış açısına göre farklılaşıyor, çok farklı değişkenin bileşik etkisi sonuç üzerinde belirleyici oluyor. İlk elde dolardaki değerlenme eğilimi ve hammadde fiyatlarındaki gerilemenin enflasyonist baskıları azaltacağı fakat durgunluğu derinleştireceği ve ödemeler sistemindeki kırılganlığı artıracağı biliniyordu. 2001 yılı sonrasında durgunluğu ötelemek ve sistemik kırılganlığı kontrol altında tutmak için yapılanlar enflasyonu artırmış, dolar değer kaybederken hammadde fiyatları sonuç olarak yükselmişti. Bugün için yapay bir şekilde tüm olumsuzlukları ortadan kaldırmak imkansız hale geldi; dolar ve hammaddelerdeki eğilim her iki seçenekte de ödemeler sisteminde kırılganlığı artırıyor, durgunlukla birlikte kredi krizi kaçınılmaz hale geliyor. Menkul ve gayrimenkuller için sonbaharın geçtiği kış mevsiminin geldiği gerçeği açığa çıkıyor. Bu gerçeği gören yatırımcılar ise herkes uyanmadan riskini azaltmaya, bu son fırsattan yararlanmaya çalışıyor. Zira dolar ve hammadde fiyatlarındaki eğilim kalıcı olmayabilir fakat her halükarda durgunluk ve kredi krizi derinleşecek.
Geçtiğimiz hafta salt döviz piyasalarında yaşanan eğilimlere bakar isek iki farklı yorum ön plana çıkabilir. İlki dolar güçleniyor ve hammadde fiyatları çok daha hızlı bir şekilde geriliyor; zaman içinde enflasyon baskısı azalacak, merkez bankaları da kısa vadeli faizleri geriletecek ve para kazanma fırsatları geri gelecek! Bu yorum etkili olamadı risk alma isteği tam aksine daraldı. İkinci yorum ise kredi krizinin derinleşeceği, mevcut sorunlardaki ağırlaşmanın önlenemeyeceği önermesini ön plana çıkarıyor; zira kredi hacmi en büyük olan paralar değerleniyor ise yatırımcılar risklerini azaltarak borçlarını kapatıyor, kazanmak yerine daha fazla kaybetmemeyi hedefleyen stratejilere itibar ediyor demektir. Bu bakış açısına göre sermaye hareketlerinde, ticaret hacminde ve küresel ekonomide çok ciddi daralmalar kaçınılmazdır ve kredi sorunu büyümeye devam edecektir. Son 60 yılın en ağır krizinin yaşandığını söyleyen veya bu görüşü daha tutarlı bulanlar tercihlerini hangi yoruma göre kullanırlar?
Ayrıca yatırımcıların genel tercih ve önceliklerini belirler iken mutlaka dikkate alması gereken iki konu daha var. ABD yönetiminin sorunlu ipotek devlerinin yönetimine el koyması ve tedrici olarak her çeyrek dönem itibarı ile gereken düzeyde kaynak aktarmasını öngören plan kısa vadede finansal piyasaları rahatlatır umudu ile açıklandı; orta vadede sorunun büyümesini önlemeyeceği tam aksine ağırlaşmayı hızlandıracağı biliniyordu. Ancak piyasalar kısa vadede bile, beklenti yönetimi kontrolden çıktığı için rahatlayamadı. Açıklanan plan uygulanır ise ipotek devlerinin sorunu hızla ağırlaşabilir. Bu kurumların tahvillerini elinde tutan deniz aşırı yatırımcılar, muhtemelen bu fırsattan yararlanarak risklerini azaltmak isteyecektir. Sonuçta doların anormal bir hızla değer kaybetmesi, petrol başta olmak üzere hammadde fiyatlarının yükselmesi, sermaye piyasalarının satış baskısı altında inlemesi, kredi krizinin sistemik çöküşe yönelmesi ihtimalleri söz konusudur. Mevcut nimet külfet dengesi riskten, özellikle dolar cinsi yatırımdan uzak durmayı teşvik etmektedir.
Son olarak ABD ile Rusya arasında büyüyen gerginliğin yatırımcıları etkilemediğini, bu durumu dikkate almayacaklarını varsaymak günü kurtarmak için gerekli olabilir fakat gerçekçi değildir. ABD bugün küreselleşme eğilimleri sayesinde oluşan sorun ve dengesizliklerin ancak yeni bir dünya düzeni ile çözülebileceğini öngörmekte bunun için de tek süper güç olma mücadelesi vermektedir. Rusya ise buna izin vermeyeceğini açıkça deklare etmiştir. Bu durum başta ABD olmak üzere Batı için büyük bir açmaz yaratmıştır. Ortada uzlaşı şansı yoktur ve ABD'nin çözüm üretme gücü tükenmiştir. Sermaye ise ürkektir, batan gemiyi herkesten önce terketme önceliğini bugüne kadar kimseye bırakmamış, genelde kazanana veya kaybetmeyecek olanlar lehine iddiaya girmeyi tercih etmiştir. Batı ile Rusya arasındaki gerginlikte ekonomik kırılganlık nedeniyle Batı geri adım atmak zorunda kalmış, hamle üstünlüğünü kaybettiği açığa çıkmıştır...
Bu gelişmeler tüm eğilimleri ve bu yolla benimsenmiş tüm stratejileri kaçınılmaz olarak etkileyecektir.
Uzun süredir yazıyoruz; küresel düzeyde iki ihtimal var ya enflasyonist durgunluk ya da deflasyonist kaos. Son bir ay içinde ikinci ihtimal ön plana çıktı fakat her an ilki de ön plana çıkabilir. Her iki ihtimal de Batı'yı edilgenliğe mahkum ediyor...