Ebru ve demokrasi
Taksim gezi olaylarının bir araya getirdiği kalabalık, farklı küçük grupların farklılıklarını koruyarak, birbirlerine saygı içersinde doğanın korunması ve demokrasinin geliştirmesi ortak paydasında birleşerek sinerji yaratılabileciğini ortaya koydu. Yeni bir zihni modelle herkesin, her grubun kendi rengini taşıyarak ülkeye yararlı bir Ebru demokrasi yaratılabileceğini gösterdi.
Ebru bizim çok önemli, tarihten bu yana uyguladığımız bir sanatımızdır. Ebru farklı renklerin müthiş bir ahenk içersinde ustaları tarafından su üzerinde şekillendirilip kağıt üzerine aktarılması ile ortaya çıkar. Ebru'da hem bütün renkler tek tek kendi özgün yapılarını korurlar hem de diğer renklerle birliktelik için yer alırlar. Bu renk ahenk içindeki ebru, bazı sosyologlarca Anadolu coğrafyasında yer alan binlerce yıllık farklı insan gruplarının birlikteliğinin, onların yarattığı sinerjinin anlatımı için de zaman zaman kullanılır.
Türkiye'de bugüne kadar eylemler hep "benzeşenlerin" birlikteliğiyle yapılırdı. "Ötekiler" olarak görülenler dışlanır ve birlikte olunmazdı. Hatta karşı çıkışlar, kınamalar, dışlamalar gündeme gelirdi.
Taksim gezi parkı, eylemlerini başlangıcından bu yana izliyorum. Orada da çok farklı düşünceden, çok farklı eğilimden insanların bir ebru görünümünde bütünleştiklerine tanık oluyorum. Hem kendi renklerini düşüncelerini koruyan ayrı gruplar, hem de birlikte olmanın güzel resmini birlikteliğini yansıtan renkahenk içersinde yer alanların ortaya çıkardığı tablo. Bu resim de bizim güzel sanatımız ebruya benziyor. Her grubun, her rengin birbirine saygı içersinde davrandığı, özgünlüğünü koruyup, birlikte doğanın korunması ve demokrasinin geliştirilmesi ortak paydasında birleşmeleri çok güzel bir ebru ortaya çıkarıyor.
Ben buna Ebru Demokrasi arayışı diyorum. Demokrasinin bir istişare ve katılım rejimi olduğunu ortaya koyan, farklılıkların zenginlik olduğu düşüncesiyle her düşüncenin her söylemin ortaya koyulmasına imkan arayan bir demokrasi anlayışını yansıtıyor Gezi Parkı olayları.
O nedenle bu ebru demokrasisini dünün zihni modeliyle ve demokrasi anlayışıyla algılamak ve taleplerine cevap vermek mümkün olmuyor. Siyasiler dünün zihni modeliyle soruna eskinin zihniyetiyle bir yandan "Yaftalayarak", "Çapulcular"," Marjinal gruplar" sözcükleriyle yaptıkları tanımlarla yaklaşıyorlar. Onların yenilik taşıya söylemlerini, yeni demokratik taleplerini anlamaktan uzaklar. Onları dinlemek, anlamak yerine, kolluk kuvvetlerini üzerlerine sürerek tazyikli su ve biber gazı ile dağıtıp susturmaya çalışıyorlar. Eski, köhnemiş zihni modellerine dayalı olarak "Dediğim dedik, çaldığım düdük. Onlar ne derlerse desinler, ben bildiğimi yapacağım. Hatta şunu şunu da yapacağım" açıklamalarını sürdürüyorlar. Bir yarılma, eylemdekilerle kendi aralarında uçurum yaratıyorlar…
Oysa, Gezi Parkı Eylem alanında olanları izleseler ve anlamaya çalışsalar. O kalabalığın hem ülkenin renklerinin bir ebru güzelliğinde ortaya konulduğunu görecekler, hem de talep ettikleri demokrasinin ülkenin bütün renklerini içinde taşıyan sadece çoğunluğun değil, en küçük grupların da içinde yer aldığı, ülkeyi geliştirici bir ebru demokrasisi olduğu sonucuna ulaşacaklardır. O ebru demokrasisi içersinde ne lider sultasına yer vardır, ne de yüzde 10 seçim barajına…
Buna örnek vermek gerekirse önceki gün Gezidekiler miraç kandilini dualar ve kandil simitleriyle yaşarlarken, dün gece sanatçıların konserinde bir başka birlikteliği ortaya koydular.
Türkiye'de başta siyasiler olmak üzere, bu yeni demokratik talebe doğru yanıt verebilmek için "eski zihni modelle düşünüp, değerlendirmeler yapıp, nutuk atmaktan" vazgeçmelidirler. Dinlemek, anlamak ve taleplerine çözüm arayacak bir yeni zihni modelle harekete ihtiyaç vardır. Bugünün temel sorunu budur…