Düşünmek istemediğimiz olasılıklar kapıyı çalıyor olabilir!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geride bıraktığımız hafta ortasında yapılan Merkez Bankası Para Kurulu Toplantısı öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler, kırılganlık ve güvensizlik yönündeki beklentilerin güçlenmesine katkı yaptı. Ekonomik ihtiyaçlar ile finansal olanlar arasındaki çelişkiler derinleşmeye ve sorunları ağırlaştırmaya devam etti. Tercihler ne yönde olur ise olsun olası yan tesirlerin umulan faydadan çok daha büyük ve yıkıcı olması olasılığı arttı.

Nisan ayı genelinde Türk Lirasının değerinde yaşanan yıpranma, başta enflasyon olmak üzere tüm beklentileri olumsuzlaştırmaya başlamış ve kontrol edilmesi güç bir kısır döngü olasılığı güçlenmişti. Finansal piyasalar ve para otoritesi, kısmen çaresiz bir şekilde paranın sıkılaşabileceği ve faizlerin gereken oranda yükseltilebileceği beklentisini pazarlayarak aşırılıkları dizginlemeye çalışmıştı. Kurlar yeteri oranda gerilemeyince, söylemin eyleme dönüşmesi mecburiyeti ortaya çıkmış ve gerginliği artırmıştı.

Para Piyasaları Kurulu Toplantısı öncesindeki beklentilerin ne kadar gerçekçi olduğu tartışmalı idi! Gerek ekonomik kırılganlıklar ve gerek ise erken seçim süreci nedeniyle, faizlerde değişiklik beklemeyenlerin oranı yüzde 50’ye yakındı. Diğer yüzde 50’lik kesim ise, Geç Borçlanma Penceresi faizlerinin bir çeyrek ile üç çeyrek puan arasında artırılabileceğini bekliyordu. Piyasaların bu beklentilere göre fiyatlama yaptığı varsayıldığı için, beklentilerin üst sınırına yakın bir ayarlama yapılması durumunda kurların belirgin şekilde gerileyeceği umuluyordu! Fakat olmadı; sahnelenmeye çalışılan oyun, risklerini azaltmak konusunda gözünü karartmış kesimler tarafından bozuldu!

Dalgalı kur uygulaması ömrünü tamamladı mı?

Para Piyasaları Kurulu, Geç Borçlanma Penceresi faizinin yüzde 12,75’den yüzde 13,50 seviyesine çıkarılması kararını aldı. Dolar kuru ilk anda yüzde biri aşan oranda geriletildi, ancak alıcıların devreye girmesi ile yeniden yükselerek toplantı öncesindeki seviyenin de üzerine çıktı. Bu durum karşısında uluslararası yatırım bankaları, gereken faiz yükselişi konusunda açık artırma yarışına girdi! Siyasi İrade ise, bilinen hassasiyetine rağmen tepkisiz kalmayı tercih etti!

Ülkemizdeki dalgalı kur uygulamasının ömrünü tamamladığı kanaati sinsice güçlenmeye devam etti! Bir yandan daha önce alınmış risklerin görece taşınması zor büyüklükte oluşu ve ekonomik sorunların ağırlığı, diğer yandan küresel koşulların dalgalı bir şekilde olumsuzlaşmaya devam etmesi olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor. Faizleri yükselterek, enflasyon baskılarını azaltacak kadar döviz kurlarını geriletmek artık mümkün olamıyor.

Yaklaşık dört yıldır, geçici olarak yükseltildiği söylenen faizler kalıcı oluyor ve yükselmeye devam ediyor; bu duruma rağmen döviz kurlarındaki ve enflasyon baskısındaki yükselişler geri alınamıyor. Geride bıraktığımız hafta içinde yaşanan gelişmeler ise, para politikası ile beklentileri yönlendirebilmenin giderek olanaksızlaştığını teyit ediyor. Para otoritesinin yaklaşımı, içinde bulunduğumuz koşullar dikkate aldığında bir çeşit şok verme denemesi sayılabilir ve işe yaramadı; Cuma günü, ısmarlama satışlar yolu ile sıkıntı gözlerden uzak tutulmaya çalışıldı! Bu aşamada sormak gerekiyor! Bundan sonra daha büyük şoklar vererek mi yola devam edilecek yoksa kambiyo rejiminde değişikliği de içeren radikal yaklaşımlar mı devreye girecek? Bu sorunun yanıtını muhtemelen seçim sonrasında öğrenebileceğiz ve bu olasılıkların ne anlama geldiğini bilenler muhtemelen risklerini azaltmaya çalışacaklar! Zira yeni faiz şoku denemelerine veya radikal değişikliklere ekonominin uyum sağlayabilmesi kolay ve sancısız olmayabilir!

Kambiyo rejimine dokunmayan iki olasılık var ve her ikisi de bilançoları yıpratıyor ve ekonominin nefes almasını zorlaştırıyor; ya faizler bir miktar geriletilip kurların yeni denge düzeyini bulması için dalgalanmaya bırakılması, ya da daha büyük şok faizler ile gelişmelerin kontrol altına alınma çalışılması şeklindeki uygulamalar bu gruba giriyor. Kambiyo rejimini içeren yaklaşımlar ise çok daha farklı belirsizlikleri bünyesinde barındırıyor! Bu yılın ikinci yarısında, hiç öngörülmemiş yaklaşım ve eğilimlerle tanışılması olasılığı artıyor. Baskın Seçim kararının alınmasında, bu konuların da belirleyici olmuş olması olasılığını akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar