Eczacıların ilaç endüstrisini hedef haline getirmeleri haksız ve yanlışt
Ekonomik krizin eczacılar üzerindeki olumsuz etkileri, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) ilaç harcamalarını azaltmak konusundaki baskılarıyla birleşince, ortaya hiç de haklı olmayan bir yaklaşım çıktı. Türkiye Eczacılar Birliği (TEB) ilaç firmalarından referans (orijinal) ilaçta yüzde 4, eşdeğerde (jenerik) yüzde 7 ticari ıskonto ve üç ay vade yapmalarını istedi. Buna bazı firmalar uydu, bazıları da "her firmanın koşulunun farklı olduğunu vurgulayarak" istemi geri çevirdi. Bunun üzerine eczaneler isteklerini kabul etmeyen firmaların ilaçlarını boykot edeceklerini açıkladılar. Pfizer'in bu ay Türkiye'de yapılacak ve 100'ün üzerinde ülkeden 5 bin eczacının yer alacağı dünyanın en büyük eczacılık kongresine (Uluslararası Eczacılık Federasyonu-FIP) katılmasına izin vermeyeceklerini açıkladılar, söz konusu firmanın Avrupa bölümü de katılmaktan vazgeçti.
Firmaların ilaç maliyetleri ve beklentileri farklıdır
İlaçta fiyatı belirleyen unsur ilacın molekül ya da kutu maliyeti değil, onun ruhsatlandırma sürecine dek olan araştırmalar, klinik çalışmaların toplam maliyetidir ve 500 milyon-1 milyar dolar tutarındadır. Yani bir diğer sözle açılmaya çalışalım, hastaların kullanımı için piyasaya sürülmüş bir ilaca zaten bu para harcanmış demektir. Dolayısıyla ilaç diğer sanayi ürünleri gibi hammadde bedelinden çok "fikri mülkiyet bedeliyle" ortaya çıkar. İşte bu nedenle orijinal ilaçlar muadillerinden daha yüksek fiyatlıdır. Ne var ki ortalama on yıllık bir korumanın ardından patent süresi dolar ve diğer firmalar da bu ilacın benzerini (eşdeğer) yapma hakkını elde ederler. "Benzer" olduğu ileri sürülen ürünler bu durumu "biyoeşdeğerlik" (yani uygulandıklarında aynı farmakokinetik özelliklere) sahip olduklarını kanıtlayarak kazanırlar. Bu şekilde muadil/benzer ürünler piyasaya verilir, orijinal ilacın fiyatı da rekabet nedeniyle düşer. Sağlık Bakanlığı ilaç harcamalarının azaltılması için eşdeğer ilaçların tercih edilmesini teşvik etmektedir. Bu durum kanunun ve yönetmeliklerin işlediği bütün ülkelerde bu şekilde düzenlenir.
Dolayısıyla ilaç endüstrisinin maliyetleri birbirinden tamamen farklıdır. Bazı firmalar ellerindeki stokla da ilişkili olarak eczacıların istemlerini kabul edebilirler, bazıları da reddedebilirler. Eczacıların bu istemleri öyle ya da böyle, sadece "centilmenlik anlaşmaları" kapsamında uygulanabilir. Üstelik eşdeğer ilaçların "ulusal" firmalarca üretildiği gibi bir durum da söz konusu değildir, bütünüyle yerli bir ilaç sanayi kalmadığı gibi, eczacıların hassasiyetlerinin gerekçesinin bu olduğunu söylemek de mümkün görünmemektedir.
Hak/hukuk herkes için gereklidir
Eczacıların ilaç endüstrisini hedef haline getirmeleri haksız ve yanlıştır. Ancak sorunun temelini hazırlayan gerekçeler de göz ardı edilmemelidir. Sağlık Bakanlığı yayınladığı düzenlemelerle "eşdeğer/jenerik" ilaçların kullanımını teşvik etmektedir, bu doğru bir yaklaşımdır. Ne var ki düzenleyici tek otorite olarak, eczacıların doktor reçetelerini tezgah altında değiştirmelerine ses çıkartmamakta, göz yummaktadır. Bu durumda eczacılar, yukarıda anlatılan "fiyat oluşma mekanizması" nedeniyle "işlerine gelen" ilaçları "illegal" olarak desteklemekle kalmamakta, isteklerine uymayan firmaları da fiyatlarından ötürü hedef haline getirme hakkını kendilerinde bulmaktadır. Bu yaklaşım herhangi bir üçüncü dünya ülkesinde "bıyık altından gülümsenerek" karşılanabilir. Ancak burası Türkiye Cumhuriyeti ise haklar kanunlar ile korunuyorsa, Avrupa'ya entegre olacağız diye bir yol da belirlenmişse, aynı pişkinlikle karşılanamaz. Eczacı arkadaşlarımızın ekonomik krizin etkilerini azaltmak için seçtikleri yöntem "döve döve ıskonto almak" değil, sorunu düzenleyici otorite ile yeniden değerlendirmek olmalıdır. Hele hele "satmayız, reçete değiştiririz" demek hakları hiç yoktur, bu yaklaşım ilaç şirketine değil, hastanın iyileşme ve doktorun iyileştirme haklarına müdahaledir.
Ben bu satırlarda eczacıların haklarını özellikle korudum, onları kapanma aşamasına getiren ekonomik sıkıntılarını anlattım, ilacın eczane dışına "yeşil marketlere" çıkarılmasını hedefleyen girişimleri şiddetle eleştirdim ve avukatlar seferber edilse bile sözümün arkasında durdum. Aynı şey bugün için de geçerlidir. İlaç firmalarının bazıları dünya devi olabilir, ama "hak/hukuk herkes için ve her zaman" gereklidir. Bu "hedef gösterme" durumundan çıkılmasından da özellikle Sağlık Bakanlığı sorumludur.