Düşük güven-düşük yatırım
Türkiye’de bir yıl boyunca yapılan yatırımın gayri safi yurtiçi hasılaya oranı (kısaca yatırım oranı) yükselen piyasa ekonomilerine kıyasla oldukça az. Mesela 2008-2012 döneminin ortalaması yüzde 20. Oysa gelişmekte olan ülkeler için aynı dönemde bu oran yüzde 31.1 düzeyinde. Tüm dünyaya kıyasla ise 3.1 puan daha düşük bir yatırım oranımız var.
Yurtdışından net dış kaynak girişinde azalma olması halinde hangi gelişmekte olan ülkelerin diğerlerine kıyasla ne derecede etkileneceğini araştıran ve birkaç hafta önce yayınlanan ABD Merkez Bankası (FED) çalışmasında 15 yükselen piyasa ekonomisi inceleniyordu. FED yatırım oranına bakmıyordu. Bakınca, yine benzer bir resim ortaya çıkıyor. Bu grup içinde en düşük üçüncü yatırım oranı Türkiye’de. Son iki ülke ile aramızda sadece milim fark var. Bu 15 ülkenin 2008-2012 yatırım oranı ortalaması yüzde 26.1. Bizimkinden 6 puan daha yüksek. Dikkat: Bir puan bile önemi; zira milli gelire oranla 50 yıl boyunca her yıl yüzde 1 daha fazla yatırım yapsanız, sermaye stokunuzu yüzde 64.5 yükseltmiş oluyorsunuz.
İçinde bulunduğumuz dönem ne yazık ki özel kesim yatırımlarını özendiren bir ortam değil. İki nedenle. Birincisi şu: FED’in yeni para politikası çerçevesinde eskisine kıyasla daha az net dış kaynak (dış borç) geliyor Türkiye’ye. Hatta, ocak ayında net dış kaynak gelmediği gibi, yurtdışına net dış kaynak çıkışı oldu. Bu, hem bankalarımızın daha az dış borç bulmaları ve dolayısıyla daha az kredi açmaları hem de büyük şirketlerimizin daha az doğrudan dış kaynak sağlamaları demek. Yani, daha az yatırım. Öte yandan, daha az dış kaynak girişinin olduğu bir ortamda finansal varlık fiyatları düşüyor ve kur yükseliyor. Bu olgu, özellikle şirketler kesiminin bilançosunu olumsuz etkiliyor. Bu da daha az yatırım yapma kabiliyeti demek.
İkinci neden ise ekonomiye duyulan güvende aşınma olması. Merkez Bankası, şirketler kesiminin ekonomiye duyduğu güveni ölçen aylık bir endeks yayınlıyor: Reel kesim güven endeksi bu yılın ilk iki ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla azaldı. Bu satırların yazıldığı saatlerde mart ayının verisi de açıklanmış olmalıydı. Ancak bir teknik arıza nedeniyle açıklanamadı. Çok muhtemelen bu ayda da düşüş gerçekleşecek.
Ekonomiye duyulan güven iki nedenle düşüyor. Birincisi, net dış kaynak girişinin azaldığı ve finansal varlık fiyatlarının düştüğü bir ortam, belirsizliğin arttığı ve dolayısıyla güvenin olumsuz etkilendiği bir ortam. İkinci neden de malum; Türkiye’nin bir süredir yaşadıkları. Hukuk sisteminin deprem geçirdiği, özgürlükçü demokrasinin yara aldığı, ifade ve haber alma özgürlüklerinin sınırlandığı bir ortamdayız. Açık ki bu koşullar, yatırıma elverişli koşullar değil. Yaz başlangıcında, bu yılın ilk üç ayının milli gelir rakamları açıklandığında özel kesim yatırımların ne ölçüde olumsuz etkilendiğini daha açık göreceğiz.