e- ticaret – eee ticaret?
Bir önceki hafta kaleme aldığım yazım epey yankı uyandırmış olmalı ki, ne telefonum, ne de e-mailim durmak bilmedi, ben de geçen haftayı farklı bir konuya ayırarak bir hafta sonra biraz aynı konuya tekrar bir değineyim istedim. Çok memnun kalıp kanayan yaralara parmak basmışsınız diyenler olduğu gibi, aksini düşününenlerin de olduğunu itiraf etmeliyim. Elbette eleştiri güzel, bundan son derece memnunum, bizi zengin kılan da, besleyen de bu, ancak benim sözüm işini doğru yapanlara değil ve hiç bir zaman da olmadı. Endişem ve üzüntüm, Türkiye’de elde edilen gelirin Türkiye’de vergilendirilememesi hususunun gölgede kalmış olması.
Ancak sadece nakliyecilik de değil, pek çok alanda ne yazık ki yeterince ve elde edilen gerçek kazanç üzerinden vergi toplayamadığımız ne yazık ki görülebilir durumda. Bunun ceremesini kim çekiyor, elbette Türkiye’deki Türk vergi mükellefi firmalar ve gerçek kişiler. Unutmamak gerekir ki, vergi yükünün dağıtımında piyasa kurallarının kullanılması söz konusudur ve adalet, ancak ve ancak kişilerin belirli bir mal ve hizmeti kullanarak elde ettikleri faydanın karşılığında vergi ödemeleri yolu ile sağlanır. Adaletsizlik, bazı kişilerin elde ettikleri faydanın bedelini başkalarına ödetmek sonucunda ortaya çıkar. Nakliyecilerimiz Türkiye’de dış ticaret açısından hep önemli bir yere sahip oldular, önlerinde şapka çıkartıp eğilmemiz lazım, ancak konuyu vergi adaleti açısından incelediğimizde hiç bir ticaret erbabının da benden farklı düşüneceğini tahmin etmiyorum, bilakis Türk firmalarının hakkını daha çok korumamız gerektiği noktasında birleşeceğimize de şüphe duymuyorum. Ha, ordino konusuna da çok takılan olmuş. Yasal olarak artık yürürlükte olmayan bir belge, elbette istenilen isimle ve istenilen miktarda bir bedel tehsil edilebilir, zaten aksini sağlayabileceğimiz bir güç de yok elimizde; ama sinemaya gittiğinizde ödediğiniz bedelin film izlemek olduğunu bile bile, bir de biletin kendisi için ayrıca para ödenmesine benzer bu uygulama, bana mantıklı gelmiyor, ne yapayım. Eşyanın teslim edilmesindeki hukuki sorumluluk ve nakliyeci ile yük sahibi arasındaki ticari bağın sona erdirilmesine dair olarak nakliyecinin verdiği beyana bir itirazım yok. Ancak bu bildirim ile karşılığında tehsil edilen yüksek bedelleri bağdaştırmak da yanlışa yeni bir yanlış ile devam etmektir aslında.
Dış ticaret ile uğraşınca doğaldır ki, hem bu işin lojistik ayağını, hem de yabancı sermayeli firmaların Türkiye’deki iş yapış tarzlarını ister istemez yakından bilmek ve takip etmek durumunda kalıyorsunuz. Hep derim, yabancı sermayedara ve yatırımcıya çok ihtiyacımız var, katma değerli ihracatı arttırmaya çok ihtiyacımız var, adil vergi politikalarına ve şeffaflığa çok ihtiyacımız var. İşaret etmeye çalıştığım noktalar da hep buna dair. Bakın Türkiye’de, dünyadaki e-ticaret furyasına ayak uydurmak için elinden geleni yapıyor. Yurt içinde hızla gelişen ve yaygınlaşan e-ticareti ihracatta yeterince fırsata çevirebiliyor muyuz, yurt dışından e-ticaret yöntemi ile alışveriş yapmak isteyenler rahatça alış veriş yapabiliyorlar mı. Tablo çok da iç açıcı değil, nedenine baktığımızda ise, e-ticaret ile yurt dışına satılan bir mal, velev ki iade edilmek istenilse ve Türkiye’ye gelecek olsa; gümrükte oluşacak başta ardiye ve yine üzülerek ordino masrafları olmak üzere öyle bir boyuta ulaşıyor ki, hiç geri getirmemek daha mantıklı geliyor Türkiye’deki firmaya. Ve deniliyor ki, siz ürünü geri yollamayın, biz size yenisini gönderelim. Buyrun size, yine bir gelir ve servet kaybı. E-ticaret yöntemi ile ithal edilecek, şahsi eşya dahi olsa bir ürünün gümrüklenerek çekilecek hükmü kazanması halinde de, yine bu masrafların çok yüksek boyutlarda olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor.
Dünya değişiyor, yeni nesiller e-ticareti fazlası ile benimsiyor ve tercih ediyorlar. Buna firmaların ihtiyacı olan numuneleri de eklediğimizde önemli bir mal hareketinin burada var olduğunu ve artarak devam edeceğini görmek, mevzuatlarımızı da, taşıma işini yapan kuruluşların uyguladıkları bedelleri, daha ilk günden yüksek ardiyeler ödemek zorunda kalıyor olmaları gibi hususları da kimseyi incitmeyecek şekilde tekrar gözden geçirmek gerekiyor. Bunu ne zaman mı yapmalıyız, bence dün.