Duvarları yıkmak…
Berlin duvarının yıkılışının yirmibeşinci yılı “Duvarı yıkan adam” adlı bir kitapla kutlanıyor. Kitabın kahramanı Harald Jager 9 Kasım 1989’da askerlerine bariyerleri kaldırın emrini veren politbüro subayı. Üstlerinin verdiği emri dinlemeden aldığı karar ile tarihin akışını hızlandıran kişi.
Soğuk savaş günlerinin anıtı olarak 30 yıla yakın süredir ayakta kalan duvarın yıkılışı, hiç şüphesiz nöbetçi subay Jager’in verdiği duygusal bir kararla gerçekleşmedi. Berlin duvarını doğu ve batı Almanya arasında giderek büyüyen gelir ve refah farkı yıktı. 1989 Mayıs ayında reformist Macaristan hükümetinin Avusturya sınırındaki demir telleri kaldırması bu süreçte önemli bir dönüm noktası oldu. Resmi olmayan rakamlara göre altı aylık süre içinde 60 binden fazla Doğu Almanyalı Macaristan sınırından Avusturya kanalıyla Batı Almanya’ya geçerek duvarı fiilen deldi.
Berlin duvarını ve daha önemlisi demir perdenin yıkılışını hızlandıran baş oyuncu hiç şüphesiz Sovyet Rusya lideri Gorbachev. Kırkıncı kuruşuş yılını kutlamak için Doğu Almanya’ya yaptığı ziyarette Gorbachev “Avrupa ülkeleri kendi kaderlerini belirlemek hakkına sahiptir” cümlesi ile tarihin akışını değiştirdi. Sovyet Rusya’nın oyundan çekildiğini gösteren bu cümleler yüzbinlerce Doğu Almanyalının yaptığı barışçıl gösterilerle birleşerek batı ile doğu Almanya’nın birleşmesine, Sovyet sosyalist blokunun yıkılmasına ve Avrupa birliğinin 28 ülkeye yayılmasına yol açan bir süreci başlattı.
Bu kadar tarih yeter günümüze gel lütfen diyen editörümün isteğiyle hızlanarak konuyu bağlıyorum. ABD’nin dünyanın tartışılmaz lideri olduğu ve Avrupa Birliği’nin onun politik ve ekonomik desteğiyle güçlendiği bu mutlu tablo 2008 küresel finansal kriziyle birlikte bozuldu. ABD ve Avrupa ekonomilerinde yaşanan sorunlar yüzünden başlayan küresel krizden güçlenerek çıkan Çin ve Rusya gibi gelişmekte olan ülkeler batının hakimiyetindeki tek kutuplu dünyaya karşı çıkmaya başladı.
Binlerce yıllık devlet yönetim geleneğinden gelen ve Konfüçyüs öğretisi ile beslenen Çin, Asya’da hakimiyetini giderek artırdığı sessiz ama etkili bir politika ile bu süreci götürmekte. Ancak Putin’in liderliğindeki Rusya’da oyun daha sert oynanıyor. Rusya, iktisaden ve siyaseten zayıflayan Avrupa’nın Ukrayna ile yakınlaşmasına ülkenin doğusunda bir iç savaş tetikleyerek cevap verdi. Batı ile Rusya arasında gerilim dış ticaret ve finans akışları üzerine getirilen karşılıklı yaptırımlarla tırmanarak rublede %30’a yakın değer kaybına yol açtı. Serbest ticareti engelleyen yaptırımların genişlemesi durumunda Avrupa ve Rusya’nın eşanlı olarak durgunluğa girmesine yol açan bir sürece girilebilir.
Son 30 yılın küresel tarihinde başat oyunculardan birisi olan Gorbachev’in uyarısını yabana atmayın. Batı ile Putin arasında oynanan Rus ruletinin devam etmesi durumunda ‘soğuk savaş günlerine geri dönülebilir.’ Berlin duvarının yıkılmasının 25. yılının kutlandığı bu anlamlı günde keyfinizi kaçırdığım için kusura bakmayın. Ancak “demir perde” yıkıldığından bu yana yaşanan en ciddi soğuk savaş tehdidi ile karşı karşıyayız.