ECB hamleleri ve riskler
Bir klasik olduğu üzere, Sintra çıkışı ardından Başkan Draghi ve ECB’nin geri kalan üyelerinin eylül toplantısında ne tarz tepki mekanizması çalıştıracakları merak konusuydu. Olumsuz anlamda sürpriz olmadı. Piyasa beklentileri olarak hangi başlıklar fiyatlandıysa ECB’nin mekanizması da o yönde tepki gösterdi. Dört başlık etrafında şekillenen beklentilerin tamamı karşılandı. Hatta sözle yönlendirme noktasında fazlası da yapıldı demek yanlış olmayacaktır. Peki, nasıl oldu da aradan 1 saat geçmesini takiben ortak para birimi gün içi düşüğünden toparlanarak yükseğine ulaştı? Birlikte kafa yoralım.
Önce başlıkların üzerinden geçelim. Rehn’in de yönlendirmesi paralelinde geniş bir paket ile piyasaları olumlu tarafta şaşırtmak istedi ECB. Zira beklentiler ağırlıklı bu yönde birikmişti. 2014-18 döneminin tecrübeleri gösteriyordu ki, maliyetleri bir yana, 2.6 trilyon euro tutarındaki varlık alım programı ve tartışmalı negatif faiz uygulamasının etkileri uzun soluklu olmasa da enflasyon beklentilerinin bölge genelinde toparlanmasına, istihdamın artmasına, ücretlerin yükselişine ve GSYH’nin yukarı yönde hareketine imkan tanımıştı. Ancak, ECB, “genişleme” noktasında Fed’in zamanlama olarak gerisinde kaldığı gibi “normalleşme” açısından da benzer hataya düşmüştü. Gün sonunda gecikmeli girişilen normalleşme hamleleri yeterli oyun alanı-politika tepkisi kalmadığı düşünceleriyle global yavaşlamanın eş zamanlı gerçekleşmesine zemin hazırladı. Bozulan enflasyon beklentileri, artan küresel risk başlıkları ve belirsizlikler, azalan yatırımlar-iç tüketim ve Almanya’nın resesyon gerçeği ile yüzleşme noktasına gelmesi sonrasında ECB’nin geniş kapsamlı paket hazırlığı zaruri bir durum yarattı.
Sürpriz yok. En azından negatif anlamda. 10 baz puanlık mevduat faizi ayarlaması ile artık ECB nezdinde tutulan mevduata yüzde 0.50 (eksi) faiz uygulanacak. Son 4 yılda bankaların negatif faiz uygulamasında karşılaştıkları götürü rakamı 23 milyar euro civarında hesaplanırken, sadece düne dek (yüzde 0.40/eksi faiz ile) yıllık 7 milyar euro kar kaybından bahsediliyordu. Şayet BOJ, İsviçre, Danimarka ve İsveç vari kademelendirilmiş faiz uygulamasına geçilmemiş olsaydı 10 baz puanlık ayarlamanın etkisiyle söz konusu rakam 11 milyar euronun üzerine yükseliş gösterecekti. Bu nedenle ECB, kendisinden beklenen paketin ikinci ayağını da hayata geçirerek sonunda kademeli sistemi yürürlüğe koyduğunu açıkladı. İki aşamalı uygulama bankalara oluşacak zararı sınırlandırmayı amaçlıyor. Bu nedenle Avrupa bankalarına ait hisseler euronun değer kazandığı toplantı gününde toparlanma çabaları gösterdiler. Öte yandan banka, aylık 20 milyar euro düzeyinde varlık alım programına 2018 Aralık ayındaki son vermesinin ardından yeniden başlayacağını, zamanlamanın da Kasım ayı olacağını belirtti. Önceki dönemden farklı olarak burada zaman kısıtlaması söz konusu değil. Yani, ucu açık ve-fakat ilk faiz artırımından önce (!?) sonlandırılacak. Son olarak, paket, sözle yönlendirmenin enflasyondaki görünüme çıpalanmasıyla tamamlanıyor.
Devam edelim ve bundan sonrası üzerine kafa yormaya çalışalım. “Beklentiler karşılandı mı?” sorusunun yanıtı “piyasa” nezdinde evet. Ancak, euro değerlenmesi ile etki-tepki mekanizmasının anlam karmaşası yaşaması Başkan Draghi’nin basın toplantısındaki detaylarda saklı. Uzun süredir, hatta yıllardır tekrarlanan retorik bir kez daha altı çizilerek öne çıkarıldı: Mali destek. Bir farklılık olarak bu kez Başkan, politikanın merkezinde yer alması gerektiğini de belirtti. Bu da getirilen paketin gölgede kalmasına zemin hazırladı. Öte yandan konuya daha geniş yaklaşmak gerektiğini unutmayalım. AB’nin kendi içerisinde taşıdığı; banka birliğinin hala daha tamamlanmamış olması, yaşlanan nüfus, politikadaki ayrışma, euro kullanan kesim ile dışındaki grubun uzlaşıya varmaktaki zaman kaybı sorunsalı ve maliye politikalarının yeterince çalışmaması gibi başlıklar belli ki kayda değer bir süre daha masadaki yerini koruyacak. Para politikasındaki durum ise son paket ile BOJ vari sıkışma riskinin çanlarını çalmaya başladı.
Global para politikası yaklaşımlarının sorgulandığı dönemde belirsizliklere gösterilen merkez bankası tepkileri bünyelerin alıştığı ilaçların dozunu artırma şeklinde oluyor. Bu dahi başlı başına bir çıkmaz.
Kafa karışıklığı da ağırlıklı bu nokta çıkışlı. Diğer yandan ucuz euro maliyetlenmesi ülke ve şirketler kesimini fonlamada belli bir süre daha bu yöne evrilmeye devam ettirecek gibi görünüyor.