Düşük enflasyonlu bir Türkiye gerçekleşebilir mi? Çözüm önerileri

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist [email protected]

Türkiye’de enflasyonun nedenleri?

Enflasyon, bir ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarının genel düze­yinde sürekli bir artış anlamı­na gelir. Türkiye, uzun yıllardır enflasyon sorunu ile karşı karşı­ya olan bir ülkedir. Bu sorunun temelinde ekonomik, yapısal ve siyasi nedenler yer almaktadır. Aşağıda, Türkiye’deki enflasyo­nun başlıca nedenleri detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

1- Para politikaları ve faiz oranları

Türkiye’de enflasyonun en önemli nedenlerinden biri, uy­gulanan para politikalarının et­kisizliği ve yanlış yönlendirilme­sidir. Merkez Bankası’nın enflas­yonu kontrol altına almak için faiz oranlarını düzenlemesi gere­kirken, siyasi müdahaleler nede­niyle bağımsız hareket edemedi­ği sıkça tartışılmaktadır.

2- Kur şokları ve döviz bağım­lılığı

Türkiye ekonomisi, ithalata da­yalı bir üretim yapısına sahiptir. Üretimde kullanılan birçok ara mal ve enerji kaynağı ithal edil­mektedir. Türk Lirası’nın döviz karşısında değer kaybetmesi, it­halat maliyetlerini artırır ve bu maliyetler fiyatlara yansıtılır.

3- Maliyet enflasyonu

Türkiye’de enerji fiyatlarının artışı, iş gücü maliyetleri, lojistik masraflar ve diğer üretim gider­lerindeki artışlar maliyet enflas­yonuna yol açmaktadır. Özellikle petrol ve doğalgaz gibi enerji kay­naklarına bağımlılık, enerji fiyat­larındaki küresel dalgalanmalar­dan Türkiye’nin doğrudan etki­lenmesine neden olmaktadır.

4-Yapısal sorunlar

Türkiye ekonomisinde uzun yıllardır devam eden yapısal so­runlar da enflasyonu artırmakta­dır. Tarım ve sanayi sektöründe­ki yetersizlikler, üretim maliyet­lerini yükseltirken arz tarafında da dengesizliklere yol açmakta­dır. Özellikle tarım sektöründeki üretim sorunları ve verimsizlik, temel gıda fiyatlarının yüksel­mesine neden olmaktadır. Ayrıca verimsiz üretim şekli ile Düşük Katma Değerli, Düşük Teknolo­jili üretim portföyü ihracat yap­mak için kur artışına , iç pazara satmak içinde fiyat artışına ihti­yaç duymasıdır.

5-Talep enflasyonu

Büyüme hedefleri doğrultu­sunda uygulanan genişlemeci maliye ve para politikaları, za­man zaman talep enflasyonuna neden olmaktadır. Hanehalkı tü­ketiminin teşvik edilmesi, tale­bin arzdan daha hızlı artmasına yol açar. Bu durum, fiyatların ge­nel seviyesinin yükselmesine ne­den olmaktadır.

6-Beklentiler ve güvensizlik ortamı

Ekonomik aktörlerin enflasyon beklentileri, fiyat artışlarını te­tikleyen bir diğer önemli faktör­dür. Eğer şirketler ve tüketiciler gelecekte fiyatların artacağını düşünürse, bu durum fiyatlara ve ücretlere önceden yansıtılır. Ay­rıca, siyasi ve ekonomik belirsiz­likler, yerli ve yabancı yatırımcı­ların Türkiye ekonomisine olan güvenini azaltarak döviz kurunu ve dolayısıyla enflasyonu artır­maktadır.

7-Vergi politikaları

Dolaylı vergilerin, özellikle KDV ve ÖTV gibi tüketim üze­rindeki vergilerin yüksekliği, fi­yat artışlarını doğrudan etkile­mektedir. Devletin bütçe açığını kapatmak için dolaylı vergilere ağırlık vermesi, tüketim malları­nın fiyatlarını artırarak enflasyo­nu körüklemektedir.

8-Global faktörler

Türkiye gibi dış ti­carete bağımlı ülke­ler, küresel ekonomik dalgalanmalardan cid­di şekilde etkilenmek­tedir. Pandemi dönemi sonrası tedarik zinciri sorunları, enerji fiyatlarındaki artışlar ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi gelişmeler, küresel anlamda enflasyonu artırmış ve Türkiye’yi de bu süreçten etkilenmiştir.

Enflasyonla mücadelede çözüm önerilerim

A)Tüketime yönelik olarak

B) Parasal gelişmelere yönelik olarak

C)Üretime yönelik olarak

D)Gelire yönelik olarak

E)Tarım sektörüne yönelik olarak

F)Eğitim süreçlerine yönelik olarak

G)Hukuk sistemine yönelik olarak

A) Tüketime yönelik olarak özellikle en az iki çeyrek tüke­tim kısıcı politikaların faiz uy­gulaması ile birlikte kısa vade de uygulamaya sokulması tü­ketimin tasarrufa yönelik hale getirilmesi ve beraberinde mal taleplerinin bir yatırım aracı gi­bi görülmesinin engellenmesi gerekmektedir( örneğin araba, ev talebinin yatırım gibi düşü­nülmesi). Reel faiz uygulaması ile piyasa fiyatlarının gerçekçi hale gelmesi ile mal yönelik ta­lebin azalması enflasyoniste et­kiyi azaltacaktır.

B)Parasal gelişmelere yöne­lik olarak büyüme ve özellikle ihracat artışı ile para arzının büyümesini sağlayacak bir çı­panın belirlenmesi böylece pa­ra arzının artışının enflasyon ya­ratmasının önlenmesi sağlana­caktır. Aylık bu oran sürekli takip edilmesi parasal genişlemeyle enflasyon arasındaki ilişkiyi ko­paracaktır. Kısa süreli bu uygu­lamalar kredi faizlerini arttırma­sına rağmen ulaşılabilirlik sağ­lanması ve kademeli enflasyon düşüşü ile de düşen kredi faizle­ri olarak piyasaya dönmesi bek­lenmelidir. Ayrıca Ekonomik ku­rumların güveninin tesis edilme­si gerekir.

C)Üretim teşviklerinde özel­likle pozitif ayrımcılık çerçeve­sinde ihracat firmalarının teş­vikleri arttırılması, ihracat yapmayan firmalarında bu ko­nuda ihracatçı olması yönün­de teşviklerin uygulanması döviz kaynaklı enflasyon etkisi­ni kontrol altına alınmasını sağ­layacaktır.

Haksız rekabetin önlenme­sinin ortadan kaldırılması için firmalarda sektörel denetim­lerin arttırılarak evrak – mal ilişkisinin takibi ve stok kont­rollerinin mutabakatının ge­niş alanlı denetim yapılarak veya teknik takiple izlenerek haksız rekabet ve fiyat spekülas­yonlarının önüne geçilmesi sağ­lanmalıdır. Bu uygulama enflas­yon seviyelerini aşağı çekecektir.

D)Gelire yönelik olarak özel­likle kayıt dışı ekonominin ve vergi tabanının genişletilmesi­ne

 yönelik tavizsiz denetim ve kontrollerin oluşturulması borç­lanma ihtiyacını azaltacağı gi­bi enflasyonist baskının da orta­dan kalkmasını sağlayacaktır. Bu konuda ikinci evler, ikinci ara­balardan daha yüksek vergi alınması, meslek gruplarının (doktor, eczacı, kuyumcu, avu­kat vb) gelir matrahları üze­rinden vergi seviyelerinin de­netlenmesi, taksilerden gelir vergisi alınması ev alım satım konularında gerçek değerlerin gösterilmesi gibi uygulamaların hızlıca hayata geçirilmesi enflas­yonist baskıyı kıracaktır. Ayrıca iyileştirilmiş bireylerin vergi ia­desi uygulaması ile belirlenecek konulardaki harcamaların vergi indirimi alması konusu ile vergi de kayıp kaçak süreçlerinin mi­nimize edilmesi sağlanacaktır. Enflasyonda kamu açıklarının etkisinin de düşmesini sağlaya­caktır.

Tüm bu uygulamalar ile do­laylı verginin payı azaltılması, doğrudan verginin payının art­tırılması sağlanmalıdır. Dolaylı vergi oranlarının azaltılması fiyatlar genel seviyesinde de dü­şüşle birlikte enflasyonu aşağı çekecek ve özellikle de gelir da­ğılımının düzeltilmesine katkı­da bulunacaktır.

E)Tarım sektörüne yönelik olarak yapılacaklar enflasyonun en önemli katkısını oluşturan gı­da fiyatlarının etkisini azaltmayı sağlamak amaçlı olmalıdır. Buna göre öncelikle Anayasanın mad­desi olan gayri safi milli hasıla­nın %1’nin teşvik olarak dağı­tılması sağlanmalıdır. Kaynak D maddesinin uygulanması ile olu­şacaktır.

Tarım sektöründe ithalat mümkün olduğunca azaltılma­lı devlet sübvansiyonları dev­reye alınmalı özellikle Ziraat Bankası bu konuda gerekirse görev zararı tanımlaması yap­malıdır. Tarımda yapılacak üre­tim artışı gıda fiyatlarındaki dış kaynaklı olmayan fiyat artışları­nı stabil hale getirmesi enflasyo­nun seyrini düşürecektir. Burada özellikle saman, gübre ve yem konusu devletin temel teşvik ve sübvansiyon konuları ara­sında olmalı uzun vadeli fiyat değişimleri çiftçi ve hayvancıya yansıtılmamalıdır.

Tarım sektöründe vadeli iş­lemler borsası daha aktif hale getirilmeli çiftçinin bir yıl önce­den ne ekmesi veya ne ekmemesi konusu piyasa fiyatının yönlen­diriciliği ile rasyonel hale getiril­melidir.

Tarladan rafa sürecinde özel­likle kooperatifçilik teşvik edilmeli şehirlerdeki market zincirlerinin egemenliği kaldı­rılmalıdır.

F)Eğitim süreçlerine yöne­lik olarak da özellikle ara ele­man ihtiyacının karşılanması için meslek liselerinin teşvi­ki ile üniversite kontenjanla­rının sanayinin ihtiyaçlarına göre 5 er yıllık dönemlerde re­vize edilmesi Reel sektör firma­larımızın faaliyetlerinin sürdü­rülebilirliği ile personel maliyet­lerinin öngörülebilir yönetimini sağlamak açısından ve nihai enf­lasyona etkisi yönünden önem taşımaktadır.

G)Hukuk sistemine yönelik olarak kuvvetler ayrılığı süreci­nin öncelikle tekrardan hayata geçirilmesi olarak değerlendiri­lebilecek süreçle ilgili daha detay değerlendirmemi ilerleyen yazı­larda ifade edeceğim.

Son söz: “Başarılı değil, değer­li olmak için çabalayın.” Albert Einstein

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar