Düşük kur politikaları, küresel ekonomi için büyük risk oluşturuyor

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Dünyanın en büyük tahvil fonu Pimco'nun CEO'su Muhammed El-Erian, çok sayıda ülkenin aynı anda düşük döviz politikaları uygulamasının, küresel ekonomi için çok büyük bir risk oluşturduğunu ifade ediyor. Döviz kurunun göreceli bir değer olduğuna ve tüm paraların aynı anda değer kaybedemeyeceğine dikkat çeken El-Erian'a göre dünyanın bu durumu ne şekilde çözüme kavuşturacağı, büyüme, istihdam, gelir dağılımı gibi alanlara yönelik beklentilerini yakından etkileyecek.

Japonya bir süredir para politikası nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor. İhracatta rekabetavantajı sağlamak için yenin değerini düşürmekle eleştirilen Japonya, aslında bu konuda Washington veya Londra'dan farklı davranmıyor.

Ekonomistlere göre kur piyasalarına bir tür "aldatma oyunu" hakim olmuş durumda.
ABD, İngiltere, hatta euro bölgesinin de dahil olduğu ekonomiler ihracatta rekabet güçlerini artırmak ve açık veren ticaret dengelerini toparlamak için para birimlerini aşağı çekme çabası içindeler.

Bir süredir devam etmekte olan düşük kur savaşlarına yönelik Uluslararası Ödemeler Bankası (International Settlements Bank) verilerine bakalım:

Banka, 2007 Ocak tarihini 100 olarak baz alıyor. O tarihten bu yana dolar kuru yüzde 12; sterlin yüzde 19; euro ise yüzde 8 oranında değer kaybetmiş. Değer kaybı açısından en büyük düşüş yüzde 21 ile Güney Kore para birimi won gerçekleştirmiş. Japon yeni ise son dört sene içinde yaklaşık yüzde 10 düşüş yaşamış.

Gelişmiş ekonomilerin yanı sıra, gelişmekte olan ekonomilerde de aynı politika izleniyor. Yine aynı dönemde Filipinler para birimi peso yüzde 19; Çin para birimi yuan yüzde 24; Tayland para birimi baht yüzde 3 ve Brezilya para birimi real yüzde 15 değer kaybı yaşamış. Nitekim Brezilya Finans Bakanı Guido Mantega o dönemde düşük döviz kuru politikalarının tehlikeli olduğuna dikkat çekerek, yükselen ekonomilerde istikrarsızlığa yol açacağına işaret etmişti.

Peki uluslararası para sisteminin yönetiminden; güçlü dövizlerin kur oranlarından kim sorumlu? Geçmişte bunun sorumlusu G7 Forumu idi. Kriz sonrasında ise, ekonomik ve finansal sorunların çözümünü büyük ölçüde G20 üstlendi. G20, ülkelerin düşük döviz politikasına yönelmelerini engellemeye özen gösteriyor; fakat uygulamada durum böyle değil. 

Tüm paralar aynı anda değer kaybedemez

Dünyanın en büyük tahvil fonu Pimco'nun CEO'su Muhammed El-Erian Project Syndicate için kaleme aldığı "Paranız mı dilenci olsun siz mi?" başlıklı makalesinde, çok sayıda ülkenin aynı anda düşük döviz politikaları uygulamasının, küresel ekonomi için çok büyük bir risk oluşturduğunu ifade ediyor.

Döviz kurunun göreceli bir değer olduğunu söyleyen El-Erian, tüm paraların aynı anda değer kaybedemeyeceğine dikkat çekiyor.

El-Erian'a göre dünyanın bu durumu ne şekilde çözüme kavuşturacağı, büyüme, istihdam, gelir dağılımı gibi alanlara yönelik beklentilerini de yakından etkileyecek.
El-Erian'ın yorumlarında öne çıkan görüşler şöyle:

- Japonya tek değil

"Japonya bu politikaya yönelen son ülke. Yen son iki ay içinde dolar karşısında yüzde 10; euro karşısında yüzde 20 değer kaybetti. Avrupalı yöneticiler endişelerini dile getirdiler. ABD otomobil sektörü ayakta. Alman Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann, gereksiz yere tehlikeli bir döngüye girilmekte olduğu uyarısı yaptı. Fakat bu yolu seçen sadece Japonya değil. Çok sayıda gelişmiş ve gelişen ekonomi Japonya'dan önce bu yola saptı ve bir çoğu da sapmaya devam edecek."

- Merkez bankalarının deneysel önlemleri

"Bütün para birimlerinin aynı anda değer kaybedemeyeceğini anlamak için ekonomist olmaya gerek yok. Bazı dövizlerin değer kazanması için, diğerlerinin değer kaybetmesi gerekir. Ve işte bu noktada işler daha karmaşık, ve hatta tehlikeli boyuta gelir. Diğer dönemlere kıyasla, kur savaşları doğrudan ticari dengesizliklerden ve ödemeler dengesinde yaşanan krizlerden kaynaklanmıyor. Bu durumun temelinde Merkez Bankaları tarafından alınan deneysel önlemler yer alıyor."

- Geleneksel olmayan yöntemler

"Gerçek sorunlarla karşılaşmamak için, mevcut dinamikleri anlamak gerekir. Durumu şu şekilde basitleştirebiliriz: FED gibi bir Merkez Bankası, yavaş büyüme oranları ve yüksek işsizlik karşısında, buna uyum sağlayan bir politika uygulamaktan başka çaresi olmadığını düşünüyor. Faiz oranlarının sıfıra yakın olduğu sürece, 'geleneksel olmayan yöntemlere' yönelmekten çekinilmiyor. FED Başkanı Ben Bernanke Aralık ayında hedeflerini ifade etti: 'Yatırımcıları risk almaya itmek.' Aktiflerin yapay bir şekilde değer kazanmasının, zenginlik ve iyimserlik duygusunu getireceği; tüketim ve yatırımı hızlandıracağı ve istihdam yaratacağı umut ediliyor. FED tarafından enjekte edilen likidite bir anda diğer ülkelerin finans piyaslarına ulaşıyor. Sermaye akışı gelişen pazarlara ulaştığında, yatırımcıların verimlilik beklentileri yükseliyor. Fakat, bu sermaye akışı, gittiği ülkelerin ekonomik ve finansal gerçekleri ile bağlantılı olmayabiliyor. Bu yüzden, çok sayıda yatırımcı spekülatif yatırımları, daha güvenli yatırımlarla dengeleme ihtiyacı duyuyor.  Bu hedefe ulaşmak için de, daha güvenli ülkeleri tercih ediyor."

- İç politikaya yönelik önlemler, küresel ekonomiye zarar verebilir

"Güçlü paralar, ülkenin sanayi ve hizmet sektörlerini zor duruma sokabiliyor. Bunun sonucunda ekonomiler, dövizlerini zayıflatmak ya da en azından paranın değer kazanma sürecini yavaşlatmak için kendi para politikalarını gevşetmeye yöneliyorlar. İç politikaya yönelik sorunların çözülmesi adına alınan bu önlemler, ülkeler arasındaki mevcut sistemi tehlikeye sokar ve sistem bu dengesizlikleri kapatamaz hale gelirse, küresel ekonomi önümüzdeki yıllarda çok  daha büyük bir riskle yüz yüze kalabilir."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar