Duvar sanatına turizm
Fransa’da, 18 bin yıllık bir mağaradaki duvar resimleri (graffiti) bozulmasın diye, resimler “tıpkısının aynısı” başka bir mağarada duvarlara resmedildi.
Dordogne bölgesinde Vézère Vadisi’nde 147 prehistorik kalıntı ve mağaradan 15’i UNESCO korumasında. İçlerinde en popüleri Lascaux Mağarası’ndaki hayvan resimlerini ve sembolleri 50 ressam birebir kopyaladı. Bir o kadar mimar ve heykeltraş, mağarayı birebir, ama başka yerde yer altında “yeniden” inşa etti. Burayı 10 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Hollande turizme açtı.
Bütün bu zahmetin ve 57 milyon euro masrafın nedeni: Gerçek mağaradaki resimler biraz insan nefesiyle yok olacak kadar hassastı. Zaten bu yüzden mağara turizme 50 yıldır kapalıydı. Çok daha ufak bir “taklidi” Lascaux 2 adıyla 1983’te açılmıştı. Ama turizme yetmiyordu. Neticede, inşaat sihirbazı yenilikçi Norveç şirketi Snøhetta’nın teknolojik ustalığıyla, prehistorik mağaranın 21’inci yüzyıl kopyası dünya turizmine açıldı. Öyle ki, yeni mağaraya girenler, gerçek mağaranın serinliğini, nemini, hava basıncını hissediyorlar.
Duvarlara resim yapmak, yazının icadından çok çok daha öncelere dayanan insancıl bir dürtü. Yazıyla birlikte ise duvarlara yazmak, bunları zamanla sembollere, resimlere dönüştürmek, ortaya bir duvar sanatı (graffiti) çıkarttı. Sadece vandalizm için yapılan karalamalar bu tanımın dışında...
Geçmişi 72 yıl öncesine dayanan çok ilginç bir graffiti adresi var: Berlin’deki Parlamento Binası. 1945’te savaşın sonunda binayı ele geçiren Rus askerlerinin, bütün binanın cephesine ve içerdeki duvarlara yazdıkları yazıların bir kısmı, bugün turistik tur konusu. Doğu Almanya, binanın cephesindeki küfürleri sildirmiş. İçerdekilerin önüne alçıpan yapılmış. Gel zaman git zaman iki Berlin birleştiğinde, bina onarılmaya başlandığında ortaya bu alçıpanlar çıkıyor. Söküldüğünde, arka duvarlarda kömürle, tebeşirle yazılmış sloganlar, yazılar... Örneğin: “Buraya Leningrad’ın öcünü almaya geldik.. Bu, Stalingrad için” gibi... Bu yazılar, yenilenecek parlamentoda kalmalı mı? Evet diyenler, hayır diyenler, az farkla evet kalsın diyenler kazanmış. Bugün orada görev yapan Alman siyasetçiler, 75-80 yıl önceki Nazilerin, Almanya’yı sürüklediği felaketin faturası olan bu yazıların önünden geçiyor her gün. Aklında olmasa bile tarihi her gün hatırlıyor. Konuyu bilen turistler ise özel graffiti turuyla bunları görebiliyor. Berlin’de halen ayakta “tutulan” Duvar’ın bir kısmı da boydan boya graffiti galerisi zaten.
Graffiti turizmi diye bir kavram da var artık. Le Figaro gazetesi, dünyada görülmeye değer duvar sanatına dair bir sayfa hazırladı geçen hafta. Paris, New York, Barcelona, Roma, Miami, Detroit örneklerini sıraladı. Ama Paris, bu turizmin kraliçesi. Şehrin “öte yanında” eskiden işçi şimdi Cezayirli Faslı Laos’lu göçmenlerin semtleri Oberkampf, Belleville ve Ménilmontant duvarları yeni turizmin esas adresleri. Her Cumartesi 2,5 saatlik bir yürüyüşle 20 euro’ya graff iti tavafı. New York’ta Brooklyn-Bushwick bölgesinde böyle bir tur 2 kilometre, 2 saat, 30 euro. Burada bir saatte duvar resmi yapmayı öğrenmek isterseniz 30 euro. Barcelona’da bisikletle 3 saatlik tur 34 euro. Londra’da duvara sanat “yapmayı” öğrenerek 4 saati 48 euro.
Yaratıcı vatandaşının, duvarlara resim yapmasına izin veren şehirler için bütün bunlar, durduk yerde yepyeni bir turizm kazancı. 20 bin yıllık geçmişi olan graffiti, bazı şehirlerde artık “sokak sanatı” çünkü. Banksy adıyla tanınan gizemli sanatçının İngiltere’de yaptığı en az 16 resmi, “duvarıyla” sökülüp götürüldü, müzayedede satıldı. Halen Kudüs’ten Boston’a çeşitli yerlerde Banksy’nin resimleri duruyor.