Düşük enflasyonda hayat pahalılığı işte böyle olur!
Bir hükümet çıkıp “Ey vatandaş, bugünden itibaren tüm mal ve hizmetlerin fiyatına yüzde 25 zam yapıyorum, ama bundan sonraki bir yılda hiçbir şeye tek kuruş bile zam gelmeyecek” dese, nasıl bir dönem yaşarız, bir düşünelim.
Ekmek 1 liradan 1.25 liraya çıkmıştır.
Kilosu 10 lira olan bir meyvenin fiyatı artık 12.5 liradır.
100 bin liraya satılan bir otomobilin yeni fiyatı 125 bin lira olmuştur.
Bir paket sigara 15 lira yerine 18.75 liraya satılmaktadır.
Tüm mal ve hizmetlere yüzde 25 zam yapılmış ama gelirlerdeki artış bu oranın çok çok altında kalmıştır.
Aradan bir yıl geçer... Yıllık enflasyon açıklanır, oran sıfırdır. Şaşırır mıyız, hayır!
Öyle ya, son bir yılda hiçbir mal ve hizmete zam yapılmamıştır ki. Doğal olarak yıllık enflasyon da sıfır çıkacaktır ve çıkmıştır.
Şimdi yaşadığımız da büyük ölçüde budur.
Geçen yıl döviz kurunun hızla tırmanmasına yol açacak yanlış politikalar uygulanmış ve rahip krizi de bunu tetiklemiş, bunun sonucunda da eylül ayında neredeyse tüm mal ve hizmetlere ortalamada yüzde 6.30 olmak üzere yüklü oranda zam yapılmıştır. İzleyen dönemde bu zammın etkisiyle fiyat artışı düşük kalmış ve eylülden eylüle yıllık enflasyon yüzde 9.26'ya inmiştir.
Hep söyledik, bir kez daha vurgulayalım; bu oran, hesaplama yönteminin bir cilvesi sonucu ortaya çıkmıştır.
Ha bir kerede yüzde 25 zam ve sonraki bir yılın zamsız geçmesiyle bir yıl sonra yüzde sıfır enflasyon...
Ha 2018 eylülündeki gibi yüzde 6.30 zam ve arada küçük küçük zamlarla bir yıl sonra yüzde 9.26 enflasyon...
“Matematik Albayrak’ı haklı çıkaracak, yıllık enflasyon eylülde tek haneye inecek” dedik diye adeta topa tutulduk ve bu hala devam ediyor.
Sanki biz “Enflasyon tek haneye indi, geçim derdi bitti” diyoruz.
Düşük enflasyon başka şeydir, hayat pahalılığı başka! Vatandaş, düşük seyreden yıllık enflasyona rağmen çok ağır bir hayat pahalılığı yaşıyor. Bunun görülmemesi mümkün mü?
Enflasyon oranının gerçeği yansıtmadığını söyleyenler de var elbette. Biz de çok farklı görüşte değiliz ki...
Bu köşede 8 Ekim’de geniş bir şekilde ele aldık.
Yıllık bazda üç enflasyon oranı vardır.
Birincisi, vatandaşın yaşadığı, hissettiği.
İkincisi, on iki aylık endekslerin kıyaslanmasıyla bulunan oran.
Üçüncüsü, aylık endekslerin (örneğin eylül-eylül) kıyaslanmasıyla bulunan oran.
İşte aylık endekslere dayalı kıyaslama, girişte de belirttiğimiz yüzde 25 zamdan sonra bir yıl fiyatları değiştirmeyip bir yıl geçince yüzde sıfır enflasyon açıklamaya benziyor.
Bu hesaplama kullanılıyor ve haklı olarak “Şu kadar ürüne şu kadar zam yapıldı, nasıl olur da yıllık artış yüzde 9.26’da kalır” diye eleştiride bulunuluyor.
O yüzden doğru hesaplamanın on iki aylık endeks kıyaslamasıyla bulunan oran olduğunu hep vurguladık.
Kaldı ki insanların alım gücü büyük ölçüde azalmışsa, işsizlik görülmedik boyuta varmışsa, on iki aylık ortalamayla hesaplanan oran da gerçeği yansıtmaktan çok uzak kalabilir.
Nihayetinde bu hesaplama yöntemi son yirmi dört ayın durumunu gösteriyor. Siz yine girişte belirttiğimiz gibi yüklü bir zam yapın, örneğin bu sefer yüzde 25 değil de yüzde 50 zam yapın, sonra da iki yıl, üç yıl fiyatları hiç değiştirmeyin. Bu durumda nasıl hesaplarsanız hesaplayın, yıllık enflasyon hep sıfırdır. Ama ya alım gücü; ama ya vatandaşın yaşadığı pahalılık, o sıfır olabilir mi?
Dolayısıyla önce gelin kavramları yerli yerine oturtalım.
Tümüyle doğruyu yansıtıyor olsa bile enflasyonun düşük seyretmesi insanların hayat pahalılığı yaşamadığı anlamına gelmez.
Enflasyon sıfır olsa bile hayat pahalılığı ve geçim zorluğu had safhada olabilir.
Hele hele çalışanlara zaten gerçeği yansıtmayan enflasyonun çok altında komik zamlar yapıp daha sonra zam furyasını devam ettirirseniz hayat pahalılığı iliklere kadar hissedilir.