Düzleşen dünyada kazanmak için

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Pek çok bakımdan eskisinden farklı bir dünyada yaşadığımızın işaretlerini çeşitli şekillerde görmek mümkün. Zorluk şurada ki değişimin farkında olmak yetmiyor, sürecin niteliğini kavramak ve yönünü öngörmek, ona göre de kendi konumunu belirlemek gerekiyor geride kalmamak için. Değişimin son yıllarda bizim açımızdan olumlu sayılabilecek özelliklerinden biri gündemimizin ve sorunlarımızın, gelişmiş ülkelerininkine daha fazla benzemeye başlaması. Bunda küresel sistemdeki dengesizliklerin, yeni bir kurgu ihtiyacını vurgularcasına kronikleşmesinin de etkisi var. Durumu ülkelerarası asimetrinin yükselen ekonomiler lehine değişmesi olarak nitelemek de mümkün, belirsizlik ve kırılganlığın artık herkes için geçerli olduğunu söylemek de.

İlk bakışta yeni koşullar lehimize görünse de, gelişmelerin hangi sonuçlara evrileceği ancak bir bölümü kontrolümüzde olan pek çok faktöre bağlı. Kazanmak için bir yandan kontrolümüzdeki faktörleri çok iyi yönetmeniz, diğer yandan da stratejik bir odaklanma ile size avantaj sağlayabilecek faktör sayısını artırmanız gerekli.

Hükümetler yeni ayrışma faktörü

Son zamanlarda sistemin en sıkıntılı bölgesi olarak öne çıkan Avrupa'da hükümetlerin karar ve eylem özürlüsü olması, temel sorun gibi görünüyor. Hem borçları azaltmak, hem de büyümeyi tetiklemede öncü rolü üstlenmek gibi bağdaştırılması güç iki misyon yüklenen hükümetler, ne harcamalar ve vergiler konusunda net tavır alabiliyor, ne de yatırımcı ve tüketici güvenini yükseltecek kararlı bir program oluşturabiliyor. Öyle görünüyor ki yakın gelecekte küresel planda ülkeleri birbirinden ayrıştıracak en önemli faktörlerden biri, kamu yönetimlerinin politika belirleme ve uygulamada gösterecekleri beceri ve kararlılık olacak.

Öte yandan gelişmiş piyasalardaki bu belirsizlik ve güven açığı, bu ülkelerin yüksek düzeylerdeki yatırım sermayesinin yatırım için daha canlı ve büyüyen pazarlar arayışı içine girmesine yol açıyor. Özellikle bizim gibi tasarruf yetersizliği çeken fakat tüketim eğilimi yüksek ekonomiler için bu, mutlaka değerlendirilmesi gereken çok önemli bir fırsat. Zaten gelişmiş ülkelerin asimetrik avantajlarını yitirmesi de, büyük ölçüde, sermayenin sınır tanımayan ve getiri odaklı bu karakteri ile yakından ilgili. Yani bir bakıma küresel sistemin sürdürülebilirliğinin sigortası, sermayenin en verimli olacağı coğrafyalara hareketlenmesi ile sağlanıyor.

Yatırım sermayesi fırsatını kullanmak

Ancak bu noktada Türkiye'nin henüz derinlikli ve bütüncül bir stratejik hazırlığı tamamladığını söylemek güç. Nüfus ve iç pazar gibi iki temel avantajının üzerine dünya yatırım liginde kendisine karşılaştırmalı üstünlük sağlayacak ekstra bir faktörü ekleyebilmiş değil. Bunun için parça parça ortaya konmakta olan inisiyatifleri aşan bütüncül bir değişim dinamiğinin şekillendirilmesi şart.

Bu açıdan ancak uzun vadede sonuç verecek olan teknoloji ve işgücü kalitesi gibi unsurlarda bir sıçramayı şimdiden inandırıcı bir program ile hedef perspektifine koymalıyız. Ama bir yandan da küresel konjonktürün verdiği fırsatları gereğince kullanabilmek için rekabetçi üretimin sağlanması ve yatırımcı güvenini sakatlayabilecek cari açığın sürdürülebilir düzeyde tutulması gerekiyor. Daha kısa vadeli performansı amaçlayacak bu politika seti konusunda hükümetin belirgin bir çaba içinde olduğunu kabul etmeliyiz. Yine de özellikle yurtiçindeki üretimin rekabet yeteneğinin arttırılması konusunda enerji maliyetinden istihdam koşullarına kadar birçok faktöre yönelik somut politika tedbirlerine ihtiyaç sürüyor.

Büyüme dinamiği değişmeli

Açıkçası mevcut durum değişmez ise Türkiye'nin cari açık ve enflasyon gibi iki istenmeyen arasında salınması kaçınılmaz olacak. Bugünkü koşullarda üretimin verimliliği ve kârlılığı, sermaye birikimini güçlendirecek ve büyümeyi besleyecek ölçüde değil.

Aslına bakılırsa başlatılması gereğinden söz ettiğimiz değişim dinamiği, eninde sonunda, yeni bir büyüme modelinin oluşması anlamına gelecek. Zaten daha düşük milli gelir düzeylerinde geçerli olan büyüme dinamiği, belli bir sınırın aşılmasından sonra yükselen gelir düzeylerinde aynen sürdürülemez. Bizim performansımızın yıllar itibariyle dalgalı olması ve geniş zaman dilimindeki ortalama büyümenin yüzde 4 düzeyine düşmesi biraz da bu gerçeğin göz ardı edilmesinden ve büyümenin altyapısının aynen devam ettirilmesinden kaynaklanmıştır.

Geçici başarıları ve kazanımların kolayca yitirilmesini kader olmaktan çıkarmak, köklü bir değişim iradesinin kararlı politikalar ortaya koymasından geçiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019